KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. MERAKLISINA : [Bugün de İstiklâl Savaşı Madalyalı Gâzi Dedem COŞKUNOĞLU Aslan Bey

MERAKLISINA : [Bugün de İstiklâl Savaşı Madalyalı Gâzi Dedem COŞKUNOĞLU Aslan Bey

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 5 dk okuma süresi
323 0

MERAKLISINA :
[Bugün de İstiklâl Savaşı Madalyalı Gâzi Dedem COŞKUNOĞLU Aslan Bey Aklıma geldi . Allah rahmet eylesin]

ASLAN BEY anlatıyor- Yıl 1914
Ben doğmadan tam yetmiş gün evvel babam Mustafa Bey rahmetli olmuş. Ben babamı hiç görmedim, bilmem.
Bir çift öküzümüz vardı, onları otlatmak için köy yakınındaki çayırlık-fundalık alana götürdüm. Yağmur çiseliyordu. Bir ateş yakıp ıslanan çarıklarımı kurutup, üşüyen ayaklarımı ısıtayım dedim. Alevinden çok ,dumanı olan cılız bir ateş yaktım.
Yaktığım ateşin başında hayallere dalmışım, uyku galebe çalmış yarı uyku yarı hayaller içerisinde dalmış gitmiştim ki birden bir kaç el silah sesi duymamla birlikte, yaktığım ateşin külleriyle beraber koru da yüzüme sıçradı, mermi darbeleriyle ateş, köz herbiri bir tarafa dağıldı.
Yerimden sıçradım, ok yaydan çıkar gibi olanca gücümle kaçmağa başladım. Yakındaki tepeden Ermeni saldatlar bana ateş ediyorlardı.
Ölüm kol gezmekte…
Ben izimi kaybettirip dağ taş dolaşadurayım köye haber gitmiş.
Annem Raife Hatun’a Ermeni Saldatlar Aslan’ı da vurdu demişler.
Saatler sonra eve döndüm annem Raife Hatun elleri böğründe : Asoşum Asoşum diye hıçkıra hıçkıra ağlayıp saçını yolmakta.
Açık pencereden anama seslendim:
— Ana , ana…. ! Bu defa da vuramadılar ağlama, bak ölmedim kurtuldum.
Der demez ana-oğul sarıldık birbirimize.
Anamı son görüşümü ve son defa sarıldığımı nereden bilebilebilirdim.
——-
ASLAN BEY -II
13-14 yaşlarındaydım, Ahz-ı Asker Şubesi huzura celb edip , tam askerlik çağındadır dediler ve kağnı arabamla birlikte beni de silah altına aldılar.
Vatan, dediler. Namus Dediler, Din-i mübin-i İslam dediler. Cepheye saldılar.
Elbise yok, ayakkabı yok, silah yok. Siperdeki arkadaşımız şehid olursa ancak onun silahını alma şansımız vardı.
Günlerce ,aylarca, senelerce koştuk, süründük,çarpıştık vuruştuk.
O cephe senin bu cephe benim ,Yemen dediler, Kutu’l Amâre dediler , Nahcıvan dediler, nihayet Sarkamış Cephesi’nde artık yedi senem dolmuştu.
Bıktım usandım askerlikten, harpten darpten.
Bir gün annem aklıma geldi. Acaba ölmüş müydü, yoksa yaşıyor muydu….. Yıllardır haber alamamıştım.
Hasretinden burnumun direğinin sızladığını hissetim, bütün cesaretimi toplayıp Yüzbaşımın huzuruna çıktım:
— Kumandanım benim bu askerliğim ne zaman bitecek Allah aşkına ? Dedim.
Kumandan :
— Kaç senedir askersin ? diye sordu
— Tam yedi sene oldu . Dedim.
— O vakit git dedi.
Teskeremi doldurup terhis ettiler.
Sarıkamış’da Trene bindim, lakin tren ağır ağır ilerlemekte. Bazen trenden inip ihtiyacımızı görüyor koşarak tekrar trene biniyorduk. Bazen de yakıt bitince aşağıya inip odun tezek ne bulursak toplayıp getirip lokomotifin ocağına doldurmazsak yolda kalacağız.
Köyüme döndüğümde, annen bir kaç sene evvel rahmet-i Rahmana kavuştu dediler.
Her savaştan aldığı yüzündeki yara izleri ,kutsal birer hatıra gibi gözümde canlanıverirdi.
Titreyen parmaklarıyla duvarda asılı Türkiye haritasını göstererek ;
— Bıraksınlar yine serhadlere gitmesem nâmerdim. Derdi.
Ak saçlı, ak sakallı bu yaşlı delikanlı, abdest alırken, zaman zaman pörsüyüp sarkmış pazularını gösterir ,hüzünlenir
Yaşlı bir arslan heybetiyle âdeta kükreyerek :
— Böyle miydi bunlar. Hey çocuk görmeliydin beni o zamanlar… Diye tahassürlerini ifade ederdi.
………….
Toprak, Uğrunda ölen varsa vatandır.
Onlar da öyle yaptılar.
[ Etem COŞKUN ]

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir