KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. YEMEN SORUNU VE ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN ELE ALINIŞI

YEMEN SORUNU VE ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN ELE ALINIŞI

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 16 dk okuma süresi
662 0


Modern uluslaşma sürecini tamamlamamış olan Yemen’de Şiiliğin bir kolu olan Zeydi Mezhebine bağlı grupların Arap Baharı ile birlikte Merkezi Otoriteye karşı harekete geçmesi ülkede iç savaşa uluslararası alanda dikkat çekmiştir. Geleneksel yapılar bu ülkede önemlerini korurken bu yapıların siyasi alana etkisi de oldukça fazladır. Bu etki nedeniyle merkezi otorite zayıflamış ülkede terör örgütlenmelerine zemin hazırlamıştır.
24 milyon nüfuslu olan Yemen dünyada en hızlı nüfus artışına sahip olan ülkeler arasında yer alır. Beraberinde eğitim, sağlık vb. kamu hizmetleri yolsuzluk ve enflasyon nedeniyle sağlanamamaktadır.Ülke gelirinin %75 den fazlasının sağlandığı petrol gelirleri merkezi yönetimin zayıflığı nedeniyle aşiret ve çıkar gruplarına akmaktadır.
Yemende güçlü bir devlet geleneğinin olmadığı bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde dahi aşiret ve kabilelerin varlığı zayıflamamıştır. Bu nedenle siyasi yapı kabileler ve aşiretler arası denge olarak hayat bulmaktadır.
Toplumsal Bölünme
Toplum Yemen’de birçok açıdan bölünmüş durumdadır. Mezhepsel, dinsel, ideolojik ve tarihsel konularda uyumsuzluk hat safhadadır.
Yerel yapılar ve güç odakları olarak bilinen aşiret ve kabileler yönetimde ve siyasi yapıda söz sahibi olmak istemektedirler. Bu nedenle birçok ayaklanma Yemen’de yaşanmaktadır.
2009 yılında Yemen hükümeti ve Zeydi Mezhebine bağlı gruplar arasında sağlanan ateşkes bir yılı bulmadan yeniden bozulmuş ve Yemen’de istikrarsız bir yapı bugüne kadar gelmiştir.
Çatışmaların Arka Planı
1990’ların başına kadar birbiriyle kavgalı iki ayrı Yemen bulunmaktaydı. Kuzey Yemendeki iktidar yaklaşık 1000 yıldır Zeydi Mezhebine bağlı seçkinlerin elinde idi.(San’a Merkezli)
Güney Yemende ise 150 yıllık İngiliz etkisi ile yönetilirken Marksist yapılı grupların ayaklanmasıyla İngiliz hakimiyeti sona erdi.(Aden merkezli)
Sovyetlerin yıkılması neticesinde Nisan 1990 da dejure birleşme sağlanmış ve Aden’de 1994 de bastırılan ayaklanma ile de defacto birleşme gerçekleşme gerçekleşmiştir.
Çatışmaların en eski tarihi 1962 yılındaki darbe ile başlatılmaktadır. Albay Sollal’ın darbesiyle bu tarihte gelen Cumhuriyet İmam Bed’r in başlattığı isyanla bugüne kadar istikrarsız yapıya temel teşkil etmiştir.
1967 Yılında Arap-İsrail Savaşı
Cumhuriyetçilere verilen Nasır desteğinin neden olmuştur. Suudi Arabistan’ın Zeydi Kabilelere verdiği destek ve bu kabileler de daha baskın hale gelmiştir.2003 yılından itibaren yeniden Zeydilerin Hükümet tarafından ayrımcılığa uğradıkları iddiası kanlı bir iç savaşa doğru olayları evirmiştir. Seyyid Hüseyin Al Huti, Sa’da ki camideki Amerika-İsrail karşıtı gösterilerden sorumlu tutulmuş ve hakkında yakalama kararı verilmiştir.
Cumhurbaşkanı Salih Zeydi olmasına karşın ülkenin önemli konfederasyonu olan Haşdid’lerle Zeydilere karşı anlaşmış Baki’lerde Zeydilere destek vermiştir.
Bu arada Zeydilerin Genç İnsanlar Hareketi militanları Suudi Arabistan sınırına yakın bölgeleri kontrol altına almış buda Suudlarda bir rahatsızlık oluşturmuştur.
Dış Aktörler
Bugün ise Yemen 2011 den Ali Abdullah Salih’in, hadiye yetkilerin teslim etmesi sonucu siyasi geçişi başaramamıştır. Hadi güneyde El Kaide başta olmak üzere yolsuzluk ve Salih’e bağlı askeri memurlarla gıda güvensizliğiyle ve daha birçok sorunla ilgilenmek zorunda kalmıştır.2015 te Salih’e bağlı Hutiler Hadi’yi yurtdışına kaçmaya mecbur bırakmıştır. Ülkeyi de kontrol altına almayı başarmıştır.
Yemendeki Aktörler
Huti güçler (Ansar Allah olarak da biliniyor) Abdu RABU Mansur Hadi’yi tasfiye etti. Suudi Arabistan liderliğinde koalisyon gücü kuruldu. Hava saldırısı ile ve diğer bölgelerde Hutilere saldırı düzenlendi. Bahreyn, Sudan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliklerinden oluşan kara birlikleri de Hutilere karşı savaştı.
Bu kara savaşları sırasında Anti Personel Mayınları Yemen’in güneyine döşendiği iddiaları varlık gösterdi.
5 Ekim 1996 OttovaDeklerasyonu
Madde 1/a/b/c ve madde 2 ye aykırı olarak hareket etmişlerdir. Bu kara mayınlarının gerek Koalisyon gerek iç isyandaki gruplar tarafından kullanıldığı dikkat çekmektedir. 158 ülke imzaladı (İsrail, Myanmar, Libya, Suriye hala kullanıyor)
Aynı zamanda koalisyon hava saldırılarında misket bombası kullanıldı. 106 ülkenin yasaklamaya imza attığı bu sözleşmede (ABD, Çin, Pakistan, Brezilya, Hindistan, İsrail hariç)
Yemen iç savaşı Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinin de müdahil olmasıyla uluslararası boyut kazanmış bir iç savaştır. Bu iç çatışma bölgesel aktörlerin ülkesel çıkarları doğrultusunda şekillenmektedir. B
Bu nedenle koalisyon güçlerinin müdahalesi Cenevre Ek 2 protokolü 3. Ortak maddesi uyarınca uluslararası hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Ancak uluslararası alanda kabul görmüş Yemen Devlet Başkanı Mansur Hadi Suudi Arabistan da kurduğu hükümet tarafından koalisyon yardımı istenmiş olması bu yardımı meşru kılmaktadır.
Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarına göre Suudi Arabistan-Yemen sınırında ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin bulunduğu kampa yapılan hava saldırısının da 29 sivil, Hadaidadaki bir süt fabrikasına yapılan hava saldırısında 31 sivil, Zabid kasabasında bir Pazar saldırısının da 60 sivil, Muthalith Ahimde köy pazarına yapılan hava saldırısında ise 65 sivil ve liman kentinde Maka da 65 sivilin ölmesine sebebiyet vermiştir.
Bu ölümler neticesinde koalisyon güçleri 2 protokolün ihtiyadi tedbirler başlıklı madde 57/1/2/3/4/5maddelerine aykırı hareket etmişlerdir.
Hava saldırıları neticesinde yaşanan sivil ölümleri uluslararası hukukun ihlallerini getirirken koalisyon güçleri bu alanlarda askeri yapıların varlığını iddia etmişlerdir. Ancak yine İnsan Hakları İzleme Örgütü bu alanlarda hiçbir askeri hedef kanıtı bulunmadığını rapor etmiştir.
Beraberinde Yemendeki çatışmanın tarafları gruplar Ek 2 Protokolünün 58 maddesinin gereklerini yerine getirmemişlerdir.Ayrıca izleme örgütü Sanaa’da CBU-105 sensörlü silahların kullanıldığına dair raporlar vermişlerdir ve Suudi ordusu bu silahları kullandıklarını kabul etmiştir.
M26 misket bombalarının yine hava saldırılarında kullanıldığına dair 7 kez izlere rastlanılmıştır. Arabistan ve diğer koalisyon devletleri 2008 deki misket bombaları konvansiyonuna imza değildir.Ayrıca Yemende insani operasyon yapmaya çalışan Yemen Kızılay’ı ve Uluslararası Kızıl Haç örgütüne ait personeller de saldırılar sırasında öldürüldü.
Yemen Kızılhaçına ait bir ambulans 2015 Temmuzunda Taizz de ateş altında kaldı ve yaralı öldü. Bu haliyle Yemende Ek protokol 2’nin 7.maddesi 1.fıkrasına aykırı hareket edildiği gibi (silahlı çatışmaya katılmış olsun olmasın hasta ve yaralılara saygı gösterilecek, korunacak maddesi) ve yine Ek2 Prot.9.10.11.-18 maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Ek 1 Protokolün 10 maddesine de aykırılık teşkil etmektedir. Ek 1 Protokolün 81 maddesine de.
Çocuk ve Kadınlar
2015 yılı itibariyle Yemende Arap El Kaidesi olarak bilinen kuvvetler aşiretlerde dahil olmak üzere çatışan grupların içine çocukları da temiz etmişlerdir. Bu durum ise Yemende ihlal edilen uluslararası hukuk kuralları gerçek bir zincir oluşturmuştur.
Yemenin kanunları gereği askere alınma şartı 18 yaş sınırıdır. Bunun altında 2014 yılından itibaren 398 çocuk askere istihdam edilmiş, 377 çocuk silahlı çatışma nedeniyle ölmüş, Mart ve Ağustos sonu itibarı ile de 605 çocuk yaralı olarak tespit edilmiştir. (UNİCEF’e göre)
Ek protokol 1’in 77/2/1, Ek 2 protokolün 13.maddesi, Çocuk Hakları Sözleşmesinin 6, 11, 34, 35 maddelerinde ayrıca ihlal edilmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine de aykırı unsurlar söz konusudur.
Ayrıca Yemende 140 okul tahrip edilmiş 1.800.000 çocuğu etkileyen en az 3600 okulunda kapatıldığı bilinmektedir.
Kadınlar
Çatışma öncesinde de sonrasında da Yemen de kadınlar hukuk ve hukukun uygulanmasında önemli şiddete ve ayrımcılığa uğramaktadır. Yemende hala uygulamada olan kadın sünneti bu şiddetten biridir.
Bilindiği üzere Arap El Kaidesi Ülkede önemli ölçüde varlık göstermektedir. Bu terör grubunun İslami özellikler vurgusuyla zorla nikah, cinsel ilişki, ahlaka aykırı ve insan haklarına uygun düşmeyen bir çok uygulaması Yemende kadınların maruz kaldığı uygulamalardan bir kaçıdır. Ayrıca bu uygulamalarla Ek 1 protokolün 76 maddesine aykırı olmalarının yanı sıra Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsüne aykırılıklarda içermektedir. Yemende toplu tecavüz ve sistemik şekilde uygulanan cinsel şiddete maruz kalan kadınlar Huti kontrolü altında oldukça dogmatik uygulamalara maruz kalmaktadır.
2011 de başlayan halk hareketlerine kadınlar daha çok katıldı. 2013 te başlayan Ulusal Diyalog Konferansı ile çocuk yaşta evliliklere karşı önlemler alınması için tedbirler yürürlüğe konulduysa da Yemende merkezi otoritenin sarsılmış olması buna engel oldu.
Gazeteciler
Hutiler kritik yazılara imza atan gazetecileri özellikle hedef aldılar. 2015 ocağında 49 gazeteciye direk saldırı olduğu Yemen Gazeteciler Birliği tarafından rapor edildi.
10 gazeteci ve kameraman keyfi olarak gözaltına alındı. Abdullah Qabil, Yusuf El Ayrazi adlı gazeteciler Hutiler tarafından Dhamarda gözaltına alındı. Ancak koalisyon hava saldırısın da bu gazeteciler öldürüldü.
EK 1 protokol 79 maddesi gereğince 50 maddenin 1 fıkrasında sivil olarak kabul edilecek gazetecilere karşı bu uygulama hukuki anlamda ihlal olarak değerlendirilebilecek durumdadır.
Savaş Esirleri
Yemende Koalisyon destekçisi Güney güçleri Aden de Hutimahkumları infaz etti. Ek Protokolün 44/2 maddesi ihlali 3.sözleşmeye de aykırı tutumlar var
Ayrıca Ek 1 protokolün 41 maddesi savaş dışı kalmış düşmanın korunmasını düzenlemiştir. Karşı tarafın eline geçmiş olmak teslim olmak bilinçsiz ise bu kişiler savaştan dışlanmış olmaktadır. Bu kişilerin savaş dışı olduğu kabul edilir. III. Sözleşmenin kısım III bölüm I. De bahsi geçen koşullarda çalıştırılmaları hiçbir şekilde söz konusu değil ise salıverilmelidirler. Burada bu esirlerin bu kapsama girdikleri bilinmiyor ancak esir olmaları durumunda temel korumadan yararlanmaları beklenirken infaz edilmişlerdir. Sözleşmeye göre Ek 2 protokolün 54 maddesi gereğince halkın aç bırakılması yasaklanmıştır. Ancak burada Yemen de halk hem savaş nedeniyle hem de evvelinden gelen ekonomik uygulamalar doğrultusunda aç bırakılmaktadır.
Ayrıca bu açlık nedeni ile ve savaşın terörist gruplar tarafından daha da şiddetlenmesi neticesinde siviller yerlerinden edilmiş ve Suudi Arabistan sınırına doğru sivil halk hareketi olmuştur. Buradaki halk yerleşim yerlerinde hava bombardımanına maruz kalmıştır. Madde 54/2 aykırı bir tutum yine görülmektedir.
Paralı Askerler
Yemende Arap El Kaidesinin varlığı bilinmektedir. El Kaide içinde paralı askerler bulunduğu da uluslararası alanda söylemselbazda yer bulmaktadır. Bu durumda paralı askerlerin varlığı kesin olmamakla birlikte tahmin edilmektedir.
Self Determinasyon Bağlamında Yemen İç Savaşı
Kendi kaderini tayin hakkı doğrudan ya​da dolaylı olarak toprak bütünlüğü ilkesine bir tehdit olarak algılanmaktadır. Tayin hakkı kültürel mi siyasal bir hak mı diye bakmak ve bunu sorgulamak çok doğru olacaktır.
1918 Wilson dalgası, 1945 sömürgelerin tasfiyesi, 1989 Sovyetlerin dağılması neticesi ile gelişen Self Determinasyon Hakkı bugün hemen her azınlığın talep ettiği hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Yemen özelinde bu ilkeyi ele alacak olursak Milliyetçilikle kendi kaderini tayin arasında sıkı bir ilişki vardır. Kendi kaderini tayin mutlaka ulus devletle sonuçlanmak zorunda değildir. Kendi kaderini tayin ve ayrılmayı siyasal eylemin farklı biçimleri olarak gören Van Der Vyver Ayrılma yoluyla kurulan yeni bir devletin belirli toprağa atfedildiğini, kendi kaderini tayin hakkının halklara verildiğini belirtir.
Ulusların kendi kaderini tayinin güçlü biçimde her ulusun bir devleti olmasında zarar edilir, zayıf biçimde tayin hakkının ürünleridir. İç kendi kaderini tayin olarak da bilinen bu durum kendi devletini kurma anlamına gelen dış self determinasyondan farklıdır.
Yemende Zeydi kabileler kendilerini siyasi ve toplumsal alanda etkin görmedikleri için bir toplumsal ayaklanmayla yönetimi ele geçirmeye çalışmışlardır. Yemendeki durum eğer Zeydi kabilelerin İran tarafından desteklenmesi ile birlikte bir yönetimi ele geçirmeyle sonuçlanırsa bu durum da İran’ın dini ve mezhepsel bağlamda irradentizmi ile sonuçlanacaktır. Bu nedenle burada öncelikle iç self determinasyon kapsamında siyasal ve kültürel özerkliğin tanınması neticesi ile bu başkaldırının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
Z.DENİZ ALTINSOY KAFKASSAM UZMANI

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir