Şimdi yükleniyor

Farhad Mamedov: Güney Kafkasya’da yeni güç dengesi

Güney Kafkasya’da yeni güç dengesi: Erdoğan’ın kendi oyunu var, Pakistan’ın da kendi oyunu var

Çin’deki Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinde Pakistan ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına ilişkin bir protokol imzalandı. Böylece, Pakistan’ın, SSCB’nin dağılmasından sonra 34 yıl boyunca Ermenistan Cumhuriyeti’ni devlet olarak tanımayı reddeden dünyadaki tek ülke olarak kaldığı benzersiz durum tarihe karıştı.

İslamabad’ın tutum değişikliği, Güney Kafkasya’daki yeni jeopolitik gerçekliğin doğrudan bir yansımasıydı.

Bilindiği üzere Pakistan, onlarca yıl Azerbaycan’ın sarsılmaz müttefiki olmuş, Ermenistan’ı tanımaması ise Karabağ’ın işgali gerçeğiyle bağlantılı temel bir adım olmuştur .

İslamabad’ın Bakü ile diplomatik ilişki kurma kararının mutabık kalındığı konusunda şüphe yoktur.

Bakü’nün sadık bir müttefiki olan Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını 1991’de tanımış, ancak Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırganlığı karşısında sınırlarını kapatmış ve diplomatik ilişki kurmamıştır. Pakistan ise daha da ileri giderek, prensip olarak bir Ermeni devletinin varlığını tanımayı reddetmiştir.

Bu tutumda tarihi bir düzeltme, Ağustos ayında Beyaz Saray’da düzenlenen ve ABD Başkanı Donald Trump’ın da katılımıyla Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik bir anlaşmaya varılması ve nihai bir barış anlaşmasının imzalanması ihtimalinin gündeme gelmesiyle gerçekleşti. Çatışmanın sona erdiğinin duyurulmasının ardından Pakistan, Ermenistan’ı tanıma ve onunla diplomatik ilişkiler kurma konusunda siyasi fırsat elde etti.

İslamabad’ın hamlesinin Bakü ile koordineli olduğuna şüphe yok. Azerbaycan ve Pakistan arasındaki derinleşen stratejik ortaklık, İslamabad’ın müttefikinin çıkarlarına aykırı hareket etme olasılığını ortadan kaldırıyor. Ancak bugün Azerbaycan’ın normalleşmeye itiraz etmesi için hiçbir sebep yok: ülke toprak bütünlüğünü yeniden sağladı, Karabağ üzerindeki egemenliğini güvence altına aldı ve barış sürecinin son aşamasına kendi şartlarıyla girdi.

Pakistan, Washington zirvesinin olumlu ortamından yararlanarak Ermenistan ile diplomatik düzeyde görüşme kararı aldı.

Mevcut durum, İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra meydana gelen değişikliklerin doğrudan bir sonucudur . Güney Kafkasya’da Hindistan gibi yeni bir unsurun ortaya çıkması, geleneksel Azerbaycan-Türkiye-Pakistan eksenine meydan okudu. Bu koalisyonun güçlenmesinden korkan resmi Yeni Delhi, Rusya’nın Ermenistan’daki konumunun zayıflamasının yarattığı boşluğu değerlendirerek Erivan’ın başlıca silah tedarikçisi haline geldi. Sonrasında Güney Kafkasya, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel bir rekabet arenasına dönüştü. Hindistan, Azerbaycan-Türkiye-Pakistan bağlantısına karşı çıkarken, Çin de Bakü ve Erivan ile ortaklıklar kurarak hem Orta Asya hem de Güney Kafkasya’daki konumunu güçlendirdi.

Bu koşullar altında Pakistan, Washington zirvesinin olumlu zeminini kullanarak Ermenistan ile diplomatik bir seviyeye ulaşmaya karar verdi. Bu adım sadece sembolik değil, aynı zamanda pragmatiktir, çünkü İslamabad’ın bölgesel süreçlere daha aktif bir şekilde katılması ve yeni güvenlik mimarisindeki varlığını güçlendirmesi için fırsatlar sunmaktadır.

Türkiye aynı zamanda Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesine de hazırlanıyor. Recep Tayyip Erdoğan ile Nikol Paşinyan arasında aynı ŞİÖ zirvesi kapsamında gerçekleşen görüşme, tarafların yakınlaşma yönünde ilerleme niyetini teyit etti. Ankara, Bakü ve Erivan arasındaki barış sürecindeki ilerlemenin Türkiye-Ermenistan diyaloğu için koşullar yarattığını vurguladı.

Türkiye aynı zamanda Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesine hazırlanıyor.

Böylece Beyaz Saray’daki barış zirvesi, Azerbaycan’ın geleneksel müttefiklerinin politikasında yeni bir sayfa açılmasını sağlayan kilit bir nokta haline geldi. Gözlerimizin önünde, onlarca yıldır Rusya’nın “arka bahçesi” olarak görülen bölge hızla dönüşüyor: yeni ittifak hatları kuruluyor, küresel aktörler güçleniyor ve eski formatlar geçmişte kalıyor.

Sonuç olarak Güney Kafkasya, eski çatışmaların geçmişinin değil, sürece katılanların yeni güç dengesine uyum sağlama yeteneğinin temel ölçüt olduğu bir jeopolitik yeniden şekillenme arenasına dönüşmüştür.

Share this content:

Yorum gönder