Kanan Novruzov: Fransa İçin Sonun Başlangıcı: Cezayir Ayağa Kalktı
Cezayir Ulusal Halk Meclisi (parlamento), 19. ve 20. yüzyıllarda Fransa’nın ülkede yürüttüğü sömürgecilik politikasını suç olarak tanıyan kanun teklifini oybirliğiyle kabul etti.
Böylelikle, Fransa’nın 14 Haziran 1830’dan 5 Temmuz 1962’ye kadar Cezayir’de uyguladığı sömürgecilik; “doğrudan ve dolaylı sonuçları, o tarihten sonra da devam eden etkileri” ile birlikte yasama düzeyinde resmen suç olarak tescillendi.
Yasa hazırlayıcıları, Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeciliğiyle ilgili yaklaşık 30 tür suç belirlediler. Bunlar arasında yargısız infazlar, yerel halka yönelik acımasız işkenceler, yasaklanmış silahların kullanımı, çevre felaketlerine yol açılması ve Cezayir çölünde gerçekleştirilen nükleer denemeler yer alıyor. Bu nükleer denemelerin sonuçları yerel halk tarafından bugün bile hissedilmektedir.
Bu Kuzey Afrika ülkesi, eski metropolden (Fransa) sömürgeci geçmişi nedeniyle resmi olarak özür dilemesini ve tazminat ödemesini talep edecek.
Belirtildiğine göre, Fransa’nın sömürge yönetimi halkın Arapça eğitim almasını yasaklamış, zorla hristiyanlaştırma yürütmüş ve Birinci ile İkinci Dünya Savaşları sırasında binlerce Cezayirliyi kitleler halinde Fransız Silahlı Kuvvetleri saflarına seferber etmiştir.
Cezayir, Fransa işgali altında 130 yıldan fazla kalmıştır. 1962 yılında milli kurtuluş savaşı sonucunda ülke bağımsızlığını kazanmıştır.
Aralık ayının başında, bir dizi Afrika ülkesi 30 Kasım – 1 Aralık tarihlerinde Cezayir’de düzenlenen uluslararası konferansın sonuçlarına dair bir bildiri kabul etti. Bildiride metropollere, sömürgecilik geçmişi nedeniyle resmi şekilde suçlarını itiraf etme ve tazminat mekanizmalarının hazırlanması çağrısı yapıldı.
Bilindiği gibi uzun yıllardır Fransa’nın sadece dış değil, aynı zamanda iç siyasetine de etki eden temel noktalardan biri sömürgecilik politikasıdır. Bu politika, aynı zamanda Elysee Sarayı’nın (Fransa Cumhurbaşkanlığı) demokratik devlet iddialarına aykırı bir davranış olmakla birlikte, resmi Paris’in kendi kendini ifşası niteliğindedir.
Emmanuel Macron iktidarı, uzun yıllardır sömürgecilik politikasından vazgeçmiyor. Bu durum ise Fransa’nın uluslararası alandaki itibarına giderek daha fazla darbe vuruyor.
Genel olarak Fransa’nın sömürgecilik politikasının yaklaşık 500 yıllık bir geçmişi vardır. Bu devlet, işgaller sayesinde Afrika’nın batısında ve kuzeyinde 20’den fazla ülkeyi kendi etki alanına almayı başarmıştır. Afrika topraklarının yaklaşık yüzde 35’i, 300 yıl boyunca tamamen Fransa’nın kontrolünde kalmıştır. Fransa; Senegal, Nijer, Kamerun ve Moritanya gibi birçok Afrika ülkesinde, özellikle de Cezayir ve Ruanda’da iç çatışmalar ve soykırımlar konusunda sorumluluk taşımaktadır. Genel olarak, insanlık tarihinin sömürgecilik dönemindeki kanlı suçlarının çoğu bizzat Fransa tarafından işlenmiştir. Afrika, Güneydoğu Asya, Pasifik ve Latin Amerika’da onlarca ülkeyi işgal altına alan, servetlerini yağmalayan ve halklarını uzun yıllar esaret altında tutan Fransa, bu bölgelerde askeri suçlar ve insanlığa karşı çok sayıda suç işlemiştir; Fransız silahlı kuvvetleri, etnik ve dini mensubiyetleri nedeniyle yüz binlerce sivil halkı soykırıma maruz bırakmıştır.
Korsika’nın özgürlük mücadelesi Fransa için artık uzun yıllardır bir “baş ağrısına” dönüşmüş durumdadır. Aynı zamanda, sınırlarından çok uzakta bulunan topraklarda dahi hak iddialarını sürdüren resmi Paris, modern dönemde sömürgeci politika izlemesiyle dikkat çekmektedir. Örneğin, Fransa’nın sömürge yönetimi altında kalmaya devam eden Mayotte Adası bunun bariz bir örneğidir. Mayotte Adası, şu anda departman statüsünde Fransa’nın kontrolünde olan bir adadır. Mayotte Adası ve çevre bölgeleri üzerinde Komorlar Birliği’nin haklı iddiaları temelidir; ada nüfusu 188.422 kişidir ve etnik yapı bakımından nüfusun büyük çoğunluğu Komorlulardan oluşmaktadır. Adada Afrika kıtasından gelen kişiler çoğunluktadır. Ayrıca nüfusun yüzde 90’ından fazlası Müslümandır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise Komorlar Birliği’nin Mayotte Adası üzerindeki egemenliğini tanımıştır. Fransa ise uluslararası hukuka saygı göstermeyerek sömürgecilik politikasından vazgeçmemekte, Mayotte Adası asıl sahiplerine teslim edilmemektedir.
Dünyada Fransa’nın sömürgeci politikasına karşı azimle mücadele eden devletlerden biri de Azerbaycan’dır. Resmi Bakü bu yönde ciddi işler görmekte ve belirli sonuçlar elde etmektedir. Cezayir Parlamentosu’nun söz konusu kararında da öyle veya böyle Azerbaycan’ın rolü olduğu güvenle söylenebilir. Nitekim resmi Bakü, hem uluslararası hukuka saygı göstererek hem de bu normların uygulanması için çalışmaktadır.
Elbette ortaya koyulan çabaların sonuç vermemesi mümkün değildi. Görüşüme göre, Cezayir’in 19. ve 20. yüzyıllarda Fransa’nın ülkede yürüttüğü sömürgecilik politikasını suç olarak tanıyan kanun teklifini oybirliğiyle kabul etmesi, gelecekteki benzer kararlar için ve dolayısıyla sömürgecilik politikasına karşı mücadele ve bu politikanın ifşası için bir itici güç olacaktır.
Kanan Novruzov



Yorum gönder