Farhad Mamedov: Batı, İran’dan Rusya ile ilişkilerini kesmesini istiyor
Batı, Tahran’ın Avrupa ile nükleer diyaloğu yeniden başlatmak ve yaptırımları hafifletmek konusunda gerçekten istekli olması durumunda, İran’ın Rusya ile bağlarını koparmasını şiddetle talep ediyor.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bağhayi, bu yaklaşımın şu anda Batı’nın taleplerine hakim olduğunu kamuoyuna açıkladı. Bağhayi, İran’ın bu mantığı reddettiğini ve bunun yerine Rusya ile stratejik yakınlaşmayı kurumsallaştırmaya yönelik sürekli bir çaba içinde olduğunu, bu süreci kendi güvenliği ve dış politika manevra özgürlüğü için uzun vadeli bir faktör olarak gördüğünü belirtti.
Batı, İran’dan Rusya ile bağlarını koparmasını sert bir dille talep ediyor.
Baghaei’ye göre, Avrupa devletleri, Rusya ile dostane ilişkiler sürdüren ülkelerin, Avrupa’nın siyasi talebi üzerine bu ilişkileri terk etmesini bekliyor. Tahran bu yaklaşımı “mantıksız” ve egemenliğin temel ilkelerine aykırı olarak nitelendiriyor. İran Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sözcüsü, İran ile Rusya arasındaki ilişkilerin fırsatçı hesaplamalara değil, karşılıklı çıkarlara ve saygıya dayandığını vurguladı.
Bu bağlamda, geçen hafta İran ve İngiliz dışişleri bakanları arasında uzun bir aradan sonra gerçekleşen ilk doğrudan telefon görüşmesi özellikle dikkat çekti. İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile yaptığı görüşmede, Tahran’ın karşılıklı saygıya dayalı diplomasiye bağlılığını teyit etti, ancak İslam Cumhuriyeti’nin tek taraflı tavizler gerektiren koşulları kabul etmeye niyetli olmadığını da açıkça belirtti. Üç Avrupa gücünün sözde “nükleer dosya” konusundaki tutumunu sert bir şekilde eleştiren Araghchi, Tahran’ın yalnızca meşru haklarının ve ulusal çıkarlarının tanınması çerçevesinde müzakerelere açık olduğunu ifade etti.
Londra’nın bu görüşmenin ardından yaptığı resmi açıklama henüz yayınlanmadı; bu durum Tahran’da süregelen belirsizliğin bir belirtisi olarak algılandı.
Geçtiğimiz hafta İran ve Büyük Britanya dışişleri bakanları arasında gerçekleşen ve uzun bir aradan sonra yapılan ilk doğrudan telefon görüşmesi özellikle dikkat çekti.
Hatırlatmak gerekirse, Ağustos ayında Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık, önceki nükleer anlaşma kapsamındaki yaptırımların yeniden uygulanması mekanizmasını devreye sokmuş ve bu da Eylül ayında BM Güvenlik Konseyi kısıtlamalarının yeniden getirilmesine yol açmıştı. O zamandan beri, İran ile Batı arasındaki müzakere süreci fiilen durmuş durumda. İran siyasi çevreleri, nükleer meselenin artık tek baskı odağı olmadığını, bunun yerine Tahran’ın Moskova’dan uzaklaşması da dahil olmak üzere daha geniş jeopolitik taleplerle bağlantılı olduğunu giderek daha fazla dile getiriyor.
Aynı zamanda, Rusya ile ilişkiler konusu İran için yeni bir mesele değil. Uzun yıllardır İran siyasi çevrelerinde Moskova ile yakınlaşmanın izin verilen sınırları hakkında hararetli tartışmalar sürüyor. Örneğin, reformist kampın temsilcileri, Rusya’nın İran’a yaptırım baskısını sürdürmekte nesnel bir çıkarı olduğunu, çünkü bunun İran’ın müzakere pozisyonunu zayıflattığını ve dış ortaklara olan bağımlılığını artırdığını savunuyorlar. Onlara göre, Tahran’ın Batı ile uzlaşmaya yönelmesinin nedeni tam olarak budur.
Bu duygular, İsrail’in Haziran ayında İran’a düzenlediği saldırılar ve ardından gelen ABD eylemlerinden sonra daha da yoğunlaştı. İranlı siyasi ve uzman çevreler daha sonra Moskova’ya karşı suçlamalarda bulundu; bu suçlamalar arasında Rusya’nın İran hava savunma sisteminin koordinatlarını İsrail’e ilettiği iddiası da yer alıyordu. Hiçbir zaman kanıtlanmamış olan bu iddialar, İran söylemine nüfuz eden Rusya’ya karşı duyulan güvensizliğin derinliğini açıkça ortaya koymaktadır.
İran’daki siyasi ve uzman çevrelerde Moskova’ya yönelik suçlamalar dile getirildi; bu suçlamalar arasında Rusya’nın İsrail’e İran hava savunma sisteminin koordinatlarını verdiği iddiası da yer alıyor.
Bununla birlikte, tüm şüpheler ve karşılıklı güvensizliklere rağmen, İran Rusya’yı gerekli bir ortak olarak görmeye devam ediyor. İki ülke birçok bölgede nüfuz mücadelesi veriyor olsa da, Batı’ya karşı ortak muhalefetleri onları birbirine yaklaştırıyor. Bu koşullar altında, Tahran Moskova ile bağlarını sürdürmek ve derinleştirmekten başka gerçekçi bir alternatif görmüyor ve bu nedenle Avrupa başkentlerinin istediği tavizleri vermesi olası görünmüyor.
Bu yaklaşım ekonomik diplomasi düzeyinde de teyit edildi. 21 Aralık’ta İran’ın Rusya Büyükelçisi Kazem Celali, İzvestia gazetesine verdiği röportajda Tahran’ın Moskova ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin diğer üyeleriyle ticaret ve ekonomik işbirliğini genişletmeyi amaçladığını belirtti. Serbest ticaret anlaşmasının ticaret hacminde artışa yol açtığını ve İran’ın özellikle Rusya olmak üzere beş üye devletin tamamıyla ticareti daha da artırmakla ilgilendiğini ifade etti.
Bu açıklamalar, İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 16 Aralık 2025’te Moskova’ya yaptığı resmi ziyaretin hemen ardından geldi. Ziyaret sırasında Araghchi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmelerde bulundu. Ortak basın toplantısında Araghchi, iki tarafın Güney Kafkasya, Afganistan, Ukrayna ve Filistin’deki durum da dahil olmak üzere bölgesel konuları ayrıntılı olarak ele aldığını bildirdi. Görüşmelerin önemli bir bölümü İran’ın nükleer programına ve daha geniş bir yelpazedeki bölgesel konulara ayrıldı.
İran için Rusya’yı tercih etme kararı, ideolojik olmaktan ziyade dış baskıya karşı hesaplanmış bir yanıt haline geliyor.
Bu arada, Rus analitik çevreleri Tahran ve Moskova arasındaki yakınlaşmayı doğal bir süreç olarak görüyor. Uzman Anton Mardasov, iki ülke arasındaki artan yakınlaşmayı, stratejik bakış açılarındaki farklılıklara dikkat çekerek, çok kutuplu bir uluslararası ilişkiler sistemine doğru daha geniş bir kaymanın parçası olarak tanımladı. Ona göre pragmatik işbirliği, özellikle devam eden yaptırım baskısı karşısında, İran ve Rusya’nın önemli ekonomik ve siyasi konularda koordinasyon sağlamasına olanak tanıyor.
Sonuç olarak, Batı’nın Moskova ile bağları koparma talebi, İran nükleer sorununa bir çözüm getirmek bir yana, tam tersine Tahran’ı stratejik rotasını daha da sağlamlaştırmaya itiyor. İran için Rusya’yı tercih etmek, ideolojik olmaktan ziyade, Batı ile uzlaşmanın gerçek bir güvenceden yoksun göründüğü dış baskıya karşı hesaplanmış bir yanıt haline geliyor.



Yorum gönder