KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Yörüngesine Girilen ve Hegemonyası Belirsiz Yeni Dünya Düzeninde Türk İstihbaratı İçin Bir Gereklilik: Ortadoğu Münhasır Analiz ve Operasyon Başkanlığı

Yörüngesine Girilen ve Hegemonyası Belirsiz Yeni Dünya Düzeninde Türk İstihbaratı İçin Bir Gereklilik: Ortadoğu Münhasır Analiz ve Operasyon Başkanlığı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
239 0

Savaşın farkında olmak, savaşta başarılı olmanın öncülü ve önceliğidir. Terörist saldırılardan devletlerarası çatışmaya, biçimi, derecesi, güdüsü, silahları ve mağdurları ile çatışmalar farklılık gösterebilmektedir. Evrensel zaman ve mekân bağlamında savaş, bir yönüyle tiranlıktır. Devletlerin sınırlarını, değerlerini ve topyekûn kimliklerini saldırılara karşı savunmaları, süreçler içerisinde aktif politikaların belirlenmesine yaslı olarak bir “güç inisiyatifi”nin tezahürüdür. Savaş ve coğrafya birbiriyle yakın olarak ilgili ve ilişkilidir. Coğrafya dış politikada en önemli faktördür çünkü en kalıcı olandır. Fiziksel coğrafi özelliklerin göreceli kalıcılığı hem taktik hem de stratejik askeri kaygılar için önemlidir. Savaş, tahkim gücünü kırmaktır. Mekanizasyon, modern savaş kavramında gerçekten önemli bir rol oynamaktadır ve mekânsal olarak bu, stratejik, operasyonel ve taktik olarak mesafenin çöküşüyle ​​ilgilidir. Mekânsal çözülme, çöküş ve ileri satıhta yeniden inşa süreçlerinde klasik ve modern anlamda önemli kuvvet çarpanlarından biri olan istihbaratta kurumsal paradigma arayışları münhasıran Ortadoğu hinterlandında ciddiyet arz etmeye devam etmektedir. Bölge stratejilerinin “askeri güvenlik” odaklı çerçevede şekillendiği bir ortamda bu durum bütçeden önemli miktarlarda kaynak ayrılmasına sebep olabilecektir. İnsan kaynağının tehlikede oluşu ise merkezi unsur olarak endişe yaratmaktadır. Doğal kaynakların tehlikede oluşu, istikrarsızlık ve terör arasındaki bağ, hibrid rejim sarmalının yoğunlaşması ve sorunsallaşması gibi karmaşık siyasal, yönetsel iklim ve askeri çevrelenmeler tamiri zor zararlara yol açabilmektedir. Devletin ve ulusun “topyekûn ağ” sarmalıyla meselelere angaje olması, psikolojik harekâtın aslında “kurumsal rejim” halinde devam ettirilmesi ihtiyacını meydana getirmektedir. Psikolojik savaştaki aktörler ve aparatlar konvansiyonel savaşta olanlarınkinden az olmamakla beraber daha fazla etkili olabilmektedir. Propaganda, dezenformasyon, iliştirilmiş gazeteci (embedded journalist), etki ajanı ve nüfuz casusu, kanaat önderliği, sosyal medya gibi sinir harbi faktörleri “hibrid savaş”ı tezahür ettirmektedir. Diplomasinin uzun ve yıpratıcı teamülleri meşru olan her devleti teori ve tatbikatta zorunlu ve gerekli alternatifler üzerinde düşünmeye sevk etmektedir. Değişen coğrafi koşullarda savaşın zorlayıcı doğası, öncelikli olarak askeri güvenlik bölgesindeki personeli etkilerken, hangi durumlarda askeri angajman kurallarının uygulanacağına dair işbirliği arızaları ve yönetişim eksiklikleri ve bunlara zemin hazırlayan politika koordinasyonu sıkıntısı yaşanabilmektedir. Devlet aklı ve stratejik kültür, aşılamayacağı öngörülen problemlerde “politika seçeneği” olarak bir takım kurumsal yeniden düzenlemeler yönünde eylem ya da eylemler dizisi gerçekleştirilebilmektedir.
Bu bağlamlarda devletlerin kimliğini ve karakteristiğini ortaya koyan en önemli stratejik kültür yansıma alanı olarak istihbarat rejimi öne çıkmaktadır. İstihbaratta kurumsallaşma dinamizm gerektirmektedir. Değişen savaş konseptleri ve hedeflerin karmaşıklığı karşısında “birimcilik” ayrımcılığına yol açmayacak şekilde “gereğine münhasıran” yeni bir daire başkanlığı tasarımı, Türkiye Cumhuriyeti Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı için “seyreden yoğun şartlarda” bir gerekliliktir. Ortadoğu (Suriye ve Irak) ve Kuzey Afrika (Libya) hatlarında “güvenlik, özgürlük, refah” ve “adalet ve kamu düzeni” sağlanabilmesi için bu hinterlandın yegâne hamisi olan Türkiye, “saklı tuttuğu haklarına” da dayanarak “vatan sine-i millette mahfuzdur” düsturu uyarınca daima proaktif bir şekilde etki sahibi olmak durumundadır. Örneğin bugün, devlet aklının pek de olmadığı varsayılabilecek bir ülkenin Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısından “Türkler İdlib’de gözlem noktalarının dışına çıkmışlardı” ifadesi ve aynı ülkenin sözde bağımsız haber kuruluşundan Hatay ili için “çalıntı il” ibaresi peyda oluyorsa bu durumlar, gıyabımıza “hırsız” ve “yayılmacı” dedikodularının başlamasına sebep olacaktır. Propagandanın her türlü rengi, devlet saygınlığına kasteder. Benzeri kasıtların devlet karar alıcıları tarafından erken algılanabilmesi ise, istihbaratın saha ve masa çalışmalarının “arayışçı ve araştırıcı”; aynı zamanda “analizci ve operasyonel” doğası sayesinde mümkün görülebilmektedir. İşte bu bağlamda, “Ortadoğu Münhasır Analiz ve Operasyon Başkanlığı”, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ortadoğu bölgesine dair istihbarat analitik kültürü ve operasyonel düzeyi için kurumsal boyutta istihbarat çarkına önemli bir işlevsellik kazandırabilecektir. Büyük bir bilgi savaşı içerisinde olunan dönemde bilginin nasıl yorumlandığı, yorumlardan geleceğe dair nasıl bir projeksiyona gidildiği ve nasıl düşünülmesinin gerektiği üzerine düşünülmesi gereken bir çağda, istihbaratta belli bir rejime dayalı kurumsal yapı ve disipliner profesyonelleşme ciddi önem arz etmektedir.
Son olarak, devletin teorik olarak kurumsal rejimlerle ilgili doktriner önerilere uyum sağlayabilmesi gelişen ve gelişmesi muhtemel tüm konjonktürlerin üstündedir. Konvansiyonel savaşların dışında kimyasal, biyolojik ve nükleer savaşların tecrübe edildiği bir dünya sisteminde sınırların her türlü tehditten korunması, sınırlarınızın seyrettiği coğrafyayı ve demografik yönelimleri iyi bilmekten geçmektedir. Devlet aklının suret bulduğu istihbarat teşkilatı, parçalı yapısının bütünleşik yönetimiyle sahadaki siyasi ve askeri güçlerin desteklenmesiyle ve sürekli koordinasyonun kurulmasıyla bir varlık gösterebilmektedir. Bölgesel gelişmeler ve hareketlilik, kitlelerin yönelimi gibi etmenler analitik ve operasyonel kavrama noktasını teşkil etmektedir. Bilinmeli ki; vekâlet savaşları artık bir teröristle yapılabildiği gibi yanlış bilgi, karalamacı kampanya ve bir virüsle de yapılabilmektedir. Kamuoyunu yanıltmak, yönetim ile halkın arasını açmak, kültür değişimi sağlamak, itaat ve minnet duygusu oluşturmak, sosyal medya operasyonlarıyla devletlerin dize getirilmeye çalışılması ve bir dizi benzer algı yönetimi ve psikolojik harp meydanındaki sevkiyat tamamen “direnç kırmak”, hedef devletin “immün sistemini bozmak” için ortaya salınmaktadır. Tehditler çoktur ve tüm güçlerin güdüsü dünya düzenine tahakküm etmektir. Türklüğün şiarı ise “uyanık kalmak”tır. Dünyanın nizamı için Türklüğün vazifesi öncelikle devlet kurumlarındaki müesses nizamdır. Kurumsal düzeni olmayan devletin ve o devletin istihbarat teşkilatının “işin tüm safhalarında” başarılı olması büyük bir sorunsal haline gelebilir. Kamu güvenliği, kamu düzeni ve kamu sağlığı için siyasi, askeri ve tıbbi tüm önlemler büyük önem arz etmektedir. Bu vesileyle, Türk istihbaratı için Ortadoğu Münhasır Analiz ve Operasyon Başkanlığı teşekkülü Türk devletine ve milletine Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinden yönelebilecek her türlü tehdide karşı bir “kalkan” vazifesi görebilecektir.
Muhammet Mağat
Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Doktora Öğrencisi

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir