KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Azerbaycan
  4. »
  5. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Güvenlik , Savunma Politikası

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Güvenlik , Savunma Politikası

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 26 dk okuma süresi
321 0

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Güvenlik , Savunma Politikası ve Bandwagoning bir devlet olan ermenistan’ın işgalindeki Dağlık Karabağ

1990’lı yıllarda dünyada görülen ekonomik ve politik değişim içerisinde en önemlisi Sovyetler Birliği”nin (SSCB) dağılması hareketi olmuştur. 1991 yılında Sovyetler Birliği”nin dağılmasıyla bölgede yeni bir süreç yaşanmaya başlamıştır. İki bloklu bir yapıya dayanan dünya düzenin yıkılmasıyla, ekonomik ve politik nitelik taşıyan yeni dünya düzenin oluşumu gündeme gelmiştir.
Devlet, insanlar tarafından oluşturulan ve insanların barış ve güven içinde yaşamalarını sağlayan, yeri doldurulamaz bir örgüttür. Devletin asli görevi, kendisini oluşturan bireylerin haklarını ve özgürlüklerini en iyi bir şekilde kullanabilecekleri sağlıklı bir ortam yaratmak ve bu hakları güvence altına almaktır. Siyasal iktidarın keyfi davranışlarının önlenmesi için sınırlandırılması bir zorunluluktur. Güvenlik, uluslararası ilişkiler disiplininin en temel kavramlarından biridir. Soğuk Savaş”ın bitişinden beri dünya siyasetinin yapısında önemli bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Güvenlik algılamalarında yaşanan bu değişimler devletlerarası ilişkileri de etkilemektedir. Soğuk Savaşın bittiği 90”lı yılların başından itibaren Azerbaycan”ın etrafındaki gelişmeler, Azerbaycan”ın güvenlik konusunda daha hassas dengeler üzerinde seyreden bir strateji izlemesini gerektirdi .
Yirminci yüzyılda Azerbaycan’da dört ayrı sistemin egemen olduğunu görmekteyiz. Önce Çarlık Rusya’sı, ardından kısa süreli bir bağımsızlık dönemi, Sosyalist yönetim ve 1991 sonrası yeniden bağımsızlık. 1991 yılının Ekim ayında Azerbaycan`ın bağımsızlığını kazamnası çok büyük bir tarihi hadise olmakla birlikte, Azerbaycan halkının hayatında yeni bir başlanğıç noktası oluşturdu. Bağımsızlığını yeniden kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti demokratik, sivil, liberal değerlere dayanan devlet yapısının oluşturulmasını başlıca amaç olarak belirledi.1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını kazandıktan sonra, çağdaş toplumlara ayak uydurmak için yönetim alanında bir sıra reformlar yapılmaya başlanıldı. Bu reformlardaki başlıca amaç, eski Sovyet yönetiminin hantal yapısından kurtularak, daha verimli, etkin ve aynı zamanda demokratik bir yönetim düzenine kavuşmaktır. Soğuk Savaşın sona ermesi ile başlayan yeni dönemde Avrasya`nın merkezinde yer alan Orta Asya ve Kafkasya bölgeleri doğal kaynakları ve jeopolirik konumu ile dünyanın dikkat merkezine yeleşmiştir.

AZERBAYCAN MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİSİ
1. “Azerbaycan Milli Güvenlik Stratejisi Belgesi”, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından 23 Mayıs 2007 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
Bahse konu belge, “Güvenlik Ortamı , “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Menfaatleri” , “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Güvenliğine Yönelik Tehditler” ve “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Güvenlik Siyasetinin Esasları “ olmak üzere 4 bölümden oluşmaktadır.
2. Belge’de yer alan hususlar özetle şu şekildedir:
a. “ Güvenlik Ortamı ” başlığı altında;
Azerbaycan’ın milli güvenlik algılaması; devletin egemenliğinin korunması, toprak bütünlüğü, sınırların değişmezliği, milli menfaatler ile sürdürülebilir kalkınma, milli değerler ve refah gibi unsurlardan oluşmaktadır.
Azerbaycan, Doğu ile Batı arasındaki coğrafi konumu ile çeşitli medeniyetlere olumlu katkılar yapabilecek durumdadır. Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin vazgeçilemez bir parçası olan Azerbaycan, ortak değerleri paylaştığı bu bölgenin istikrarına değerli katkılar sağlamaktadır. Aynı zamanda sahip olduğu ortak miras ve değerler ile İslam dünyasının da bir parçasıdır.
b. “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Menfaatleri ” başlığı altında;
* Devletin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak, uluslararası sınırların güvenliğini sağlamak,
* Azerbaycan halkının üniter yapısını muhafaza etmek, milli bilincini güçlendirmek,
* İnsan temel hak ve özgürlüklerine saygı ilkesini benimsemiş çağdaş bir toplumsal yapı oluşturmak,
* Uluslararası yükümlülükleri yerine getirmek ve ortak değerlere sahip olunan uluslararası kuruluşlarla bütünleşme hedefi doğrultusunda işbirliği geliştirerek küreselbölgesel güvenlik ve istikrara katkı sağlamak,
* Serbest piyasa ekonomisi oluşturmak amacıyla yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik edecek yasal düzenlemeleri yapmak ve ekonomik istikrarı sağlamak,
* Azerbaycan halkının ve gelecek nesillerin gelişimi için hayat standartlarını geliştirmek ve milli kaynakların etkili kullanımı, sürdürülebilir kalkınma, çevrenin korunması ve eğitim, bilim ve teknolojik alanlarda ilerle suretiyle gelecek nesillere iyi koşullar sağlamak,
* Dünyadaki tüm Azeriler arasında dayanışma ve milli birlik bilinci oluşturmak,
* Toplumun tarihi ve kültürel mirası ile manevi değerlerini korumak ve toplumun dil, milli bilinç, vatanseverlik ve entelektüel konularda potansiyelini geliştirmek.

c. “ Azerbaycan Cumhuriyeti nin Milli Güvenliğine Yönelik Tehditler ” başlığı altında;
* Devletin bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini bozmaya yönelik girişimler,
* Ermenistan’ın saldırgan-yayılmacı politikası,
* Devletin hukukun üstünlüğünü sağlamak, kamu düzenini muhafaza etmek ve insan temel hak ve özgürlüklerini korumakla ilgili görevlerinin yerine getirilmesini engelleyebilecek faaliyetler.
* Bölücülük, etnik, siyasi ve dini radikalizm.
* Terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması.
* Bölgesel ihtilaflar ve uluslararası örgütlü suçlar.
* Azerbaycan’ın enerji altyapısının bozulmasına yönelik tehdit.
* Siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda dışa bağımlılık.
* Ekonomik istikrarsızlık.
* Niteliksiz insan kaynakları.
* Bölgesel silahlanma.
* Çevre sorunları.

d. “ Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Milli Güvenlik Siyasetinin Esasları” başlığı altında; (1)Dış Güvenlik Siyasetinin Esasları: –
Azerbaycan (Yukarı Karabağ) topraklarındaki Ermeni işgalinin sona erdirilerek ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak.
Yukarı Karabağ sorunun çözümüne yönelik bir anlaşmanın esasları şu şekildedir: Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgal altındaki Azerbaycan topraklarının tamamından çekilmesi,
Ermenistan’ın boşaltacağı bu topraklarda Azerbaycan Devleti’nin egemenlik hak ve yetkilerinin yeniden tesis edilmesi,
İşgal nedeniyle zorla yerlerinden edilen Azerilerin ana yurtlarına dönmesi,
Yukarı Karabağ’ın; Azeri ve Ermeni toplumlarının barış içinde bir arada yaşamalarına imkan sağlayacak ve Azerbaycan Cumhuriyeti içerisinde genişletilmiş özerk yönetim yapısına sahip bir yasal statüye kavuşturulması,
Yukarı Karabağ’ın, Azerbaycan ve bölge ile bir bütün olarak sosyo-ekonomik kalkınma süreçlerine entegrasyonunu destekleyecek koşulların oluşturulması.

Uluslararası güvenliğe katkı sağlamak;
Azerbaycan, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik uluslararası çabaları desteklemektedir. Bu kapsamda, Kosova, Afganistan ve Irak gibi ihtilaflı bölgelerdeki barışı koruma misyonlarına barış gücü askerleri göndermek suretiyle iştirak etmektedir. Azerbaycan, silahların kontrolü ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi alanlarındaki anlaşmalara taraf olarak küresel barışa katkı sağlamaktadır. Silahların kontrolüne ilişkin mekanizmaların, Ermeni işgali altındaki topraklarda etkisiz kalması Azerbaycan’ın olduğu kadar küresel ve bölgesel barış ve güvenlik açısından da tehdit oluşturmaktadır. –
Bölge-dışı ülkelerle işbirliği geliştirmek;
Azerbaycan bölge dışı ülkelerle işbirliğine de önem vermektedir. Bu bağlamda, ABD ile terörle mücadele, bölücülük, silahların kontrolü, örgütlü suçlarla, yasadışı göç ve kaçakçılıkla mücadele amacıyla “ Stratejik Ortaklık” düzeyinde ikili ve çok taraflı (BM, NATO vb.) işbirliği yapmaktadır.
(2)Savunma Siyasetinin Esasları: Azerbaycan’ın milli menfaatlerinin korunması açısından savunma kabiliyetinin geliştirilmesi temel hedeflerden birisidir. Ülkenin savunma kabiliyetinin ana unsuru Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’dir.
Savunma alanında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek,
Uygun politika ve araçlarla uluslararası güvenliğe katkıda bulunmak.
(3) İç Güvenlik Siyasetinin Esasları:
Demokrasinin güçlendirilmesi,
Etnik ve dini hoşgörü / çoğulculuk ortamının korunması,
Eğitim, kültür, bilim ve teknoloji politikalarıyla manevi değerlerin korunması,
Ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanması,
İnsan temel hak ve özgürlüklerine saygıya dayanan çağdaş toplum düzeninin geliştirilmesi suretiyle iç güvenliğin pekiştirilmesi,
Sınırların fiziki güvenliğinin sağlanması.
(4) Diğer Siyaset Esasları:
Belgede ayrıca,“Göç”, “ Enerji güvenliği”, “Ulaşım ve ulaştırma güvenliği” , “ Kriz yönetimi, çevrenin korunması ve kamu güvenliği” ile “Bilgi güvenliği” alanlarında izlenecek siyasetin esaslarına yer verilmektedir.
Azerbaycan’ın Milli Güvenlik Stratejisi Belgesi’nin incelenmesinde de görüldüğü üzere, Azerbaycan’ın tehdit algılaması ve milli güvenlik siyasetinin;
a. Ermenistan’dan kaynaklanan tehdit ve bu bağlamda Azerbaycan topraklarındaki Ermeni işgalinin yol açtığı siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik sorunlar,
b. Bağımsızlık sonrası dönemde benimsenen, bir taraftan ABD, NATO ve AB, diğer taraftan RF ile stratejik nitelikli ilişkileri kapsayan çok taraflı dengeye dayalı politika anlayışı,
c. Azerbaycan’ın sahip olduğu coğrafi konum ve hidrokarbon kaynakları gibi jeopolitik avantajlarının ülkenin milli çıkarları ve hedefleri ile uyumlu biçimde kullanılmasına yönelik iç , dış ve savunma politikaları çerçevesinde şekillendiği dikkati çekmektedir (www.un.int/azerbaijan/National_security).

Soğuk Savaş”ın sona ermesi ve özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması uluslararası ilişkiler sisteminde hem niteliksel, hem de sayısal açıdan yeni değişimlerin yaşanmasına neden oldu. İki kutuplu sistemin dağılması Post-sovyet mekanında yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkması, onların bölgesel ve küresel gelişmelerin önemli aktörlerine dönüşmesi bu değişikliklere örnek olarak gösterilebilir. Bu gelişmeler işığında Azerbaycan`ın devlet bağımsızlığı yeniden elde edilmiş, ülke uluşlararası sistemin önemli subjelerinden birine dönüşmüştür. Azerbaycan Cumhuriyeti`nin bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürdüğü “Soğuk Savaş sonrası” dönem aynı zamanda “küreselleşme” denilen sosyo-ekonomik ve teknolojik formasyonun yeni aşamasına denk gelmektedir. Küreselleşme, Azərbaycan`ın bağımsılızğını güçlendirmesi ve uluslararası sisteme entegre olabilmesi için yeni olanaklar sunduğu gibi, aynı zamanda ulusal güvenliğine yeni, neo-geleneksel tehditlerin doğmasına da neden olmuştur. Azerbaycan`ın jeopolitik konumu, doğal kaynakları ve etnik-dini çeşitliliği, topraklarının %20`sini işgal eden Ermenistan`la savaş durumunda olması hem içten, hem de dışarıdan ulusal güvenliğine birçok tehdidler yöneltmektedir. Azerbaycan ve Ermenistan, Erivan’ın Dağlık Karabağ’ı işgal etmesi yüzünden teknik olarak hâlâ savaş halindedir. 90’ların başında çıkan etnik çatışmalar, Ermenistan’ın Karabağ’ı kendi sınırlarına katma isteğiyle Ermenistan ve Azerbaycan arasında savaşa dönüşmıştür. Çatışmalar Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı işgaliyle sonuçlanmıştı. Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal altında tutulan Yukarı Karabağ bölgesinde düzenlen sözde Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin, Yukarı Karabağ’da uluslararası hukuka aykırı mevcut durumun tek yanlı olarak meşrulaştırılması çabalarının bir tezahürüdür. Bu adımın, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ilkeleri dahil uluslararası hukukun açık ihlâlidir. Dağlık Karabağ’da düzenlenen sözde cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerinin, Helsinki Nihai Senedi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Teşkilatının ilgili kararlarının açıkça ihlalalidir ve hiçbir yasal güce sahip değil .Dağlık Karabağ sorununun çözüm sürecini yürüten Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eş başkanları da bir bildiri yayınlayarak seçimleri tanımadıklarını belirtti. Ermeni güçlerin kontrolündeki Dağlık Karabağ’ın hiçbir ülke tarafından tanınmadığını hatırlatan eş başkanlar, sözde seçimlerin sonuçlarının hiçbir durumda müzakere sürecinin sonuçlarını etkileyemeceğinin altını çizdi. Dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde koronavirüs salgını yüzünden insanlar kendi evlerinde kalırken ve bütün dünya Koronavirüs belasıyla uğraşırken seçimleri oldu bittiye getirmek için sinsice plan yapan Ermenilerin bu hukuksuz sinsi planları kabul edilemezdir. Yukarı Karabağ’da uluslararası hukuka aykırı mevcut durumun tek yanlı olarak meşrulaştırılması çabasıdır. Ermenistan tarafından işgal altında tutulan Yukarı Karabağ bölgesinde 31 Mart 2020’de yapılan sözde seçimler, Azerbaycan’ın siyasi birliğinin, egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yeni bir ihlali anlamına geliyor. Bu durumda savaş kaçınılmaz hal alıyor. Diplomatik platform olan AGİT Minsk gurubu olaya acil olarak müdahale edip Ermenilerin bu rezaletine son vermeli Azerbaycan’ı haklı bularak sulh yolu ile işgal edilen toprakları geri vermelidir. Bu seçim, gayri meşrudur. Uluslararası hukuk bakımından herhangi bir geçerliliği yoktur.

Dağlık Karabağ Sorunu
Dağlık Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde Ermenilerin bu bölgelerde hak iddia etmesiyle başladı. Ermeniler, 1991’de Hankendi’yi, 1992’de Hocalı ve Şuşa’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere’yi de ele geçiren Ermeniler, 1993’te Ağdam’a girdi. Ağdam’ı, Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi.Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal edilirken, 1 milyona yakın insan da yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.
Azerbaycan ve Ermenistan, 4-5 Mayıs 1994’te Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolararası Meclisi, Kırgızistan Parlamentosu, Rusya Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle “Bişkek Protokolü” olarak bilinen ateşkes anlaşmasını imzaladı. Ancak ateşkes kağıt üzerinde kaldı ve çatışmalarda binlerce asker öldü.Minsk Grubu, Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı ve Dağlık Karabağ sorununun barışçıl yollarla çözülmesini teşvik ve taraflar arasında aracılık etmek amacıyla 1992’de kuruldu.
Eş başkanlığını Rusya, Fransa ve ABD’nin yürüttüğü Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu, aradan geçen 28 yılda birçok girişimde bulunmasına rağmen Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik somut neticeler elde edemedi.
Ermenistan her zaman uluslararası toplumu kandırmaya çalışıyor.
Azerbaycan Türkleri, bu adımın aynı zamanda, Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun çözümüne dair yürütülen müzakereleri de kötü etkilediğine dikkat çekti.Diğer tarafın gerçek niyetini bir kez daha ortaya koyuyor ve sorunu çözmeyi amaçlamıyor. Yasa dışı bir parlamento tarafından hileli seçim yapılması, Ermenistan’ın barış görüşmelerinde uluslararası toplumu kandırmaya çalıştığını kanıtlıyor. Bu nedenle dünya güçleri ve uluslararası örgütler, Ermenistan’ı uluslararası hukuk normlarına uymaya zorlayarak daha ciddi baskı ve yaptırımlar uygulamalıdır. Bölücü rejimin sahte cumhurbaşkanının yemin törenine izin verilmemesini ve Ermenistan’ın bu suç eylemine verdiği desteği durdurmak için derhal müdahale etmenizi istiyoruz.GUAM (Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova) Genel Sekreterliğinden yapılan açıklamada, işgal altındaki Azerbaycan topraklarında seçim yapılması kınandı.Estonya ve Ukrayna dışişleri bakanlıkları da Dağlık Karabağ’da gerçekleştirilen seçimleri tanımadıkları ve kınadıkları yönünde açıklamalar yayınladı. Çokboyutlu özellik taşıyan Azerbaycan dış politikasının temel önceliklerinden biri Azerbaycan Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesidir. Azerbaycan’ın topyekun kalkınması yolunda en ciddi engel Ermenistan’ın bu devletin topraklarına göz dikmesi yüzünden ortaya çıkan ve halen sürmekte olan Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorunudur. Azerbaycan’ın dış politikasında ülkenin toprak bütünlüğünün berpa edilmesi ve Ermeni işgalinin ağır sonuçlarının ortadan kaldırılması özel yer tutuyor. Sorunun çözümüne yönelik yapılan görüşmelerde Azerbaycan’ın tuttuğu ilkeli tutum, ülkenin toprak bütünlüğünün tesis edilmesinden ve bu yolda hiçbir ödünün verilmemesinden oluşmaktadır. Ermenistan-Azerbaycan çatışmasının adaletli ve uluslararası hukukun norm ve ilkelerine dayanan kapsamlı çözümü Güney Kafkasya’nın geleceği bakımından ayrıcalıklı önem taşıyor, çünkü yalnız bu temel şartın yerine getirilmesi durumunda bölgesel işbirliği ve bölgenin topyekun kalkınması mümkün olacaktır.
Günümüzde örtülü ve asimetrik bir savaş yöntemi olarak kullanılan terörizm, gelişen teknoloji ile birlikte yıkıcı etkisini gittikçe arttıran küresel bir tehdit haline gelmiştir. Terörist eylemler, uluslararası hukukta tanımlanan suçlar olmakla birlikte, gerek işlenişinde duyulan saik, gerek işleniş tarzı itibariyle “terör suçu” olarak nitelendirilirler. Uluslararası hukukta suç olarak tanımlanan bu fiillerin bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ile, devletin ana yapısını, bu yapının dayandığı temel prensipleri değiştirmek veya yıkmak, toplumda korku ve panik yaratmak amacının güdülmüş olması durumunda, bu suç bir “terör suçu” niteliğini kazanmaktadır.
Kafkasya dağlarının güney doğusunda yer alan, 4.392 km2’lik Dağlık Karabağ, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Kür ve Aras nehirleriyle Gökçe Gölü arasında, batıda Ermenistan Cumhuriyeti sınırına, güneyde İran sınırına çok yaklaşan, kuzeyden güneye 120 km, doğudan batıya ise 35-60 km. uzunlukta dağ ve ovalardan oluşan bir bölgedir. Kıbrıs adasının yarı büyüklüğünde olan bu bölge, maden yatakları, mineral suları, orman ürünleri ve tatlı su balıkçılığı ile ekonomik yönden önemli bir merkezdir. Karabağ, Kafkaslar bölgesinin hâkim bir noktasında; Azerbaycan, Ermenistan ve İran’ı kontrol edebilecek bir konumdadır. Bugün bölgede devam eden hakimiyet mücadelelerinin arkasında bu yerin jeopolitik konumunun da payı büyüktür. Karabağ bölgesi çok eski zamanlardan beri Türklerin yerleştiği bir yer olmuştur.
Hocalı Katliamı 20. yy’ın ve insanlık tarihinin en büyük vahşet ve katliamlarından biridir. Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat’a bağlayan gecede Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde Azeri sivillerin, Ermeniler tarafından katliamı olayıdır. Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Hocalı’da yapılan katliam, Rus 366. Motorize Piyade Alayının desteğindeki Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Ermenilerin Dağlık Karabağ`ın işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil kırım olarak tarihe geçmiştir. Saldırıda ölenler hakkında Azerbaycan Cumhuriyeti resmî kaynaklarının bildirdiği rakam 106`sı kadın, 83`ü çocuk olmak üzere toplam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azerbaycanlı sayısının bin 300 kişi olduğu tahmin ediliyor.

Azerbaycan bugün çok hızla gelişiyor, fakat buna rağmen hala Ermenistan`ın Azerbaycan`a karşı işgal gerçekliği büyük siyasi, sosyo-ekonomik zorluklar doğurmakta. Kuşkusuz, Dağlık Karabağ sorunu çözüne kavuşana kadar, bu durum Azerbaycan`ın ulusal çıkarlarına karşı en ciddi tehdit olarak kalacaktır. Bunun yanı sıra, çatışmanın kalıcı bir barış antlaşması ile sona ermesinden bağımsız olarak, monoetnik devlet oluşturma politikası, etnik temizleme ve topraklarını komşu devletlerin topraklarını işgal ederek genişlendirme düşüncesinin Ermenistan`ın devlet politikasının temel amacı olarak kalması, gelecekte de iki devlet arasında kurulacak ilişkilere olumsuz biçimde yansıyacaktır. Ulusal güvenlik için ciddi tehdit kaynağı olan Ermeni terörüne karşı gereken önlemleri devlet düzeyinde alan Azerbaycan yönetimi, söz konusu tehditlere karşı uluslararası camianın bilgilendirilmesi ve ortak önlem alınması için yabancı devletler ve uluslararası örgütlerin nezdinde çalışmalarını durmaksızın sürdürmektedir.
Doç.Dr. Murteza HASANOĞLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir