ORHAN FİDAN: İSRAİL’İN KIBRIS RUM KESİMİ’NE HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ KONUŞLANDIRMASININ TÜRKİYE AÇISINDAN ÖNEMİ NEDİR?
Ortadoğu’da artan tansiyon sürecinin Akdeniz’e taşınması ve İsrail’in Türkiye’nin Ortadoğu’daki gücünü kırma hedefi için Kıbrıs Rum kesimi üzerinden Yunanistan ve Avrupa ülkeleriyle deniz krizi çıkarmak ve Türkiye’nin Mavi Vatan tezine zarar vererek batı bloğundan sorunların çıkması ve ardından Balkanlarda tezahür edecek bir krizle birlikte hedef yoğunluğunu Ortadoğu’dan, Suriye ve Gazze’den çekmesini hedefliyor.
Durumun Genel Çerçevesi Açısından;
Bunun için İsrail’in Kıbrıs Rum Kesimi’ne hava savunma sistemleri veya benzeri askerî tedbirler konuşlandırması, Türkiye için doğrudan bir saldırı tehdidi oluşturmamakla birlikte, Doğu Akdeniz’deki askerî hareket serbestisini sınırlayan, diplomatik baskıyı artıran ve enerji denklemlerinde Türkiye’nin elini zayıflatan çok boyutlu bir risk faktörüne dönüştürmek istiyor.
Tehdit ve Risk Boyutları Açısından;
• Askerî-Stratejik: Türk Hava Kuvvetleri’nin operasyonel serbestisini azaltma, deniz harekâtlarında hava desteğini zorlaştırma ve savunma gücünün kırılması için hedefler güdülüyor.
• Jeopolitik-Diplomatik: İsrail–Yunanistan–Rum Kesimi ittifakının güçlenmesi, Türkiye’nin bölgesel yalnızlaşmasının artması ardından Batı ve Doğu sınır komşuları arasında kriz sürecinin artması hedefleniyor.
• Enerji-Ekonomi: Doğalgaz aramalarında Rum Kesimi’nin manevra alanını genişletmesi, enerji koridorlarında Türkiye’nin devre dışı bırakılması ve deniz hareket kabiliyetini kısıtlayarak Mavi Vatan tezinin zayıflaması isteniyor.
• Asimetrik Riskler: Kriz anında hızlı müdahale kapasitesinin kısıtlanması, Türkiye’ye yönelik baskı unsuru oluşturulması ve bu krizler ardından Suriye ile Gazze üzerindeki dış politika gayretlerinin Akdeniz üzerinden batılı ülkelere yönelmesi hedefleniyor.
Alınması Gereken Tedbirler;
Askerî tedbirlerin hızlı bir şekilde artırılması ama aynı zamanda yerel halkla askeri stratejiler arasında bütünlük kurulması önem teşkil ediyor.
Diplomatik-Hukuki süreç evresinde İsrail, Yunanistan ve Rum Kesimi ile diplomasi ve uluslararası hukuk çerçevesinde kararlı adımlarla ilerlenmesi ve geri adım atılmadığı takdirde askeri tedbirlerin hazırda olduğu beyan edilmelidir.
Ayrıca NATO çerçevesinde gerekli protokollerin ivedili bir şekilde ele alınması önem teşkil ediyor. Nitekim Birleşmiş Milletlerin konuya münhasır gerekli adımların atılması önem teşkil ediyor.
Enerji ve ekonomi politikaları açısından Türk sondaj faaliyetleri için güvenlik/eskort tedbirlerinin artırılması önem teşkil ediyor.
Bu süreçte piyasalara “istikrar mesajı” verilmesi önem teşkil ediyor.
Sonuç:
İsrail’in Kıbrıs Rum Kesimi’nde hava savunma sistemi konuşlandırması, Türkiye için kısa vadede askerî caydırıcılığı sınırlandırıcı, orta vadede diplomatik yalnızlığı artırıcı, uzun vadede ise enerji projelerinde dışlanma riskini derinleştirici bir gelişme olarak ele alınmalıdır.
Devletimizin dış politika konusunda Dışişleri Bakanlığı tarafından gerekli diplomasi süreci son derece hassas bir şekilde devam ederken askeri strateji açısından Milli Savunma Bakanlığı hazır bir şekilde sürece odaklandığı evrede iç güvenlik politikalarıda güçlü olmalıdır.
Özellikle yabancı gizli servislerin terör unsurları aracılığı ile Terörüz Türkiye sürecine yönelik olası bir eylemde olma ihtimaline karşı tüm tedbirler emniyet ve güvenlik birimleri, sınır güvenliği, hudut, havalimanı, gümrük vb. koordineli tedbirler artırılmalıdır.
Herşeyden önemlisi Türkiye’de iç siyaset açısından devlet ve millet arasındaki bağlar güçlendirilmelidir. CHP’nin içinde bulunduğu şaibeli kurultay konusu ve bu süreçte meydana gelen kriz süreçleri devletimizin ve kamuoyunun olumsuz bir şekilde etkilenmesine vesile olmaktadır. 24 Ekim’de mahkemenin vereceği karar ardından olası bir kriz sürecine fırsat verilmemelidir.
Yeni kurulan siyasi partilerin sürece haiz oy potansiyelini artırmak ve trajını yükseltmek için siyaset namına eylem ve söylemleri devlet güvenliğine zarar vermeyecek şekilde olması Milli istihbarat Teşkilatı tarafından milli güvenlik politikaları çerçevesinde ikaz edilmesi önem teşkil ediyor.
İsrail’in Türkiye’ye yönelik ortaya koyduğu açık ve örtülü eylemlerinde hedef Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Sayın Dr. Hakan Fidan’dır. 25 yıllık devlet yönetimindeki başarısından korkulan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşı olan uzun süre MİT Başkanlığı yapan ve şuandaki Dışişleri Bakanımız Sayın Dr. Hakan Fidan’a karşı İsrail’in kara-propaganda ve dezanformasyon süreci hızla devam ederken sayın Dr. Hakan Fidan için bir sonraki Cumhurbaşkanı vb. dedikodu süreçleri ve devlet yönetiminde kriz çıkartarak hedef gösterme teşebbüsü hızla devam ediyor.
Nitekim İsrail’in bu konuda en büyük mütefiki firari FETÖ/PDY Örgütü elemanları olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Ayrıca yine İsrail’in etki ajanlığı sistemiyle ülkemizde organize suç ağları arasında ciddi bir hareketlenmeye gittiği gerçeğine karşı gerekli adli, idari ve emniyet tedbirlerini artırmalıyız.
Ülkemizi, milletimizi ve devletimizi korumak ve güçlendirmek için elimizden gelen tüm tedbirleri harekete geçirerek Türkiye Yüzyılı ve Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için gayret etmeliyiz. Sonraki adımda Terörsüz Ortadoğu olarak devam edecektir.
Araştırmacı Yazar
Orhan Fidan
Share this content:
Yorum gönder