Reisi’nin İran’da cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelişi, Hamaney’in diğer rakipleri saf dışı bırakması göz önünde bulundurulduğunda, seçimden ziyade bir tür atamadır. Hamaney, yaşlılığı ve çektiği hastalıklar düşünüldüğünde, kendisi için zamanın daraldığını hissediyor. Hamaney, kararıyla İran halkına açık bir mesaj gönderiyor. Bu mesaj, selefi Humeyni’nin az zamanı kaldığını hissetmesinden ve Iraklılara boyun eğmesinden sonra İran halkına verdiği mesajın aynısıdır.
Hamaney, eski mevkidaşı Humeyni gibi kuşatılmış ve daralmış hissettiğinde aşırı derecede radikalleşen bir kişiliğe sahiptir. Humeyni, zehri içtikten ve Irak savaşında teslim olduğunu ve yenilgisini ilan ettikten sonra, etrafının yenilgiyle çevrili olduğunu ve İran halkının bakışlarının onu yaktığını hissetti. Mollalar yönetimine karşı çıkan hapishanedeki tüm İranlıların öldürülmesine yönelik ünlü fetvasını bundan sonra verdi. Sayıları on binleri bulan bu kimseler hakkında yargılama yapılmış ve hükümler verilmişti. Ancak Humeyni kuşatılmıştı ve güçlü bir mesaj vermesi gerekiyordu.
Bunun üzerine meşhur ölüm fetvasını verdi. Fetvanın garipliği, bazı mollaların tereddütleri, bazılarının da bunun doğruluğundan şüphe duyması nedeniyle fetva hakkında emin olunmak istendi. O sıra ondan korktukları için sorularını oğlu Ahmed’e yönlendirdiler. Bu hususta babasına yazan Ahmed şu ifadeleri kullandı:
“Saygıdeğer babam ve yüce imam. Ayetullah Musevi Erdebili, münafıklarla (Humeyni onları bu şekilde tanımlıyordu) ilgili olarak hazretlerinin son zamanda verdiği kararla ilgili bana telefon açtı ve şu soruları sordu:
1- Bu karara cezaevinde bulunan, yargılanan, idama mahkûm edilen, fakat henüz cezası infaz edilmemiş olanları mı kapsıyor? Yoksa yargılanmayan ve ölüm cezasına çarptırılmayanlar da dahil mi?
2- Hapis cezasına çarptırılan, cezasının bir kısmını çeken ancak yine de münafıklıklarına devam edenler de bu karara dahil mi?
3- Yargı bağımsızlığı bulunan ve merkeze bağlı olmayan illerdeki münafıkların dosyalarının merkeze mi gönderilmesi gerekiyor yoksa bağımsız çalışabilirler mi?
Oğlun Ahmed.”
Bu cezanın infaz edileceği kişiler sayıldığında, çoğunluğu cezaevinde olan, yargılanan ve cezasını çeken 33 bin kişinin idam kapsamına girdiği görüldü. Humeyni onların idamına hükmettiği fetvasında şunları söylemişti:
“Allah’ın düşmanlarına karşı kararlı bir şekilde hareket edilmesi, İslam sisteminde şüpheye yer olmayan prensiplerden biridir. Devrimci öfkenizi ve kininizi İslam düşmanlarına karşı kullanarak Allah’ın rızasını kazanmanızı dilerim. Doğruları uygulamakla görevli olanlar, bunu yapmaktan asla çekinmemelidir. Zira Devrimci İslam yargısının meselelerinde tereddüt etmek, şehitlerin temiz kanını ihmal ve yok saymaktır. Selam üzerine olsun. Ruhullah Musavi Humeyni.”
Bu fetvaya itiraz edenlerden biri, fıkıhta kendisinden daha yüksek bir seviyede bulunan dönemin Devrim Rehberi Yardımcısı Seyyid Montazeri idi. Humeyni’ye hapse mahkûm edilmiş ve yeni bir suç işlememiş olanlar hakkındaki idam cezasının zulüm olduğunu söyleyen Montazeri kendisine şu sözlerle yalvardı: “Kadınları ve özellikle de çocuk sahibi olanları bu karardan istisna etmenizi rica ediyorum. Birkaç gün içinde binlerce kişiyi idam etmeye iyi dönüşler olmayacaktır.”
Sonra ona ikinci bir mektup ve ardından üçüncü bir mektup göndererek, idam kararı verilen ancak idam edilmeyi hak etmeyen davalardan örnekler gösterdi. Humeyni’nin ona cevabı, onu azletme ve hakkında şeriat kurallarını uygulama tehdidi oldu.
Nihayet ölüm komisyonu kuruldu. Cumhurbaşkanı Reisi, komisyonun en önemli üyelerinden biriydi ve infazları denetledi. Montazeri Humeyni’ye, “Rejimin kuruluşundan bu yana İran İslam Cumhuriyeti’nde işlenen en büyük suçu işlediniz. Tarih bizi mahkûm edecek ve isimlerinizi suçlular listesine kaydedecek. Bugün hiçbir yeni suç işlemeyen mahkûmları infaz ediyorsunuz. Bu, yargı sistemimizin tamamen yanlış olduğu anlamına geliyor” dedi. Humeyni bu sözlerin ardından kendisini ev hapsine mahkûm etti.
Tüm bunlar ortadayken uluslararası toplum, Humeyni’nin fetvasını uygulayan ve on binlerce kişiyi idam eden Reisi’yi görevlendiren Hamaney ile nasıl irtibat kurabilir? Reisi bütün bu infazları bizzat denetledi ve idam edilenler arasında 15 yaşından küçük çocukların yanı sıra hamile kadınlar da vardı.
Suudi Arabistan’ın BM Daimî Temsilcisi Abdullah el-Muallimi, “İran rejiminin 1988’de gerçekleştirdiği ve 30 bin İranlı mahkûmun infaz edildiği idamlar unutulmamalıdır. İran toplumunda bu olayın yankısı sürüyor olsa da adaletin eli olayın sorumlularına hala ulaşmış değil” ifadelerini kullandı.
Sevsen Şair şarkulavsat