KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Türkiye dış politikasının yol haritası: gözlemler, perspektifler ve yaklaşımlar

Türkiye dış politikasının yol haritası: gözlemler, perspektifler ve yaklaşımlar

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
336 0

16 Nisan’dan sonra yeni bir döneme giren Türkiye tüm alanlarda olduğu gibi dış politika alanında da yeni bir model ortaya koymak adına çaba harcamaktadır. Şuan yaşanan tüm jeopolitik süreçler Türkiye’yi kendi dış siyasi politikasını yeniden belirlemeğe, belli düzenlemeler yapmakla bölgede dişli siyasi aktör haline gelmek için saldırıya geçmeğe zorlamaktadır. Gerek Yakın ve Orta Doğu’da, gerek Güney Kafkasya ve Orta Asya’da Türkiye’nin varlığını kendileri için kurtuluş yolu sayan devletlerin ve milletlerin varlığı, Türkiye’yi geleneksel misyonunu yerine getirmesi için adapte etmektedir. Zira, hatta Balkanlar’daki daha önce Türk’ün hakimiyeti altında bulunan Slav kavimleri bile bu milletin adil davranışını asla ve asla unutmamışlardır. Yıllarca kendi kutsal misyonundan uzak tutulan, tabiri-caizse belirlenen çizgiden dışarı çıkmasına izin dahi verilmeyen Türkiye son birkaç yıldır güçlenen ekonomisi, bölgede artan ağırlığı ve her ne kadar bozulmaya dış güçler tarafından girişimler olsa bile, iç huzuru ve istikrarı sayesinde artık bölgedeki çizgilerini kendisi çizmeğe, aktörleriniyse kendisi belirlemeğe gayret ediyor.

Aslına bakılırsa Türkiye gibi karmaşık sosyal ve toplumsal yapıya sahip ülkelerde genelde dış güçlerin etki alanlarının güçlü olduğu düşünülse bile, biz aşağı yukarı bir sene önce kardeş ülkede tam bir siyasal dayanışmanın yaşanmasına tanık olduk. Öyle ki, siyasal formasyonun değişimeğe, ülkeyi yeniden karanlık güçlerin eline teslim etmeğe ve geriye götürmeye gayret eden hainlerin karşısında Türk milleti bir siper gibi durdu. A`dan Z`ye Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek bir sözüyle sokaklara inen halk onu yoketmek isteyen karanlık güçlerin, elikanlı hainlerin silahlarının önüne imanıyla çıktı ve bir darbenin daha gerçekleşmesini önledi. Ondan sonra yaklaşık bir ay kadar sokaklarda, meydanlarda demokrasi nöbetleri tutan halkın tek isteği vardı: bayraklar inmesin, Vatan bölünmesin!

Öyle de oldu … Kendi derin Vatan sevgisi, kimsenin üstesinden gelemediği imanıyla ayaklanan halk Cumhurbaşkanı`nı, Lideri`ni korudu, O`na sahip çıktı. Ve büyüyen Türkiye’nin önünü almak isteyen hayinlere yerini gösterdi. Halkının gücünün, iradesinin onunla olduğunu bilen ülke Cumhurbaşkanıysa bugün artık tüm görüşmelerde, uluslararası toplantılarda daha büyük bir güvenle yer alıyor, devletinin çıkarlarının en yüksek sesle savunuyor, hatta kimi zaman bazen dünya siyasilerinin hayretine neden olabilecek çıkışlar yaparak siyaset hanesine daha büyük puanlar yazdırıyor.

Halkının güveniyle güçlenen Türkiye artık kendi dış politikasına tekrar bakmak zorunda. Gerek ekonomik, gerekse de ekonomik ve askeri açıdan yeni yeni hamleler gerçekleştiren kardeş ülkenin daha önceki gibi sıfır sorun politikasıyla hareket etmeyeceğini herkes biliyor. Zira, dönemin diktesiyle hareket etmek zorunda olan Türkiye dış politikasına herkes ile sıfır sorun bakış açısından yaklaşacak olursa, o zaman bir ayağı takılsın diye hazır pusuda durup bekleyen güçler hemen üstüne çullanacaklar. Öyle hemen saldıramasınlar diye muhtemelen önümüzdeki dönemde Türkiye düşmanların sayısını azaltıp dostlarının sayısını artırmak için uğraşacaktır. Bu durumsa ülkenin dış politikasının bir süre Sırat köprüsünün üstünde duracağına işarettir. Kıldan daha ince, kılıçtan daha keskin olan dünyanın mevcut jeopolitik durumu Türkiye’nin birilerine “dost” diyerek, yüzünü ona doğru dönmesiyle sorununun çözüme kavuşacağı anlamına gelmiyor, tam tersi Türkiye bu köprünün üstünde dururken öyle ince hareket etmek zorundadır, bir süre sonra bölge devletleri yüzünü ona doğru dönsün, ondan yardım istesin.

Biliyoruz ki, Avrupa Birliği çok büyük zorluklar yaşıyor. Türkiye de yıllardır bu birliğe üye olmak için çaba harcıyor. Özellikle de İtalya’da yapılan son Büyük Yediliğ`in (G-7) Zirvesi’nden sonra Almanya’nın verdiği demeçler bir süre sonra Avrupa (dolayısıyle Almanya) ve ABD arasında durum hayli gerilecekğini gözler önüne serdi. ABD bölgede azalmakta olan gücünü korumak için her şeyden önce, AB `yi safdışı tutmak ve herhangi bir konuyu da ustalıkla kullanmak için uğraşacak. Hatta, her nekadar gövde gösterisi olsa bile, gözlemlenen AB – Çin ekonomik ilişkilerinden öfkelenen ABD olayların perdearkasında bulunup olayları hep kontrolünde tutan Rusya’ya ve Avrupa’ya unutamayacakları bir ders bile versin. Aslına bakılırsa Suudi Arabistan`ın Katar`a, dolayısıyle İran’a uyğuladığı ilan edilmemiş psikolojik baskı savaşının altında da bu var. Peki, Orta ve Yakın Doğu’da Rusya’nın müttefiki İran’ı safdışı bırakınca ABD bölgede onun yerinde kimi görmek istiyor? Ya da ABD`ın yaptırımına gerek bile olmazsa, bölgede tüm özellikleriyle kalkan rolünü oynayacak güçlü devlet var mı? Biraz daha açalım, Türkiye İran’dan farklı olarak gerilen Rusya-Avrupa-ABD ilişkilerinin anahtarı görevini üstlenebilir mi? Bu aslında cok ta zor değil!…

Eğer Türkiye dış politikasında bölge için önemli olan işbirliklerine giderse, somut olarak Rusyayle zaten sıcak olan ilişkilerinde biraz daha yol alırsa, aynı zamanda Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin kısmen de normalleşmesine gayret ederse, bu anahtar işlevini taahhüt etmiş olacaktır. Bölgede güçlenen ellerin oyundan uzaklaştırılması aslında belki de Türkiye’nin yararınadır. Ama bir sorun var ki, gerek Cenevre, gerekse de Astana görüşmelerinde Suriye konusu kardeş ülkenin dış politikasının olmazsa olmazını teşkil etmelidir. Eğer ulusal çıkarlar dışında herhangi bir radikal karar alınmazsa, o zaman bölgede şuan kanayan yara hükmünde bulunan Suriye sorununun çözümünde de Türkiye başarıya imza atmış olacaktır. Bölgede iddialı olan Suudi Arabistanı`na ve İran’a maalesef, hem Batı, hem de Rusya güvenemiyor. Bu güvensizliğin kendineözgü nedenleri var. Ama Türkiye’ye güveniyorlar. Çünkü, yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye hem de Kafkasların, Orta Asya’nın, Yakın ve Orta Doğu’nun anahtarı hükmündedir.

Oktay Hacımusalı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir