Şimdi yükleniyor

Yalçın Hatunoğlu: ATEŞİN ÇOCUKLARI HIZINI KESEMEDİ “SİLAHLARINI DA YAKTI”

 

Türkiye’deki pkk sorununun dış faktörlerle bağlantısını, özellikle uluslararası stratejik gelişmeler, enerji koridorları, İsrail’in politikaları ve Siyonizm’in bölgesel hedefleri çerçevesinde detaylıca konuşmalıyız.

Sosyolojik boyutları da dahil ederek, dış faktörlerin Kürt meselesine nasıl etki ettiğini açıklayayım. Hadi, derinlemesine olabildiğince net ve akıcı anlatayım!

Türkiye’deki PKK Sorununun Dış Faktörlerle Bağlantısı:
PKK sorunu, Türkiye’nin iç meselesi olsa da, tarihsel olarak ve günümüzde uluslararası aktörlerin ve stratejik gelişmelerin etkisiyle şekilleniyor. Sosyolojik açıdan, Kürtlerin kültürel ve siyasi hak talepleri iç dinamiklere dayansa da, dış faktörler bu talepleri ya körüklüyor ya da manipüle ederek Türkiye’nin iç istikrarına etki ediyor.
Şimdi bu dış faktörleri, stratejik alanlar, enerji koridorları, İsrail politikaları ve Siyonizm’in bölgesel hedefleri çerçevesinde ele alalım.
1. Uluslararası Stratejik Gelişmeler ve Jeopolitik Rekabet.
PKK sorunu, Soğuk Savaş’tan bugüne uluslararası güçlerin Ortadoğu’daki çıkarlarıyla kesişiyor. Türkiye, NATO üyesi ve Ortadoğu ile Batı arasında bir köprü konumunda. Bu jeopolitik önem, Kürt meselesini dış aktörler için bir “kart” haline getiriyor.
Soğuk Savaş Dönemi:
1970’ler ve 1980’lerde PKK, Suriye, Irak gibi komşu ülkelerden lojistik, mali ve eğitim desteği aldı. Mesela, Hafız Esad yönetimindeki Suriye, Türkiye’yle su paylaşımı ve Hatay meselesi gibi anlaşmazlıklardan dolayı PKK’yı destekledi.
Bu, Türkiye’nin iç meselesini uluslararası bir boyuta taşıdı.
Soğuk Savaş Sonrası:
1990’larda, Irak’taki Körfez Savaşı ve sonrasında oluşan güç boşluğu, Kürt gruplarının (özellikle Irak’ta KDP ve KYB’nin) güçlenmesine yol açtı. ABD ve diğer Batılı güçler, Irak’taki Kürtleri Saddam Hüseyin’e karşı bir denge unsuru olarak destekledi. Bu, Türkiye’deki Kürt meselesine dolaylı yoldan etki etti; çünkü sınır ötesindeki Kürt hareketleri, Türkiye’deki Kürt toplumunun kimlik bilincini güçlendirdi.
**Günümüz:**
Suriye’deki iç savaş ve YPG’nin (PKK’nın Suriye kolu ) ABD tarafından desteklenmesi, PKK sorununu uluslararası bir mesele haline getiriyor.
ABD, YPG’yi IŞİD’e karşı mücadelede müttefik olarak gördüğü yalanı ile silahlandırdı.
Bu, Türkiye’de hem güvenlik kaygılarını artırdı hem de “Kürtler dış güçler tarafından kullanılıyor” algısını güçlendirdi. Sosyolojik olarak, bu dış destek, Kürt toplumunun bazı kesimlerinde özerklik ya da bağımsızlık taleplerini cesaretlendirdi, ama aynı zamanda devletin güvenliği önceleyen politikalarını sertleştirdi.
2. Enerji Koridorları ve Bölgesel Dinamikler.
Ortadoğu’daki enerji kaynakları ve koridorları, PKK sorununun dış faktörlerle kesiştiği en kritik alanlardan biri.
Kürtlerin yaşadığı bölgeler (Türkiye, Irak, Suriye, İran), petrol ve doğal gaz kaynaklarının yanı sıra enerji nakil hatlarının geçtiği stratejik coğrafyalarda yer alıyor.
Kuzey Irakta ki Kürtlerin ve Türkmenlerin yaşadığı bölge zengin Petrol rezervlerine sahip işte tamda bu nedenle orada
Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi kuruldu (KBY), ve Türkmenler dışlandı ama buna rağmen Türkiye zengin petrol rezervlerine sahip KBY’nin enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden dünya piyasalarına taşıma çabasına destek verdi, bu da Türkiye ile KBY arasında ekonomik bir yakınlaşma yarattı (örneğin, 2013’te Türkiye-KBY arasında enerji anlaşmaları yapıldı). Ancak bu, Türkiye’nin içindeki Kürt meselesini karmaşıklaştırdı; çünkü bu işbirliği, PKK’nın özerklik taleplerini gölgede bıraksa da, Kürt toplumunda bölgesel bir güçlenme algısı yarattı.
Doğu Akdeniz ve Enerji Rekabeti:
Suriye’deki Kürt bölgeleri, doğrudan enerji rezervlerine sahip olmasa da, Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerine erişim açısından jeopolitik bir öneme sahip. Türkiye, bu bölgede Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’le enerji paylaşımı konusunda rekabet halinde. Dünyada da Bazı analistler, Kürt gruplarının (özellikle YPG’nin) uluslararası aktörler tarafından desteklenmesinin, Türkiye’nin bu enerji koridorlarındaki etkisini sınırlama amacı taşıyabileceğini düşünüyor. – Sonuç olarak, bu da enerji koridorları meselesi, Kürt toplumunun kendilerini uluslararası arenada “önemli bir aktör” olarak görmesine katkı sağlıyor.
Ancak, bu aynı zamanda Türkiye’de “dış güçler Kürtleri kullanıyor” algısını pekiştiriyor, bu da toplumsal güveni zedeliyor.
3. İsrail’in Politikaları ve Siyonizm’in Bölgesel Hedefleri:
İsrail’in Kürt meselesine ilgisi, Siyonizm çerçevesinde değerlendirildiğinde, oldukça tartışmalı bir konu.
İsrail’in Ortadoğu’daki stratejik hedefleri, genellikle bölgesel istikrarsızlıkları kendi güvenliği lehine kullanmak üzerine kurulu. İsrail ve Kürtler: İsrail, tarihsel olarak Irak’taki Kürt hareketlerini destekledi. 1960’larda ve 1970’lerde, Molla Mustafa Barzani liderliğindeki Kürt isyanlarına lojistik ve istihbarat desteği sağladığı biliniyor. Bunun sebebi, Irak gibi Arap devletlerini zayıflatmak ve bölgede kendi güvenliğini güçlendirmekti. Bugün de, bazı medya kaynaklarına ve analistlere göre, İsrail’in Suriye’deki YPG’ye dolaylı destek verdiği ya da Irak Kürdistanı’yla yakın ilişkiler kurduğu iddia ediliyor. Örneğin, 2017’de KBY’nin bağımsızlık referandumunda İsrail’in açık destek beyanı, Türkiye’de büyük tepkiye yol açtı. -Siyonizm ve Bölgesel Strateji:
Siyonizm’in “vaat edilmiş topraklar” ideolojisi, tarihsel olarak geniş bir coğrafi etki alanı yaratma hedefiyle ilişkilendiriliyor. Bazı komplo teorileri, İsrail’in Kürtleri destekleyerek “Büyük Kürdistan” gibi bir projeyi teşvik ettiğinin öne sürülmesini iddialar diye önemsizleştirmeye çalışsa da bu bu iddianın gerçekliğini destekleyen bir çok somut kanıt da mevcut.
Bu nedenle İsrail’in Kürt meselesini Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için bir araç olarak gördüğü fikri, özellikle milliyetçi ve dindar çevrelerde yaygın.
Sosyolojik olarak, bu algı, Türkiye’de Kürt meselesine dair güvensizlik ve “dış mihrak” söylemini güçlendiriyor, bu da entegrasyon çabalarını zorlaştırıyor. -İsrail’in Pratik Politikaları:
İsrail’in Kürt meselesine ilgisi, doğrudan Siyonizm’den çok, pragmatik jeopolitik çıkarlarla açıklanabilir. Mesela, Türkiye’nin Filistin meselesinde İsrail’e karşı sert tavrı, İsrail’i Türkiye’yi rahatsız edecek stratejilere itiyor olabilir. Kürt gruplarıyla ilişki kurmak, bu bağlamda bir baskı unsuru olarak görülüyor. Ancak, bu ilişkilerin boyutu abartılıyor olabilir; İsrail’in Kürt meselesindeki rolü, ABD’nin etkisi yanında daha sınırlı.
4. Dış İstihbarat ve Terör Örgütlerinin Manipülasyonu:
Bahsettiğimiz gibi, dış istihbarat faaliyetlerinin terör örgütleri sorununu körüklemedeki rolü çok önemli bir nokta. Çünkü PKK, kuruluşundan itibaren dış aktörlerden destek gördü.
Dış Destek Örnekleri:
1980’lerde Suriye’nin PKK’ya kamplar sağlaması, 1990’larda bazı Avrupa ülkelerinin (başta Yunanistan olmak üzere) PKK’ya direkt ve dolaylı hoşgörü göstermesi (örneğin, bağış toplama faaliyetlerine göz yummaları), ve 2010’larda ABD’nin YPG’ye silah ve eğitim desteği, dış aktörlerin rolünü gösteriyor. Bu destekler, PKK’nın propaganda gücünü artırdı ve Kürt meselesini uluslararası bir platforma taşıdı.
Dil ve Kültür Üzerinden Propaganda:
PKK ve bağlantılı gruplar, Kürtçe dil hakkı, kültürel özerklik gibi talepleri öne çıkararak, sosyolojik bir zeminde destek bulmaya çalışıyor. Ancak, bu taleplerin uluslararası medyada ve bazı sivil toplum kuruluşlarında “abartılı bir farklılık” olarak sunulması, bahsettiğim gibi, bunun bir istihbarat manipülasyonu olduğunu isbat ediyor. Mesela, bazı Batılı medya organlarının PKK faaliyetlerini Türkiye’deki insan hakları sorunlarının ortaya çıkardığı sorunlar gibi göstermesi, Türkiye’de “dış güçler oyunu” algısını güçlendiriyor.
Sosyolojik Etki:
Bu tür propagandalar, Kürt toplumunun bazı kesimlerinde etnik kimlik bilincini önceleyen gurupları güçlendiriyor, aynı zamanda Türk toplumunda da Kürtlere karşı güvensizlik ve tepki yaratıyor.

“Bu da cumhuriyetin en önemli ülküsü olan milletleşme sürecini olumsuz etkileyen bir sonucun doğmasına zemin hazırlıyor diyebiliriz.”
Yalçın Hatunoğlu 

Share this content:

Yorum gönder