Turgut Kerem Tuncel: “Gerçek Ermenistan” tarihsel Ermenistan’a galip gelebilecek mı
Türkiye – Ermenistan ilişkileri: “Gerçek Ermenistan” tarihsel Ermenistan’a galip gelebilecek mı?
Fikir Turu’nun 25 Haziran, 2025 tarihli Türkiye-Ermenistan İlişkileri, Gerçek Ermenistan, Tarihsel Ermenistan’a Galip Gelebilecek Mi? başlıklı makalesini sunuyoruz. Yazan Turgut Kerem Tuncel.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine 20 Haziran’da İstanbul’a geldi. İkili arasındaki görüşmede Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkiler, Güney Kafkasya’daki bölgesel gelişmeler ve Azerbaycan – Ermenistan arasındaki barış süreci gibi konuların ele alındığı açıklandı. Başbakan Paşinyan’ın ziyareti, Avrasya coğrafyası ve Güney Kafkasya’da değişen jeopolitik dengeler ve özellikle Ankara-Erivan hattında 3 yılı aşkın süredir sürdürülen normalleşmeye yönelik temaslar bağlamında önem arz ediyor.
Jeopolitik tarafından bu ziyaretin daha az belirgin ancak çok önemli bir diğer arka planı ise Ermenistan’da hakim olan, ideolojik yapıya karşı Başbakanı Paşinyan yönetiminin son 2 yıldır sürdürdüğü revizyonist politikası. Bu kapsamda Paşinyan’ın Türkiye’ye dair algı ve yaklaşım konusunda ideolojik bir dönüşümü hedefleyen girişimlerinin olduğu görülüyor. Ermenistan’ın Türkiye ile normalleşme perspektifi ile ülke içindeki ideolojik revizyon hamlesi birbirini besleyen paralel süreçler olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle Ermenistan’da son yıllarda ideolojik alanda nelerin yaşandığını irdelemek önemli.
2020 sonbaharında aralanan perde. 1991 yılı sonlarında Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulması. Sonra normalleşme olarak adlandırılacak görüşmeler başladı. Bu süreç Karabağ Savaşı bağlamında Nisan 1993’te Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Kelbecer bölgesini işgaline kadar devam etti. Bu olaydan sonra Ankara tutum değiştirerek Ermenistan’la kara sınırını kapattı ve diplomatik ilişki kurma girişimlerini sonlandırdı. Bundan sonraki yıllarda Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde temel bir unsur haline geldi. Bunun yanında 1998 yılında Ermenistan’da Robert Koçarya’nın iktidara gelmesinden sonra soykırım iddiaları Türkiye’ye karşı siyasi bir şantaj aracı olarak kullanılmaya başlandı. Bu da açıkça ifade edilmese de Ankara tarafından normalleşmenin önünde başka bir engel olarak görüldü. Normalleşme girişimleri açısından ikinci önemli süreç 2008-2009 futbol diplomasisi ve protokolleri süreciydi. 10 Ekim 2009’da ABD, Fransa, Rusya Dışişleri Bakanları ve Avrupa Birliği Dış Politika ve Yüksek Temsilcisi’nin nezaretinde dönemin Türk ve Ermeni Dışişleri Bakanları, Ahmet Davutoğlu ve Eduard Nalbandiya’nın Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına ve ilişkilerin geliştirilmesine dair iki protokolü imzalaması uluslararası düzeyde heyecan yaratan bir gelişmeydi. Ancak henüz atılan imzalar kurumadan protokollerin hayata geçirilmesine dair sorunlar ortaya çıktı. Türk tarafı, protokollerde öyle bir şart olmamasına rağmen meclis onayı için Karabağ sorununun çözümünü şart koşan açıklamalar yaptı. Ermeni tarafında özellikle Diasporada ilişkilerin geliştirilmesine dair protokolde geçen 1915 olaylarının araştırılması için Tarihçiler Komisyonu kurulması şartı büyük bir infiale neden oldu. Ocak 2010’da Ermenistan Anayasa Mahkemesi, pratikteki anlamı Tarihçiler Komisyonu’nun kurulmasını reddi olan bir karar aldı. Nisan 2010’da Ermeni Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan protokollerin meclis tarafından onaylanmasını askıya aldığını açıkladı. 2018 yılında ise protokolleri resmen feshetti. 2022 yılı başında açılacak üçüncü perde 2020’nin sonlarında aralandı. 2020 sonbaharında yaşanan İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın 3’te ikilik kısmı hariç yaklaşık 30 yıldır Ermeni işgali altında olan topraklarını geri aldı. Bundan yaklaşık 3 yıl sonra 19-20 Eylül 2023’de Bakü gerçekleştirdiği bir operasyonla Dağlık Karabağ’ın geri kalan kısmında da hakimiyetini sağladı. Bundan sonra Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Nihai Barış Anlaşması görüşmeleri ivme kazandıkça Türkiye-Ermenistan normalleşmesi önündeki Karabağ engelinin aşılması ihtimali belirginleşmeye başladı. Ermenistan’da başlayan sorgulama süreci 2020 sonbaharında başlayan süreç Güney Kafkasya’daki dengelerin radikal bir şekilde değişmesine neden olurken Ermenistan içinde ideolojik ve politik sorgulamaları tetikledi. Bu sorgulamanın 3 yünü olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki Rusya’ya dair algı ve Erivan-Moskova arasındaki ilişkinin gözden geçirilmesiydi.
Savaş sırasında ve sonrasında Rusya’dan umulan askeri ve siyasi desteğin sağmaması, Ermeniler arasında son 200 yılda şekillenen, Türkiye karşı Ermenilerin koruyucusu Büyük Ağabey Rusya algısını büyük ölçüde yok etti. Böylece, 2018 yılında Başbakanı Paşinyan’ın başa gelmesiyle görünürlük kazanan Batı ABD’ye yöneliş meşruiyet kazanarak derinleşti. İkinci olarak, Eylül 2023’te Bakü’nün Dağlık Karabağ’ın tümünde egemenliğini sağlamasıyla, Erivan, Karabağ İhtilafı’nın Azerbaycan lehine kesin olarak son bulduğunu kabul etme sürecine girdi. Savaş öncesinde Karabağ Ermenistan’dır. Bu nokta ifadesini birkaç kez tekrarlayan Paşinyan, savaş sonrasında Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabullendi. Ermenistan’daki sorgulama sürecinin merkezinde yer alan esas hususun ise Türkiye olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Özellikle 1998 sonrasında iyice konsolide olan, Türkiye’ye karşı düşmanlık çerçevesinde yürütülen kültürel ve dış politikaların Ermenistan’a fayda değil zarar getirdiğini kavrayan Paşinyan yönetimi, iyi komşuluk ilişkilerini ve bölgesel iş birliğini hedefleyen bir yaklaşımı benimsedi. Bu çerçevede Paşinyan Ekim 2023’te Ermenistan’ın bölgede yürütülen, ulaşım, enerji ve iletişim bağlantısallığına yönelik stratejik altyapı projelerine dahil olmasını öngören Barış Kavşağı Projesini (Crossroads of Peace) duyurdu. Üçüncü Normalleşme Süreci Ermenistan’ın bu tutumuna Türkiye’nin ihtiyatlı bir iyi niyetle karşılık vermesiyle Ocak 2022’de normalleşme sürecini yürütmek üzere, iki tarafça atanan özel temsilciler ilk görüşmelerini Moskova’da gerçekleştirdi. Temmuz 2022’deki dördüncü görüşmede, üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye-Ermenistan sınırından geçiş yapmalarının sağlanması ve iki ülke arasındaki ticari uçuşların yeniden başlatılmasına karar verildi. Beşinci ve son görüşme Temmuz 2024’te Alican sınır kapısında gerçekleştirildi. Özel temsilcilerin yanı sıra iki ülke Dışişleri bakanları 2022-2025 yıllarında Antalya Diplomasi Forumu ve 3+3 Bölgesel İşbirliği Platformu toplantılarında bir araya geldiler. Erdoğan ve Paşinyan, Ekim 2022’de Prag’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu ve Eylül 2024’teki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarında görüştüler. Başbakanı Paşinyan, Haziran 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması vesilesiyle düzenlenen törene katılmak için Ankara’ya geldi. Bu süreçte Alican sınır kapısı, Şubat 2023’te Kahramanmaraş depremi bölgesine ve Mart 2025’te Suriye’ye yardım malzemesi taşıyan Ermeni kamyonlarına geçici olarak açıldı. Paşinyan’ın ideolojik revizyon girişimi, dış politikasını, komşularla iyi ilişkiler ve bölgesel iş birliği vizyonuyla yürütmek isteyen Paşinyan’ın bunun bir gereği olarak ülkesindeki siyasal ve toplu ulusal alanlarda hakim olan ideolojik yapının dönüştürülmesine yönelik adımlar atmaya başladığı görülüyor. İdeolojik revizyon hedefine dair ilk sinyallerden biri Haziran 2023’te geldi. Meclisteki bir oturumda Paşinyan, tarihteki dört Ermeni krallığının amblemlerini ve Ağrı Dağını içeren Ermenistan Devlet Harması’nın gerçek Ermenistan’ı yani günümüzün Ermenistan Cumhuriyeti’ni yansıtmadığını ve bu durumun her Ermeninin içinde yaşayan tarihsel Ermenistan ile gerçek Ermenistan arasındaki ikilik sorununa işaret ettiğini söyledi. Devamında gerçek Ermenistan’ın mı tarihsel Ermenistan’a hizmet etsin yoksa tersi mi olsun yönündeki retorik sorusunu sordu. Paşinyan, Ermenistan Milli Marşı’nın son bölümlerinin de günümüz Ermenistan’ına uygun olmadığını da belirtti. Meclis Başkanı Alen Simonyan da Ocak 2024’te benzer ifadelerde bulundu. Bu bağlamda Paşinyan’ın Ermenistan Anayasası’nın değiştirilmesi yönündeki söylemleri de dikkat çekti. Paşinyan’ın bahsettiği değişiklik. Kısaca açıklamak gerekirse, Ermenistan Anayasası’nın giriş bölümü Ermeni Devleti’nin bağımsızlık bildirisini temel aldığı belirtiliyor. 12 maddeden oluşan bu bildirinin giriş kısmında ise Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın yeniden birleşmesine atıf yapılıyor. Ayrıca Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleşen 1915 soykırımının uluslararası alanda tanınması ödevini Ermenistan’ın destek olacağı söyleniyor.
Bu noktada Azerbaycan, Nihai Barış Anlaşmasının imzalanmasının önündeki son engel olarak Anayasanın bildiriye yaptığı atfı göstererek Anayasadan bu atfın çıkartılmasını talep ediyor. Bildiride açıkça bir toprak talebi olmasa da, Osmanlı Türkiye’si ifadesinin yanında, Ermeni siyasal terminolojisinde Doğu Anadolu topraklarına işaret eden Batı Ermenistan ifadesinin yer alması, Ankara’da toprak taleplerine dair örtük bir ima olarak yorumlanıyor, Paşinyan’ı Anayasa değişikliğine yönelten en önemli nedenin, Azerbaycan ile Nihai Barış Anlaşmasının önündeki bir engeli kaldırmak olduğu söylenebilir. Bunun yanında Paşinyan bu değişikliğin, Türkiye’nin bazı şüphelerinin de giderilmesine hizmet edeceğini de hesaplamış olabilir. Bu tip pragmatik sebeplerin yanında, Paşinyan’ın tutumunun ideolojik dönüşüm hedefiyle de bağlantılı olduğuna işaret eden göstergeler var. Paşinyan’ın 19 Şubat 2025’te televizyondan yaptığı halka sesleniş konuşmasında ana hatlarını açıkladığı Gerçek Ermenistan İdeolojisi diye adlandırdığını önemlidir. Ermeni siyasal düşüncesinin temeline, en büyük değer olarak Ermenistan Cumhuriyeti Devletinin ve çıkarlarının konulması, devletin güvenlik ve geleceğini tehlikeye atacak fikir ve eylemlerden kaçınılması perspektifi oluşturuyor. Ermeni siyasal düşüncesi içinde temel bir kavram olan ve saldırgan ve yayılmacı imalar barındıran, tarihsel Ermenistan kavramının karşısına tek ana vatan ve gerçek Ermenistan olarak tanımlanan, 29.743 kilometre karelik uluslararası alanda tanınan toprağıyla. Ermeni devletinin görevini vatandaşlarının güvenlik ve refahını sağlamak olarak tarif eden doktrin, Ermeni radikal milliyetçiliğinin Ermeni devletine yüklediği tüm Ermenilerin tarihsel haklarını, savunma misyonunu da reddediyor. Bu doktrinin Türkiye ile ilişkilere dair pratikteki karşılığının, Ermenistan’ın 1915 olaylarına dair soykırım iddialarının uluslararası alanda tanınmasına ve bu yönde Türkiye’ye baskı yapılmasına yönelik politikasından vazgeçmesi, bu iddialarla ilgili tazminat, toprak ve herhangi başka bir talepte bulunmaması olduğu akla geliyor. Bu bağlamda, Paşinyan’ın 2024 ve 2025 yılı 24 Nisan günlerinde verdiği mesajlarda, soykırım kelimesinden daha fazla büyük felaket tabirini kullanmış olması dikkati çeken bir husus. Ekim 2024’te, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın, Ermenistan’ın öncelikleri arasında Ermeni Soykırımının uluslararası alanda tanınmasının değil, barışın ve istikrarın sağlanmasının olduğunu söylemesi ve Mart 2025’te Paşinyan’ın Türk gazetecilere verdiği röportajda aynı şeyi ifade etmesi önemli. Aynı şekilde, Paşinyan’ın 24 Ocak 2025’te İsviçre’de Ermeni toplumu temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda, Ermeni Soykırım tarihinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledikten sonra, 1915 olaylarına dair ne olduğunu ve neden olduğunu, bu olayları nasıl algıladığımızı ve kimin aracılığıyla algıladığımızı anlamalıyız. Ermeni soykırımının tanınması 1939’da gündem değilken, 1950’de Ermeni soykırımı gündemi nasıl ortaya çıktı? Şeklindeki konuşması, Erivan’ın Soykırım iddiaları konusundaki radikal tavrından vazgeçtiğine işaret ediyor. Kapanacak bir başka perde mi, açılacak yeni bir dönem mi? Türkiye ve Ermenistan arasında hali asırda yürütülmekte olan normalleşme girişiminin olumlu bir şekilde sonuçlanacağına dair ümit var olunmasını sağlayan sebepler mevcut. Bunların başında, Karabağ sorununun çözülmüş olması ve Bakü – Erivan arasındaki nihai barış görüşmelerinin oldukça ilerlemiş olması geliyor. Son sürecin 2008-2009 yıllarındaki gibi üçüncü aktörlerin değil, esasen Ankara ve Erivan’ın iradesiyle sürdürülmesi bir diğer önemli husus. Sadece Ermenistan ve Türkiye arasında değil, Ermeni ve Türk halkları arasında da husumete neden olan soykırım iddialarının Erivan tarafından arka plana atıldığına dair göstergeler de iki ülke arasındaki normalleşme çabalarına katkı sunacak bir gelişme. Paşinyan’ın başlattığı ideolojik revizyon hareketi, orta uzun vadede ikili ilişkilerin geleceği için özellikle önemli. Ancak son 35 yılda yaşanan pek çok olay, Erivan’ın ciddi dönüşler yapabileceğini, kurnazlık peşine düşebileceğini gösteriyor. Paşinyan’ın 2020 sonbaharı öncesi ve sonrasında Karabağ konusundaki 180 derece değişen tavrı buna bir örnek. Bunun yanında, Ermenistan’da 2026 yazında gerçekleştirilmesi beklenen seçimlerin sonucunu şimdiden tahmin etmek zor. Paşinyan’ın iktidarını sürdürüp sürdürmeyeceği, sürdüremezse yerine kimin geleceği belli değil. En önemlisi, Paşinyan yönetiminin soykırım iddialarıyla ilgili değişen tavrı bu konunun kapandığı şeklinde yorumlanmamalı. Ermenistan’ın bu konuyu dış politika gündeminden çıkarması, iddialardan vazgeçmesi değil. Dolayısıyla Ankara’nın naif bir iyimserlik içine girmek yerine, Erivan’ın hamlelerini ve Ermenistan’daki gelişmeleri yakından takip ederek ihtiyatlı iyi niyet tavrını sürdürmesi en doğrusu olacak.
Share this content:
Yorum gönder