KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Doğu Akdeniz’de sıcak bir yaza doğru

Doğu Akdeniz’de sıcak bir yaza doğru

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
261 0

Bütün dünya önceliklerini yeniden sıralamaya çalışıyor. Büyük ve küçük ülkeler bunu siyasi güçler, popüler eğilimler, milisler ve devrimlere göre yapmaya çalışıyorlar.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, tüm dünyayı yeni politikalar uygulamaya ve cesaret edilmesi güç önlemler almaya zorladı. İnsan davranışlarını değiştirdi. İnsanlara farklı bir günlük hayat sundu. Ancak siyasi seçkinlerin düşüncelerine uygun bir değişiklik sağlayamadı. Bu yüzden geleneksel çıkarlarla ilgili öncelikler ön plana çıktı.

Yeni olgular

Ancak koronavirüs salgını neden olduğu tüm bu değişikliklere rağmen, Ortadoğu’daki kronik gerilimlerin artmasını engelleyemedi. Bir yanda ABD-Rusya çatışması, diğer yanda ABD-İran çatışması daha da kötüleşti. ABD-Rusya çekişmesi, iki ülkede zirvede devam ediyor. Bu ülkelerden biri Libya. ABD Libya’da, Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) karşı başkent Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) sempati duyuyor ve onu destekliyor. Rusya ise Hafter’in yanında yer alıyor. Washington, Moskova’yı LUO’ya MiG-29 savaş uçakları sağlamakla suçladı. Ancak Moskova bu suçlamayı her ne kadar reddetse de Rus basını, söz konusu modelde olan, ancak herhangi bir simge taşımayan savaş uçaklarının UMH’ye bağlı güçler baskın düzenlediğini bildirirken uçakların Suriye’den havalanıp havalanmadığını sorguladı.

Libya’daki çatışmanın başka bir boyutu daha var. Washington, UMH’yi desteklemek için Ankara ile bir araya geldi. Türkiye çatışmaya dahil olurken kendisini, Suriye’deki mevcut durumu düzenlemek için Astana Süreci çerçevesinde birlikte çalıştığı ortağı Rusya ile karşı karşıya buldu.

Ruslar, İdlib bölgesinde kendilerine hakim olmaya çalışsalar da İranlı ortaklarının baskısı ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in yönelimleri, onları Türklerle karşı karşıya getirebilir. Belki de fırsattan yararlanan Türkistanlı milislerin bölgelerine Rusya’nın düzenlediği son baskınlarda bunun başlangıcına tanık olmuş olabiliriz.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye ile siyasi ve askeri ilişkilerde kat edilen yolu kolay kolay kaybetmemek istemeyecektir. Valday’da 2008 yılından bu yana Rusya’nın Orta Doğu’daki önceliklerinin iki başlık ile sınırlı olduğunu vurgulayan Putin, bunlardan birinin ‘Türkiye ile ekonomik ilişkiler’ diğerinin ise ‘İsrail ile güvenlik ve askeri ilişkiler’ olduğunu söyledi. Bu noktadan yola çıkarak İsrail, Moskova’nın müdahale etme konusundaki isteksizliği nedeniyle İran’ın Suriye’deki varlığıyla ilgilenmekle meşgul. Bu konuda Rusların ve Amerikalıları, Tel Aviv tarafından Levant Bölgesi’nde başlatılan iki savaş arasındaki çatışma için ortak bir anlayış çerçevesinde bir araya getirmeye çalışıyor.

Üst üste binen öncelikler

Bölgedeki taraflar, Libya’dan Suriye ve Irak’a çatışmalara katılım baskısı altında olmanın yanı sıra ABD’de 3 Kasım’da yapılması planlanan başkanlık seçimlerini beklemenin ağırlığı altında hareket ediyorlar. ABD’nin politikasına karşı olanlar, siyahî Amerikalı George Floyd’un beyaz bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından ABD’de patlak veren protesto dalgası ve bölünmenin devam etmesinin yanı sıra Başkan Trump’ın, tüm bu yaşananlar karşısında yorgun bir şekilde ikinci dönem yarışına giriyor olmasının üzerine oynadıkları bahisleri gizlemiyorlar.

Rusya’nın ABD’de olan bitenlerle ilgili resmi tutumundaki çekimser duruşunun yanı sıra Putin ve Trump arasında bir telefon görüşmesi yapıldığının açıklanmasına karşın İran Lideri Ali Hamaney, ABD yönetimine yönelik karşı bir kampanya başlattı. Tahran’da, ABD’de yaşanan protestoların ve koronavirüs salgının etkilerinin Washington yönetiminde bir değişikliğe yol açacağına dair umutlar olduğu açıkça ortaya çıktı. Türkiye’de ise protestolarla ilgili ABD yönetimin değişmesi arzusuna kadar uzanmayan resmi ve yarı resmi bir takım yorumlar yapıldı.

İran’ın konumu anlaşılabilir görünüyor, çünkü ABD’nin İran’la dünya güçleri arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesinin sorumlusu olan Trump’ın zayıflamasına katkıda bulunan her şey onun için bir kazanç olacaktır. Bununla birlikte Trump, Tahran’ı ve bölgedeki uzantılarını cezalandırmak için sert bir kampanya yürütürken İran yönetimi, Esed rejimi ve Hizbullah üzerindeki baskıyı artıracak olan ‘Caeser Yasası’nı da onayladı.

Eğer İran’ın önceliği, içerideki ve çevresindeki güç kartlarını korumaksa, ABD başkanlık seçimlerinde Trump’ın kaderinin belirlenmesini bekleyecektir. En önemli bölgesel rakibi olan İsrail ise önceliklerini ABD’deki gelişmelerin etkisi ve Rusya ile Türkiye arasında yumuşak bir uyum içinde gözden geçirmeyi istiyor.

Tel Aviv, son aylarda ve haftalarda, İran’ın Suriye’deki konumlarına karşı Tahran’ın Suriye düzenlemelerindeki iki ortağı Rusya ve Türkiye’nin sessizliğinin ortasında herhangi bir itirazla karşılaşmadan düzenlediği hava saldırılarını artırdı. Ancak sessizlik gürültüye daha yakındır.

Fakat İsrail’in konumu sadece askeri baskı ile sınırlı değil. Tel Aviv, Trump’ın geriye kalan görev süresi içerisinde İran’a ve Lübnan ile Suriye’deki unsurlarına yönelik baskıyı en üst seviyeye çıkarma fırsatı yakalamaya çalışıyor.

Bununla birlikte İsrail’de önceliklerin yeniden sıralanması için Batı Şeria’nın bir bölümünü ve Ürdün Vadisi’ni ilhak etme projesinin uygulanmasına yönelik hazırlıkların durdurulmasını isteyen bazı sesler yükseldi. Tel Aviv, ilhakı reddeden ve iki devletli bir çözüm çağrısında bulunan binlerce gösteriye tanık olurken halk bu yönde bir eğilim gösterdi. ABD’de Demokrat Parti’nin eski başkan adaylarından Bernie Sanders’in halkın taleplerini desteklediğini duyurması ise dikkat çekici bir çıkış oldu.

Öte yandan İran’a odaklanılması çağrısında bulunan Tel Aviv Üniversitesi İsrail Ulusal Güvenlik Araştırma Enstitüsü Başkanı ve eski Askeri İstihbarat Şefi Amos Yadlin, Başbakan Netanyahu’nun Batı Şeria’nın yüzde 30’unun ilhak etmek için acele ederek iki hata yaptığını söyledi. Yadlin’e göre bu hatalardan ilki, İran’ın nükleer programını durdurmaya yönelik verilen genel bir mücadeleyi etkiliyor olması, ikincisi ise İsrail’i stratejik ekonomik ve ahlaki risklerle karşı karşıya getirmesi.

Kısaca İsrail’e göre Trump yönetimi Çin ile mücadele ve içerideki protesto dalgasıyla meşgul durumda olduğundan Ortadoğu ile çok az ilgileniyor. Bu yüzden azalan bu ilgi de en azından tamamen İran’a yönelik olmalı.

Sonuç olarak bir dizi konunun son aşamalarıyla ilgili umutlarla dolu bir yaza giriyoruz. Trump’ın Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri arifesinde dengeyi yeniden sağlamak için en yakın zamanda Ortadoğu’daki girişime yeniden liderlik etmek için döneceğini söylemek çok da yanlış olmaz.
Tony Francis

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir