Ali Kerimli: Rusya’nın bir sonraki hedefi Güney Kafkasya olabilir
Rusya-Ukrayna savaşında barış henüz yakın değil, ancak çok da uzak değil. Rusya’nın bu savaştaki maksimalist hedeflerine ulaşmak için çabalarını bir süre daha sürdüreceği açık.
Ancak, Rusya’nın ekonomisinde ve finansal sisteminde halihazırda belirgin olan ciddi zorluklar, savaşı çok daha uzun süre sürdürme kabiliyetini azaltıyor. Özellikle, ABD’nin Rosneft ve Lukoil’e uyguladığı yaptırımlar ile Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık’ın yaptırımları sıkılaştırması, Rus ekonomisindeki zaten ciddi olan sorunları daha da kötüleştirecek. Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik artan uzun menzilli saldırıları da Moskova için giderek daha sancılı ve maliyetli hale geliyor.
2026’da Vladimir Putin zor bir seçimle karşı karşıya kalacak. Ya ilan ettiği hedeflere (tüm askeri olmayan harcamaları kesip ekonomiyi tamamen askeri yola yönlendirmek) ulaşmak için daha büyük ve daha kapsamlı bir ikinci seferberlik ilan edecek ya da ABD Başkanı Trump’ın karşılıklı tavizlere dayanan uzlaşmacı barış önerisini kabul edecek. Aynı zamanda, mevcut uluslararası durum, Rusya’nın ordusunu ve ekonomisini tamamen yok etmeden, stratejik bir yenilgiye uğramadan ve işgal ettiği toprakları koruyarak savaşı bitirmesine olanak tanıyor. Bu durum, Putin’in otoriter rejiminin -medya üzerinde tam kontrole sahip bir hükümetin- sonucu içeride bir “zafer” olarak sunmasına olanak tanıyacaktır.
Uluslararası durum, Rusya’nın Ukrayna savaşından tamamen yenilmeden çıkmasına izin verdiği sürece, Rus liderliğinin söylemi değişmeyecektir. Çatışmalar sona erdikten sonra bile, Ukrayna’yı cezalandırdıklarını, “kolektif Batı”nın tam desteğiyle Donbas’ı “özgürleştirdiklerini”, çok kutuplu bir dünya kurduklarını ve Rusya’nın küresel nüfuzunu ve etkisini artırdıklarını iddia edeceklerdir. Açıkçası, bu durum, Rus dış politikasında yayılmacılığın devam etmesini son derece mümkün kılacaktır.
Emperyal iddiaları ve büyük güç söylemini canlı tutmak, bir yandan Rus liderliğini Ukrayna savaşından sonra bile “etki alanını genişletmeye” zorlayacak, diğer yandan da halka sundukları “zaferin” aslında bir yanılsama olduğunu fark edeceklerdir. Gerçekte, Ukrayna savaşı Rusya’yı hem askeri hem de ekonomik olarak önemli ölçüde zayıflattı. Başlıca rakipleri NATO ve Avrupa Birliği daha birleşik ve daha güçlü hale geldi. Bu nedenle, Rus liderliği ne kadar maceraperest olursa olsun, NATO veya AB ile gerçek bir savaşın Rusya için felaket olacağını anlayacak ve kabul edecektir.
Bu nedenle, Ukrayna savaşı bittikten sonra, Rus liderliği yayılmacı ilgisini büyük olasılıkla NATO üyesi olmayan komşularına, yani stratejik öneme sahip Güney Kafkasya ülkelerine yöneltecektir.
Bu ülkeler arasında Rusya’ya en çok destek veren ülke Ermenistan’dır. Moskova uzun zamandır Paşinyan hükümetini devirmeye çalışmış, ancak bunu başaramamıştır. Ancak, Ukrayna savaşı sona erdikten ve Rusya’nın kaynakları serbest kaldıktan sonra durum değişebilir. Bu değişikliklerin ne olacağını tahmin etmek zor.
Azerbaycan ve Gürcistan’da Rusya’ya verilen halk desteği oldukça sınırlıdır. Ancak, her iki ülkede de otoriter rejimlerin varlığı, onları Rus baskısına karşı daha savunmasız hale getirmektedir. Bu rejimler, demokratik ve sivil kurumları zayıflatmakta ve baskı yoluyla halkların dış tehditlere karşı direncini azaltmaktadır. Aynı zamanda, Batı ittifaklarının Avrupa-Atlantik yapılarına ve ittifaklarına entegrasyonunu engelleyerek ülkelerini sağlayabileceği güçlü destekten mahrum bırakmaktadırlar. Sonuç olarak, Azerbaycan ve Gürcistan’daki otoriter yönetim, onları Rus yayılmacılığına karşı savunmasız bırakmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, Güney Kafkasya’nın Rusya’nın bir sonraki yayılma hedefi olabileceğini anlamalıdır. Bu bölge stratejik açıdan hayati önem taşımaktadır; Avrupa’yı Çin’e bağlayan Orta Koridor boyunca uzanmakta, Rusya ile İran arasında yer almakta ve Avrupa’yı kaynak zengini ve stratejik açıdan önemli Orta Asya topraklarına bağlamaktadır. Batı, bu bölgenin Rus saldırganlığının bir başka kurbanı olmasına izin vermemelidir.
Güney Kafkasya devletlerinin bağımsızlık ve öz savunma kabiliyetleri şimdi güçlendirilmeli ve Avrupa alanına entegrasyonlarını sağlamak Batı’nın öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır.
Aynı zamanda, Azerbaycan ve Gürcistan’daki otoriter yönetim devam ettiği sürece gerçek bir Avrupa entegrasyonunun mümkün olmayacağı açıktır. Bu nedenle Güney Kafkasya Gazın Rusya’nın etki alanına girmesinin önlenmesi, doğrudan bu devletlerin demokratikleşmesine bağlıdır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, İlham Aliyev ve Bidzina İvanişvili’yi Azerbaycan ve Gürcistan’da gerçek demokratik reformların önünü açmaya zorlamak için mevcut tüm baskıları acilen kullanmalıdır. Bu ülkeler, Ukrayna savaşından bu yana alevlenen yenilenen Rus yayılmacılığına ancak bu tür reformlar yoluyla direnebilirler.



Yorum gönder