KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Yaşlılık Üzerine Düşünceler

Yaşlılık Üzerine Düşünceler

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
363 0
mehmet kurtoğlu

İnsan yaşlanınca uyku zorluğu çekiyor. Genç iken kafasını yastığa koyunca uyuyor ama yaşlılık öyle mi? Gençliğin herşeyi güzel, yaşlılığın her şeyi kötü. İlkinde coşku ikincisinde durgunluk hakimdir. İkbal’in bir şiiri vardır, yanılmıyorsam adı kan’dır. Kan üzerinden gençliği anlatır. Delikanlılık dediğimiz olgu. Herhalde gençlikte kan daha hızlı vücutta devir daim yapıyor ki, insanı hep harekette tutuyor. Yaşlılıkta damardaki kan azalıyor, kuruyan pınara benziyor. Bu yüzden olsa gerek corona gençlerden daha çok yaşlıları öldürüyor.

Gençlik yaşam, ihtiyarlık bilgeliktir. Gençlikteki o deli dolu yaşamsal tecrübe olmasa ihtiyarlık o bilgeliği elde edilir mi? İhtiyarlığın sevilen bilgeliği dahi gençliğin tecrübesinden kazanılır.. Bu yüzden gençlik sevilir, yaşlılık külfet görülür. Kadim doğuda yaşlılığa olumlu bakılır, “büyük düşünemiyorsan git başını büyük bir taşa vur” denir. Erdem ve büyüklük yaşlılıkla ilişkilidir. Bir yanıyla insanı tanrılaştıran diğer yanıyla insanı üretim aracı olarak görüp ekonomik hayvana indirgeyen Batının yaşlılığa bakışı sorunludur. Çünkü Peygamberleri İsa otuzüçünde çarmıha gerilmiş ama ölmemiş bir tanrıdır. Ve hep otuz üç yaşında kalmıştır. Çarmıha gerilmesinin üzerinden ikibin yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen halen otuzüç yaşındadır. Bugün İsa’nın tekrar geleceğine inanan Müslümanlar dahi onu otuzüç yaşında kabul ederler. Cennette erkeklerin hep otuz üç yaşında olması dahi bu gençlik özleminin, bu Batı anlayışının sonucudur. Ateist felsefeci Ciroen’in babası papazdır. Çocukken her gün yemekte anne babasıyla tanrıya dua ederler. Bir gece anne ve babasının konuşmasına kulak kesilir. Sözde inançlı papaz olan babası söyle bir cümle kurar: “Tanrı dedikleri yaşlı bir domuz olmalı” . Ciroen’in o gün inancı sarsılır. Hiç bir Müslümanın aklına tanrının yaşlı veya genç olduğu düşüncesi kolay kolay gelmez. Ama insanı tanrılaştıran, tanrıyı insanlaştıran Batı insanının aklına bu düşünce ve benzetme gelebilir. Ki geliyor da… Bu bir medeniyet anlayışıdır, bir zihniyet yansımasıdır.

Yaşlılığı bir de Shakespeare anlatır. Hem de yaşlanıp iktidardan düşen Kral Lear’in hayatı üzerinden. Kralın tahtını kaybetmesiyle yaşlılığı paraleldir. Çünkü yaşlılıkta insan aynı zamanda beyin tutulması yaşar. Kral iki büyük kızının yalandan abartılı sevgi sözüklerine inanır, onları ödüllendirir. Küçük kızın ise gerçek ama ölçülü sevgi sözcüklerinden dolayı cezalandırır. Büyük kızlar bal, şeker gibi sevmişlerdir babalarını, küçük kız ise tuz gibi. Netice tahtı ele geçiren iki büyük kız ve eşleri kralı tahtından ederler. İktidardan düşen kral hakikati anlar ama iş işten geçmiştir. Sürdüğü küçük kızı ise bir başka ülkenin kralıyla evlenmiştir. Babadının onu sürgün etmesine rağmen ona sahip de çıkar… Hikayede yaşlılığın sevimsizliği yanında düşünce darlığı, anlayış kıtlığı da anlatılır. Yaşlılık ile bilgelik ne kadar içiçe ise yaşlılık ile idrak körlüğü o denli iç içedir. Bunamanın yaşlılıkla ortaya çıkması yahut yaşlandıkça çocuklaşma gibi. Sevgiyi daha çok arama. Tıpkı kralın kızlarının yalan sevgi sözcüklerine bir çocuk gibi kanması gibi. Kral Lear oyununda babalarını çok sevdiğini söyleyen kızlar onu küçük kız kardeşleriyle birlikte öldürtürler. Yaşlılık ve iktidardan düşme konusunu işleyen bu oyunu Shakespeare bir halk masalından uyarlamıştır. Gençlik ve yaşlılık, yaşlılık ve ölüm, konusu corona dolayısıyla güncelliğini korurken aklıma Shakespeare’in işte bu oyunu geldi. Aslında yaşlılıkla ilgili daha çok şey anlatılabilir. Ama benim burada dikkatimi çeken corona dolayısıyla Amerika’da altı bin, İngiltere’de dört bin yaşlının huzurevinde ölüme terk edilmesi. Hümanist Batının insana bakışındaki ikircikli tavır! Genç yaşlı diye insanları ayrıma tabi tutma anlayışı… Pragmatik yaklaşım… Kral Lear’deki büyük kızların bal şeker sözcükleriyle ihtiyar babalarının gönlü çalıp, sonra onu ölüme makum etmeleri ne ise Batının bugün corona dolayısıyla yaşlıları ölüme terk etmesi aynı şeydir. Yine Natenyahu’nun yaşama şansı yüzde yirmileri gözden çıkarması da buna eklemlenebilir…
Yaratılanı severiz yaratandan ötürü diyen Yunus’un bakışıyla, insanı genç-yaşlı, sağlıklı-sağlıksız diye ikiye ayırıp ölüme terk etme zihniyeti arasında büyük bir uçurum vardır. Nietzsche’nin “üst insan” fikri ete kemiğe bürünmüş bir Hitler yaratmıştı. Şimdi ise dijital dünyada soyut bir zihniyete dönüştürmüş bu üst insan fikri. Bu soyut “üst insan”ı yaratmak için görünmeyen bir virüs, görünmeyen bir Hitler yaratılmıştır. Geçen yüzyılda Hitler neyse bu yüzyılda corona o olacaktır…
Mehmet Kurtoğlu

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir