Çar Vladimir Putin, Suudi Arabistan Krallığı ziyaretine “Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin gelişmesini hiçbir şey engelleyemez” sözleriyle başladı.
Ziyarette, günümüzde herkesi çevreleyen felaketler denizinde çalkalanan arzulara ve ruh hallerine rağmen Rusya’nın geçmişe dayanan bir ilişkinin biçimini ve boyutlarını geleceğe dair beklentilerle derinleştirmek yönündeki niyeti açıkça görülüyordu.
Gözlemciler ziyareti özel ve önemli olarak tanımladılar. Ancak gerçek şu ki özellikle bölgenin içinden geçtiği hassas koşullar ve Rusya’nın Ukrayna krizi ve NATO ile çatışma arasında bölgesel ve küresel düzeydeki durumu göz önüne alındığında, ziyaret bundan daha fazlası…
Yani bu, bir ziyaretten daha fazlasını ifade eden, hatta ikili ve ortak ilişkilerle ilgili görüş alışverişinin ötesine geçen bir adım.
Başkan Putin ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın beden dili, belki de dünyanın soyut pragmatizm veya aydınlanmamış narsisizmden ziyade bir dostluk ve hayal ortaklığı olduğuna dair rasyonel inançlardan kaynaklanan açık bir uyumu gösteriyordu.
Bu ziyareti analiz etmek zor görünüyor ancak özellikle Rusya Devlet Başkanı’nın ivme dolu olduğunu ve ilişkilerin eşi benzeri görülmemiş bir düzeye ulaştığını düşündüğü son 7 yılın ışığında, Riyad ile Moskova arasındaki parametreler değişmiyor.
Bu ivme ve benzeri görülmemiş düzeye ise Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz’in bilgeliği ile Prens Muhammed bin Selman’ın deneyimi, becerisi ve ortak geleceğin şekillenmesine doğrudan katılımı sayesinde ulaşıldı.
Ziyaret, her şeyden önce, hafife almadan veya abartmadan Rusya’nın halen güçlü bir ülke olduğunu kanıtlıyor.
Ukrayna’nın vekil olduğu Batı ile yaklaşık iki yıl süren çatışmanın ardından Kremlin’in patronu neredeyse zafere ulaşırken, Zelenski’nin şansı, yakında resmi sahneden çekilebileceğini söyleyecek kadar azalıyor.
Putin, Suudi Arabistan Krallığı’nı, ticarette son derece güvenilir, müttefiklerine sadık ve bir dostunu veya yoldaşını hayal kırıklığına uğratmayan, güvenilir bir dost ve müttefik olarak görüyor.
Suudi Arabistan ise Rusya’yı, kutupsal bir güç olarak var olma yörüngesinden kendisini uzaklaştırmaya yönelik tüm girişimlere rağmen, yalnızca uluslararası politikaların formüle edilmesinde başkalarına katılan değil, bu politikaları oluşturma kudretine sahip büyük ve süper bir güç olarak görüyor.
Rusya’nın ilerici vizyonları, askeri başarıları ve özellikle modern silahları, başta ABD olmak üzere birçok uluslararası gücü Rusya’nın dünya çapındaki eğilimleri ve emelleri doğrultusunda planlarını değiştirmeye zorladı.
Diğer yandan Rusya, Suudi Arabistan’da uluslararası siyasi kalkınmacı uyanış yoluyla Suudi Arabistan başkentini küresel diplomasi için çekici bir kuluçka merkezi haline getirebilen muktedir bir güç görüyor.
Bu kalkınma, ideolojik ittifak politikalarının zamanının geçtiğine ve geçmişte kaldığına, dünyanın kuantum hesaplama, yapay zeka ve endüstriyel çipler çağında bilgi ve yaratıcı iş birliği bağlamına girmeye çağrıldığına ve bunun da zorlukların herhangi bir ülkenin tek başına yüzleşebileceğinden daha güçlü olduğu anlamına geldiğine inanıyor.
Ayrıca, özellikle Başkan Putin’in etrafındaki Silovik grubu içinde yer alan önde gelen modern Rus düşünür ve teorisyenler, Suudi Arabistan’ın küresel enerji politikaları düzeyinde oynadığı ve oynamakta olduğu öncü rolü, Suudi Arabistan’ın kararının OPEC ve küresel petrol piyasalarının istikrarını nasıl garanti ettiğini kabul ediyorlar.
Putin’in enerji dünyasında büyük çıkarları var çünkü şu ana kadar Batı’nın kendisine uyguladığı tüm yaptırımlara karşı koymayı başarabildiyse de en çok korktuğu şey petrol fiyatlarının çöküşü.
Bu durum, kış mevsiminin eşiğinde ülkesi için derin endişeleri temsil ediyor ve Suudi Arabistan ile koordinasyonun sebebi de bu.
Atlantik Konseyi’nin kıdemli uzmanlarından Rich Outzen, Suudi Arabistan’ın Putin’i kabul etmesini, Rusya’nın ABD’nin dostları arasında bile diplomatik olarak izole olmadığının bir işareti olarak tanımlıyor.
Emile Amin