Şimdi yükleniyor

Elnur Eminoğlu: İranda neler oluyor

İran, tarihinin en derin çevre felaketlerinden birini yaşıyor. Resmi verilere göre, ülkede yalnızca geçen yıl hava kirliliğinden 58.975 kişi hayatını kaybetti; bu da günde yaklaşık 161, yani saatte yedi kişi anlamına geliyor.

Bunlar soyut sayılar değil; belirli teşhisleri temsil ediyor: kalp damar hastalığı, felç, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kanser. Ve her teşhisin ardında, havanın yaşam kaynağı olmaktan çıktığı, giderek kötüleşen bir çevre yatıyor.

Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Alireza Reisi, asıl suçluyu doğrudan tespit etti: Akciğerlere ve kan dolaşımına nüfuz eden en tehlikeli mikropartiküller olan PM2.5 partikül maddeleri. İran Sağlık Bakanlığı’na göre, hava kirliliğinin neden olduğu ölüm ve hastalıkların ekonomik zararı yıllık 17,2 milyar dolar, yani günlük 47 milyon dolara ulaşıyor. Başka bir deyişle, İran birçok endüstriyel ürününün ihracatından elde ettiği gelirden daha fazlasını günlük olarak kaybediyor.

Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Alireza Raisi, asıl suçlunun PM2.5 partikül madde olduğunu, akciğerlere ve kan dolaşımına nüfuz eden en tehlikeli mikropartiküller olduğunu doğrudan açıkladı.
Şehirlerdeki durum felaket. Hava kirliliği seviyelerinin metreküp başına 42 mikrograma ulaştığı Ahvaz’da, Dünya Sağlık Örgütü standardı sekiz kat (!!) aşılmış durumda. Bunu, günlük hava soluma miktarının yıllarca sigara içmeye eşdeğer olduğu megakentler olan İsfahan, Tahran ve Arak takip ediyor. Sadece Huzistan’da geçen yıl kirlilik nedeniyle 1.624 kişi hayatını kaybetti ve solunum yolu hastalıklarının tedavi maliyeti 427 milyon doları aştı. Yerel yetkililer, hava kirliliğinin çocukların sağlığı için tam anlamıyla bir tehdit haline gelmesi nedeniyle okulları uzaktan eğitime geçirmek zorunda kaldı.

Sorun sadece hava kirliliğiyle sınırlı değil. Jundişapur Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Mehrdad Sharifi’nin uyarısına göre, İsfahan’da kanser ve multipl skleroz vakaları artıyor. Sharifi, bu artışın, atmosfere büyük miktarda partikül madde salan eski tip enerji santrallerinin çalışmasına bağlıyor. Yetkililer, bu santraller çalışırken havanın zehirli hale geldiğini kabul ediyor. Ancak kimse onları kapatmaya yanaşmıyor; kömür ve petrole bağımlı bir ekonominin yedek planı yok.

Zaten kritik olan durum, anormal bir kuraklıkla daha da kötüleşti. AFP, yetkililerin Tahran’ın su tedarikine kısıtlamalar getirmeye başladığını bildirdi. Enerji Bakanı Abbas Ali-Abadi, “israfı önlemek” için gece su kesintilerinin zaten uygulandığını doğruladı. Ancak Cumhurbaşkanı Mesud Pezeshkian daha da ileri giderek, önümüzdeki haftalarda yağmur yağmazsa yetkililerin İran’ın başkentini boşaltmak zorunda kalacağı konusunda uyardı. Bu, distopik bir senaryo gibi görünse de, 10 milyonluk nüfusuyla Tahran için gerçek bir olasılık haline geldi.

Önümüzdeki haftalarda yağmur yağmazsa yetkililer İran’ın başkentini boşaltmaya başlamak zorunda kalacak.
İran’ın çevresel bozulması sistematiktir. Bir yandan, çevre filtreleri veya denetimi olmayan onlarca yıllık sanayi politikasının bir sonucuyken, diğer yandan İran’ın siyasi izolasyonunun doğrudan bir sonucudur. Çevreciler ve aktivistler yıllardır eski araba kullanımının sınırlandırılmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasını ve çevre korumasını denetleyecek tek bir kurumun kurulmasını talep ediyorlar. Ancak tüm bunlar nafile. Doğa, tıpkı İran toplumu gibi, kurumsal korumadan mahrum bırakıldı.

İran’ın trajedisi sadece bir iç krizden ibaret değil. Kaynakların tükendiği ve yönetim becerilerinin geçmişte kaldığı bir bölgenin aynası. Devasa petrol ve gaz rezervlerine sahip olan İran, temiz su ve havayı güvence altına alamıyor. Ve bu uçsuz bucaksız ülkenin cumhurbaşkanı başkentin olası tahliyesi konusunda uyarıda bulunduğunda, artık mesele iklim değişikliği değil, İran’ın çok yaklaştığı ulusal hayatta kalma sınırları.

Share this content:

Yorum gönder