İsmail Cingöz: Türk Devletleri Teşkilatı hamlelerini üçüncü kutup olma yolunda inşa etmektedir
Uluslararası Siyaset Uzmanı İsmail Cingöz: Türk Devletleri Teşkilatı hamlelerini üçüncü kutup olma yolunda inşa etmektedir
Görsel: İsmail Cingöz
Anahtar Kelimeler: TDT, Şuşa Beyannamesi, Ortak Diplomatik Dil, Üçüncü Kutup
2009’da Nahçıvan Antlaşmasıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı, son dönemde savunma, enerji ve ulaştırmadaki adımlarıyla kurumsal kimliğini pekiştiriyor. Ortak alfabe çalışmaları ve uzun vadeli vizyon belgeleri, dış politikada ortak diplomatik dil arayışını güçlendiriyor. Üyelerin farklı uluslararası oluşumlarda yer alması ise Cingöz’e göre kırılganlık değil, teşkilata esneklik ve manevra kabiliyeti kazandıran bir avantaj.
Üçüncü Kutup: Türk Devletleri Teşkilatı
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), 2009 yılında Türk Konseyi adıyla temellerinin atılmasının ardından siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda ortaklıklarını derinleştirdi. 2021’de İstanbul Zirvesi’nde aldığı kararlarla kurumsal kimliğini güçlendiren Teşkilat, son dönemde özellikle savunma, enerji ve ulaştırma alanlarındaki iş birliği projeleriyle dikkat çekiyor. 18 Eylül 2025’te Bişkek’te yapılan Hükûmet Başkanları ve Cumhurbaşkanı Yardımcıları düzeyindeki ilk toplantı ise, TDT’nin bölgesel entegrasyonu ileriye taşımaya yönelik kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Uluslararası Siyaset Uzmanı İsmail Cingöz, QHA’ya verdiği röportajda TDT’nin gelecekte askeri ve güvenlik alanında kurumsallaşarak NATO benzeri bir yapıya evrilebileceğini belirtti.
“TDT yeni dünya sisteminde Pekin-Londra hattında inşa edilmekte olan süreçte, üçüncü kutup olma yolunda önemli adımları yavaş yavaş, sessiz ve derinden hamlelerle ortaya koymaya çalışmaktadır Doğu bloğunda Çin’in Batı bloğunda İngiltere’nin merkezde yer alacağı şekilde yeni bir dünya sistemi kurulmaktadır. Bu yeni sistem ağırlıklı olarak ekonomik temelli olmakla birlikte, zamanla askerî açıdan da savunma ve iş birliği alanlarında kamplaşmalara sahne olacaktır. Buradan hareketle Türk Devletleri Teşkilatı, yeni dünya sisteminde 1945’te olduğu gibi bir bölünme yaşamamak için üçüncü kutup olma yolunda hamlelerini yavaş yavaş inşa etmektedir. NATO konsepti ile askeri savunma iş birliği yürütülmektedir. Şuşa Beyannamesi de bunun temellerini ortaya koymuştur. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bu anlaşma, diğer TDT üyeleri için örnek teşkil etmektedir. Önümüzde iki örnek var: NATO ve Şuşa Beyannamesi. Bu çerçevede TDT’nin de ilerleyen süreçte yavaş yavaş bu yönde yapılanmaya gitmesi beklenmelidir” ifadelerini kullanan Cingöz, teşkilatın hem askeri hem siyasi sahada daha kurumsal adımlar atacağı görüşünde.
Ortak Diplomatik Dil
2024’ün Eylül ayında Bakü’de yapılan Ortak Alfabe Komisyonu toplantısı, Türk Dil Kurumu ve Uluslararası Türk Akademisi’nin iş birliğiyle üye ülkelerin yazı dili birlikteliği için ilkelerin saptandığı bir dönüm noktası oldu. Ayrıca “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” ve 2022-2026 Strateji Belgesi’nde kültür-dil dayanışması ve ortak normların geliştirilmesi hedef olarak yer alıyor. Medya ve iletişim alanındaki iş birlikleri ile birlikte, bu adımlar “ortak diplomatik dil” vizyonunu pratik hale getirme yönünde kritik işaretler olarak görülüyor.
Cingöz, “Türk Devletleri Teşkilatı’nın, birlik ve beraberlik içerisinde yeni dünya sisteminde üçüncü kutup olma yolunda örgüsünü tamamlarken, ortak diplomatik dili kullanarak dış politikada birlikte hareket etmenin imkân ve kabiliyetlerinden de yararlanmaları gerektiği muhakkaktır.” dedi.
Uzman, TDT ülkelerinin jeostratejik, jeoekonomik ve jeoenerjinin merkezinde bulunduğunu hatırlatarak, bu avantajın yalnızca ekonomik değil, diplomatik birliktelik açısından da birleştirici olduğuna işaret etti.
Çok Yönlü İlişkiler Teşkilatı Güçlendiriyor
Üye devletlerin farklı küresel aktörlerle sürdürdükleri yoğun ilişkilerin, TDT için bir kırılganlık değil aksine güç kaynağı olduğunu belirten Cingöz, şu değerlendirmede bulundu:
“TDT üye ülkelerinin tamamen aynı gruplarda yer alması gerekmez. Türkiye’nin NATO üyeliği, AB adaylığı; diğer üyelerin Şanghay İşbirliği Örgütü ya da BRICS’teki pozisyonları, teşkilata dolaylı bir etki sağlar. Her bir TDT üyesinin farklı oluşumlarda yer alıyor olması, dolaylı olarak diğer oluşumlara da sirayet edebilme imkân ve kabiliyetlerini beraberinde getirerek Teşkilatın etkisini arttıracaktır. Bununla birlikte, bu katılımların teşkilatın kendi konseptine ve alınan kararlara aykırı olmaması gerekir. Bu, bir ayrılma veya kırılma noktası değil; etkinin dolaylı şekilde üye ülkeler vasıtasıyla genişletilmesi şeklinde değerlendirilmelidir. Askerî bakımdan kendi içinde savunma ve iş birliği koordinasyonunu sağlayabilirken ekonomik açıdan ülkelerin farklı oluşumlarda müstakilen yer alması, Teşkilatın ekonomik olarak etkisini artırabileceği imkân ve kabiliyetleri destekleyecektir. Askerî olarak sadece üye ülkelerin savunma ve iş birliği koordinasyonu yapması başka; ekonomik iş birliklerinin farklı ülkelerle müstakilen yürütülmesi başkadır. Askeri olarak sadece üye ülkelerin savunma ve iş birliği koordinasyonu yapma farklı bir şeydir.”
Cingöz’e göre teşkilatın kendi içine kapanması, askeri ve ekonomik açıdan daralmaya yol açabilir. Ancak farklı uluslararası platformlarda yer almak, TDT’ye esneklik ve manevra kabiliyeti kazandıran bir unsur olarak öne çıkıyor.
Share this content:
Yorum gönder