Gökhan Özçubukçu: BM: Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan Konuşma Başlıkları
BM zirvesi, Filistin/Gazze krizi, çok taraflılık-egemenlik gerilimi, BM reformu talepleri, iklim ve sürdürülebilirlikile yapay zekâ ve teknoloji etiği gibi yeni gündemlerin öne çıktığı bir buluşmaydı. Küresel gündemin merkezine insanî krizler ve çok taraflı kurumların etkinliğine dair sorgulamalar yerleşti. Türkiye bu ortamda hem bölgesel aktör hem de küresel Güney’in sesi olarak avantaj ve riskler bir arada taşıyor.
Zirvenin merkezinde yer alan Filistin vurgusu, Türkiye’nin İsrail eleştirileri ve Filistin’e yönelik diplomatik/insani duruşunu güçlendiriyor. Bu, Türkiye’ye bölgesel liderlik imkânı veriyor; ancak Batı ile ilişkilerde gerilim yaratma riski de var.
BM reform çağrıları ve çok taraflı kurumlara yönelik eleştiriler, Türkiye’ye “çok taraflılığı koruyan, ama reform öneren” köprü rolü oynama fırsatı veriyor. Gelişmekte olan ülkeler, Güney blokları ve bazı AB dışı aktörlerle yakınlaşma, Türkiye’nin manevra alanını genişletebilir.
BM Zirvesinde ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları dikkat çekiydi;
ABD Başkanı Donald Trump konuşmasında “ulusların egemenliği”, “küreselcilik (globalism)” eleştirisi, göç, sınır güvenliği, enerji politikaları, iklim değişikliği ve uluslararası kurumlara yaklaşım gibi başlıklara vurgu yapıyor.
Konuşma, ABD’nin çıkarları ekseninde uluslararası iş birliğini eleştiren bir söylem içeriyor; “globalist” yönelimleri reddetme, “America First” tarzı bir yaklaşım seziliyor.
Eleştirici bir üslup: Trump BM’yi ya da uluslararası kurumları yeterince etkin olmamakla, bazı programları yanlış yönlendirmekle suçluyor. Örneğin, “Yeşil enerji dolandırıcılığı” (green energy scam) ifadeleri kullanılıyor.
Amerikan başarılarını, barış girişimlerini öne çıkarma eğilimi: Trump, bazı uluslararası çatışmaları ABD’nin arabuluculuğuyla çözdüğünü vurguluyor.
Sembolizim:
Konuşma başlangıcında teleprompter’ın çalışmaması gibi teknik aksaklıklar dikkat çekiyor; Trump bunu bir “içtenlik” unsuru olarak kullanıyor. Kâğıttan ya da doğaçlama konuşuyormuş izlenimi yaratmak için. Zaman zaman meydan okuyan, provokatif bir tavır var: “ülkelerinizi mahvediyorsunuz”, “sınırlarınızı kapatın” gibi ifadelerle güçlü, meydan okuyan dil kullanılıyor.
Eleştirel ve çatışmacı bir ton, doğrudan muhataplara yönelik söylemler (özellikle Batı, Avrupa ülkeleri) dikkat çekiyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Konuşması
Filistin Konusu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında özellikle Filistin / Gazze meselesi, “İsrail’in zulmü, “insanı kriz”, “uluslararası vicdan”, “ateşkes çağrısı” gibi temalar ön planda oldu. İki devletli çözüm çağrısı, daha fazla ülkenin Filistin’i tanıması yönünde uluslararası baskı, sessiz kalanların sorumluluğu gibi söylemler öne çıkıyor. Sembolik olarak Gazze’deki insanlık dramını göstermek için fotoğraflar sergilemek gibi unsurlar kullanılıyor; medya haberlerinde bu sahneler dikkat çekmiş durumdadır.
Sembolizim
Mesaj odaklı, sembolik görsellerle desteklenen anlatım (fotoğraf gösterimi) öne çıkıyor. Daha çok uluslararası kamuoyuna, vicdana seslenme, adalet ve insan hakları söylemi üzerine kurulu retorik barındırıyor.
Karşılaştırma: Benzerlikler ve Farklılıklar
Uluslararası platform / BM bağlamı: Her ikisi de BM kürsüsünü bir prestij alanı, küresel kamuoyuna mesaj vermek için kullanıyor. Trump daha çok kurumları, sistemleri sorgulama yönünde; Erdoğan daha çok mazlum halkların hakları üzerinden hak ve adalet vurgusu yapıyor.
Duruş / söylem üslubu: Her ikisi de dinamik, dikkat çekici dille konuşuyor; doğrudan izleyicilere hitap ediyor. Trump’ın üslubu daha çatışmacı, meydan okuyan; Erdoğan’ın üslubu daha çağrı odaklı, vicdani ve sembolik.
Konuların seçimi / öncelikleri: Her ikisi de dünya meselelerine dair vizyonlarını sergilemeye çalışıyor (enerji, insan hakları, adalet vs). Trump daha çok “uluslararası sistem”, “enerji/iklim”, “sınır/göç” gibi küresel sistemle ilgili meselelere yoğunlaşırken; Erdoğan daha çok adalet, özgürlük, insanlık dramı, bölgesel çatışmalar üzerinde duruyor.
Hedef / mesaj yönelimi: Her ikisi de kendi ülkelerini ve dünya görüşlerini savunuyor. Uluslararası topluma çağrı yapıyor. Trump, kuralları yeniden tanımlamak ve bazı uluslararası kurumların etkisini sınırlamak istiyor gibi; Erdoğan ise dünyayı harekete geçirmeye, sessizliği kırmaya yönelik çağrılar yapıyor.
Değerlendirme / Sonuç
Trump’ın konuşmasında “ulusların kendi çıkarları”, “egemenlik”, “küresel kurumların sınırları”, “enerji politikaları” gibi modern devlet çıkarı temaları ağır basıyor.Çatışmacı, meydan okuyan, sert ifadeler ve doğrudan hedef gösteren üslup (“ülkenizi mahvediyorsunuz”) kullandı. Enerji, göç, küreselcilik konularında saldırgan bir söylem ile hareket etti ve ABD’nin başarılarını öne çıkarıyor.
Erdoğan’ın konuşması ise daha çok “insanlık”, “adalet”, “hak”, “mazlumların sesi” gibi temalar üzerine kurulu; sembolik unsurlarla mesajını güçlendirmeye çalışıyor. Daha vicdana seslenen, dramatik ve sembolik dil kullanarak görsellerle (Gazze fotoğrafları) mesajını güçlendiriyor.Uluslararası kamuoyuna moral ve etik çağrı yaptı.
Trump’ın söylemi daha agresif, eleştirici, tehditkâr yönler taşıyabilirken; Erdoğan’ın söylemi daha çağrı, vicdan, destek isteyen yönler barındırıyor. Her iki lider de BM kürsüsünü sadece diplomatik bir alan değil, aynı zamanda kendi siyasi söylemlerini dünyaya duyurdukları bir sahne olarak kullandı. Trump daha çok ulusal çıkarları savunan “realist” bir yaklaşımı öne çıkarırken, Erdoğan daha çok “adalet, mazlumların sesi, küresel vicdan” temasını öne çıkardı.
Gökhan Özçubukçu
Share this content:
Yorum gönder