SERDAR BOZDOĞAN: YABANCI GİZLİ SERVİSLERİN TÜRKİYE ÜZERİNE YENİ TERÖR STRATEJİSİNİN NİHAİ HEDEFİ NEDİR?
Jeo-stratejik noktada olan Türkiye’nin özellikle kıtaların buluşma noktasında olması uluslararası ilişkiler temayülleri doğrultusunda Avrasya tezinin merkezinde olması ve en önemlisi Zengazur Koridoru Projesinin kontrol noktasında olması Türkiye’nin zıddı olan ülkelerin Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı olan Türkiye’nin yeniden bölgesel güç ve çağın öncüsü olmasını engellemek için farklı stratejiler geliştirirken bu olumsuz duruma Türkiye’nin milli güvenlik politikaları doğrultusunda kayıtsız kalmaması önem teşkil etmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ile hızlı bir adım atan Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” tezinden rahatız olan ülkelerin gizli servisleri tarafından olasılık teorisine göre yeni bölgesel terör stratejisine odaklanmak gerekiyor. Bu manada üç farklı uygumalamq mevcuttur. Birinci uygulama Türk milliyetçilerinin değer kaybına uğraması için atılan adımlar var. Özellikle 15 Temmuz FETÖ-PDY örgütünün Devleti ishal etme sürecinde devletini koruyan milletin manevi ve milli duyguları temel hedef durumdadır. Günümüzde özellikle sosyal medya üzerinden servis edilen bir çok videoya baktığımız zaman bilinç altına zihinsel operasyon süreçlerini göreceğiz. Burada milliyetçi görünen bazı kesimlerin mafya, baron, derin devlet, dokunulmaz olunan ve kendilerine baron lakabı ile anılmaları, suç ve suç unsurlarıyla iştigal olurken bir çok kriminal süreçlere dahil olmalarına rağmen bayrak, vatan, asker sempatisi altında görünüp bu manada paylaşımlar sergilemelerine rağmen bulundukları ortamda nilliyetcilik duygularını ayaklar altına aldıran, mevcut otoriter hukumeti kötüleyen, AK Parti ve MHP ekseninde Cumhur İttifakına ağır eleştirilerde bulunan nereden geldiği belli olmayan sermaye ile sanat, spor, kültür ve yardımlaşma evresinde boy gösteren kişilerin kara-propaganda süreçlerinde hedef milliyetçi hareket ekseninde seyir alan toplumun yıpratilması olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Filistinde mazlum halka zulüm eden İsrail Başbakanı Netenyahu ABD’ de ayakta alkışlanırken aynı ABD Ülkü Ocaklarını terör listesine almak isteme teşebbüsü hafızalardan hiç bir zaman silinmeden yer edilmelidir. ABD, müttefikleri ve uluslararası ortaklarının çıkarlarına karşı aktivitelere dair ülkü ocakları olarak da bilinen Bozkurtların detaylı faaliyetleri; Yabancı terör örgütü kriterlerini karşılıyorlar mı bunu belirleyecek bir değerlendirme ve soonuç olarak yabancı terör örgütü olmadıkları kanaatine varılırsa da hangi kriterleri karşılamamış olduklarını izah eden detaylı bir açıklama” istenmesi aslında günümüz üzerine hedefin ne olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de jeo-stratejik dengeler milliyetçi ve muhafazakar kesim güçlü bir iradeyle ayakta dururken jeo-stratejik dengeleri hiç kimse değiştiremez. Bu manada yabancı gizli servislerin hedefi 21. Yüzyılın Türkiye Yüzyılı olmaması için milliyetçi ve muhafazakar kesimin yipratilmasi için eylemlere dahil olduğu gerçeğini yok sayamayız. Nitekim yabancı gizli servisler milliyetçi ve ülkücü düşüncede olanları düşünce ekseninden saptırmak için sarf ettiği eylemler yeni kurulan siyasi partiler, açık toplum hedefi doğrultusunda faliyet yürüten sivil toplum kuruluşları, medya ve sosyal medya üzerinden yurt içi ve yurt dışından servis edilen yayınların analizine baktığımız zaman hedef Milliyetçi ve muhafazakar Türkiye ve Türk milletidir. Bu tehlikenin farkında olan bir milli güvenlik stratejileri doğrultusunda ilerlemeliyiz. Türkiye’ de milli duygulara olan saygı zedelendigi zaman Türkiye Cumhuriyeti Devlet sistemi yara alır. Turk Silahlı Kuvvetleri yara alır, Türk devlet bürokrasisi yara alır, Türk sivil toplum stratejisi yara alır. Binlerce yıllık Metehan’dan günümüze kadar gelen derun-i sistem içerisinde ilerleyen onluk sistem yara alır. Bu yüzden tehlikenin farkında olmalıyız. Şehit ailelerini ve mağdur aileleri karşı karşıya getirecek bir yabancı gizli servisler operasyon sürecine fırsat vermeden “Terörsüz Türkiye” tezini güven içerisinde ilerletecek bir stratejik bütünlüğe ihtiyaç duyulmaktadır. En önemli soru; neden ABD Ülkü Ocakları için 2021 yılında terör araştırması yapmak ve bu köklü sivil toplum kuruluşunu terör sistemine almak için girişimde bulundu? O tarihte ülkü ocakları vizyonu neydi? Bu sorunun cevabı aslında Türkiye üzerine tehlikenin birinci saç ayağını ortaya koyuyor. Özelikle FETÖ-PDY örgütü mensubu olan ve bunun yanı sıra yine FETÖ-PDY örgütünün Avrupa ayağı tarafından referans verilerek batılı gizli servisler tarafından devşirilen bazı kriminal kişilerin medyatik bir şekilde ellerine servis edilen dezenformasyon odaklı bilgilerle sosyal medya üzerinden yayın yaparak toplumu yanlış yönlendiren, devlet ve millet bütünlüğünü bozacak hamlelerde bulunulması büyük bir casusluk ağının bir parçasıdır. Bu kişilere yakın olan yurt içi ve yurt dışına gelip giden, kaynağı belli olmayan maddi güçle hareket ederken milliyetçi görünümde olup ama aslında etki ajanlığı ekseninde kara-propaganda ile yabancı gizli servislere yeni etki ajanları devşirmek isteyenlerin karşısında Milli İstihbarat Teşkilatı kararlı bir adımla devletin yaptırım gücünü ortaya koymalıdır. İçişleri Bakanlığı nezdinde Emniyet Genel Müdürlüğü öncülüğünde Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Başkanlığı, Interpol/evrupol vb. önem teşkil eden birimler koordinasyon eşliğinde çalışmalar tertip ederek sürece haiz nihai bir politika ortaya koymalıdır. Dışişleri Bakanlığ özellikle yurt dışında ddiplomatik misyon temsilcilikleri eşliğinde etki ajanlarının Türkiye’den yurt dışına yönelik hareket kabiliyeti ve eylem süreçlerini kapsamlı bir şekilde analiz etmelidir. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yeni kurumsal yapısıyla bu süreçlere haiz genel bir analiz çalışmasını hızla ele almalıdır. Olası bir duruma karşı Türk Silahlı Kuvvetleri sınır güvenliği olmakla birlikte gerekli tedbirleri almalıdır. Jandarma Genel Komutanlığı kırsal alanda halk ve devlet arasındaki bağları güçlendirecek adımlar ile yol almalıdır. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu bu konuda saha analizi ve akademik bakış açısıyla sürece odaklanmalıdir. Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceği hiç bir yabancı gizli servis tarafından veya bu servislerin devşirdiği etki ajanlarının kara-propaganda süreciyle yara almasına fırsat verilmemelidir. Bu yüzden tehlikenin farkında olmalıyız. Yabancı gizl servislerin ikinci nihai hedefi inanç esasları üzerine dinine ve devletine sadık olan halis toplumdur. Bu konuda siyasi düşüncelerin önemi olmazken ana hedef teolojik ve teo-politik bir süreçte seyir almaktadır. Bunun için İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı nezdinde kapsamlı bir analiz çalışması tertip edilmelidir. Bu çalışmanın ana konudu din hassasiyeti olan toplumun devlet otoritesi ve meşru hükumete karşı zıtlıklar düşüncesini inşa ederek daha radikal bir eksende dini gruplar meydana getirip onlari finans ederek Sunni/maturidi ve Şafi mezhebinden şia ve vahhabi düşüncesine sevk etme gayreti hızla devam etmektedir. DAİŞ’in Horasan Kolu adlı örgüt tam da bu strateji ekseninde Türkiye’nin jeo-stratejik zenginligini zedelemek, devlet otoritesini yıpratmak, millet ve devlet ekseninde çatışmaya sevk ederken mevcut hükumete zarar vermek için hedefler gözeten ylemler sarf ettiği gerçeğini yok sayamayiz. Yabancı gizli servislerin üçüncü hedefi olarak milliyetçilik ve muhafazakar düşünce ekseninden soyutlanan, DAİŞ ve DAİŞ’in Horasan Kolu vb.oluşumlar ile din hassasiyetinin zedelendigi bir atmosfer içinde deist düşüncenin yaygın hale gelmesi en büyük hedefleridir. Milli duygulardan uzak, manevi ve inanç esaslarını yok sayan deist düşüncede bir kişi veya grup potansiyel olarak yabancı gizli servislerin açık veya örtülü hedefleri için kullanacağı etki ajanlığı ile casusluk faaliyetinde aranan profildir. Bu üç hedefin oluşması için yabancı gizli servislerin konsorsiyum içinde hareket ederek ortak hedefin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin bütünlüğünün sarsılması olduğu gerçeğini unutmayın. Terörsüz Türkiye tezini daha güçlü bir şekilde ele alarak maddi ve manevi değerleri devlet, millet ve ülke olarak hep birlikte muhafaza altında korumalıyız. Aksi takdirde 2025’ den 2030’a giden Türkiye Yüzyılı Vizyonu doğrultusunda hedeflerimize ulaşmamız zorlanabilir. Bu yüzden hepimizin ciddi manada zihinsel arınma içinden geçmesi gerekiyor. Bunun için parmağa değil parmağın gösterdiği yere odaklanırsak fotoğrafa geniş kareden bakarak tehlikenin farkına varmış olacağız
Share this content:
Yorum gönder