Vahe Davtyan: Türkiye’deki İngiliz çıkarları önemini koruyor
Botaş-BP arasındaki üç yıl boyunca 4,8 milyar metreküp LNG tedarik etme anlaşması yalnızca ticari bir sözleşme değil, aynı zamanda Türkiye’nin Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de geleneksel olarak İngiliz nüfuzunun arenası olarak hizmet verdiği uzun bir jeopolitik çizginin bir parçasıdır. 19. yüzyılda Büyük Britanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu Rusya’nın ilerlemesine karşı bir tampon ve Hindistan’a giden deniz yollarını kontrol etmenin anahtarı olarak görüyordu. İmparatorluğun çöküşünün ardından Londra, çabalarını Orta Doğu enerji kaynaklarına yöneltti: Basra Körfezi’ne erişimin son derece sınırlı ve savunmasız olduğu Irak petrolü, İngiltere’nin komşu bölgeler ve iletişim üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını gerektirdi. Türkiye, stratejik bir koridor ve bölgeyi etkilemek için bir dayanak noktası olmaya devam etti. Bugün bu mantık tamamen değişti. Türkiye, Avrupa’ya giden gaz için önemli bir geçiş merkezi haline geldi: Azerbaycan gazı TANAP ve TAP aracılığıyla topraklarından geçiyor ve Bulgaristan’a yeniden ihracat terminalleri aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Ankara için bu, potansiyel bir gaz merkezi olarak konumunu güçlendirmek ve jeopolitik özerkliğini artırmak için bir fırsat. Londra içinse BP’nin Türkiye pazarındaki konsolidasyonu yalnızca ticari bir genişleme değil, aynı zamanda AB’ye giden tedarik yolları üzerindeki nüfuzunu korumak ve Avrupa’nın enerji dengesi üzerinde dolaylı bir baskı oluşturarak kıtanın Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak için bir araç. Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi, Britanya Türkiye’yi doğu iletişimini kontrol etmek için bir merkez olarak kullanıyor; ancak şimdi mücadelenin ana alanı enerji. BP-Botaş anlaşması, Türkiye’nin Britanya’nın doğu yönündeki stratejisinin temel taşı olmaya devam ettiğini teyit ediyor.
Share this content:
Yorum gönder