KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Ümit Alperen: ABD ve Hindistan, Hint-Pasifik’te Çin’i dengeleyebilir mi?

Ümit Alperen: ABD ve Hindistan, Hint-Pasifik’te Çin’i dengeleyebilir mi?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
10 0

ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump, Batı ittifakı sistemindeki (kaldıysa) ülkelerle güvenlikten ekonomiye neredeyse her alanda sorunlar yaşarken Hindistan’la ilişkilerinde bir o kadar memnun gözüküyor.

Bilindiği üzere Hindistan Başbakanı Narendra Modi şubat ayı ortasında ABD’yi ziyaret etmiş ve Trump’la görüşmüştü.

Modi’nin Trump’la görüşmesinde ABD mallarına uygulanan gümrük vergilerini azaltmaya, kaçak konumundaki Hint vatandaşlarını ülkesine geri almaya ve ABD’den askeri savaş uçağı satın almaya açık olduğunu ifade etmesi, Vaşington’daki yeni yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı.

Modi ve Trump’ın bir araya gelmesi iki ülke ilişkileri açısından önemli olsa da görüşmelerin diğer önemli boyutu Çin’i dengelemek.

Çin’e karşı stratejik bir iş birliği: Kuzey ve güney hattı

Göründüğü kadarıyla Trump’ın Çin’i dengeleme/karşı koyma politikası kuzey ve güney hattı olmak üzere iki temel strateji üzerinde şekilleniyor.

İlki kuzey hattında Rusya’yla ilişkileri yumuşatarak Moskova’yı Pekin’den uzaklaştırma.

Güney hattında ise zaten Çin’e mesafeli olan Hint-Pasifik stratejisinin kilit ülkesi Hindistan’ı destelemek ve güçlendirmek.

Trump’ın Rusya’yla yumuşama politikasının en büyük kazananlarından bir tanesinin de Hindistan olduğunu söyleyebiliriz.

Bilindiği üzere Hindistan-Rusya ilişkileri Soğuk Savaş’tan beri çok yakın.

Hindistan, Rusya-Ukrayna savaşında Batı’yla Moskova arasında bir denge politikası izlemeye çalıştı.

Moskova’nın Ukrayna savaşı nedeniyle Pekin’e olan bağımlılığının artması Yeni Delhi’de ister istemez endişelere neden oluyordu. ABD-Rusya yakınlaşması Hindistan’ı Batı-Rusya ikileminden kurtarmış oluyor.

Hintli diplomatların ABD, Rusya ve diğer küresel oyuncularla ilişkilerini dengeleyerek stratejik özerkliği ustalıkla koruduğunu belirtelim.

Hindistan-Çin ilişkileri ve küresel dinamikler

Hindistan-Çin arasında Haziran 2020’de yaşanan sınır hattındaki çatışmadan beri iki ülke ilişkileri gergin seyrediyor.

Modi ve Şi’nin bu çatışma sonrasında ilk defa Ekim 2024’te Kazan’da gerçekleştirilen BRICS Zirvesi’nde bir araya gelmesiyle ikili ilişkiler yumuşama sürecine girdi.

Ayrıca bu görüşmeden sonra sorunları konuşmak için iki komşu ülkenin heyetlerinin görüşmeleri devam ediyor.

Fakat Hindistan-Çin arasında devam eden görüşmelerde ciddi bir mesafe henüz alınabilmiş değil.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, Çin-Hindistan arasındaki ikili ilişkilerdeki sınır sorunları dahil temel sorunlar çözülebilmekten uzak.

Bununla birlikte, Hindistan’ın ekonomiden güvenliğe yükselen bir aktör konumuna gelmesi ve Çin’in Hint-Pasifik’teki çıkar alanlarını genişletmesi iki ülke ilişkilerini uluslararası sistemik bir soruna evirdiğini söylemek artarak mümkün hale geliyor.

İşte bu noktada, gelişmekte olan ABD-Hindistan ilişkileri Çin için endişelere neden olabiliyor.

Çin’in “inci dizisi” ve Hindistan’ın karşı stratejisi

Çin, özellikle 2013 yılında Kuşak-Yol Girişimi’ni (KYG) başlatmadan önce Hint anakarasının etrafındaki sular Hindistan’ın doğal münhasır etki alanı olarak görülüyordu.

Aynı zamanda Hint Okyanusunda stratejik bir rekabetin olmaması, Hindistan’ın stratejik çıkarları için elverişli ve güvenli bir alan sağlıyordu.

Fakat Çin’in 2010’lardan itibaren Hint-Pasifik’te alternatif bir güvenlik sağlayıcı olarak çıkması, Yeni Delhi’nin Modi döneminde Hint Okyanusunda dış politika stratejilerini yeniden değerlendirmesine yol açtı.

Çin’in, KYG’yle Myanmar’ın Kyaukpyu limanındaki, Bangladeş’in Chittagong limanındaki, Sri Lanka’nın Hambantota limanındaki, Pakistan’ın Gwadar limanındaki, Kenya’nın Lamu limanındaki, Tanzanya’nın Dar Es Salam limanındaki ve Cibuti’deki deniz üssündeki yatırımları ve ortaklıkları Yeni Delhi’de çevrelenme endişelerine neden oluyor.

2013 öncesiyle kıyaslandığında Çin’in bu limanlardaki varlığının oluşturduğu ‘inci dizisi’yle Hindistan’ın dünyaya erişimini kısıtlama kapasitesinin olduğu söylenebilir.

Diğer yandan da Hindistan, Çin’in ‘inci dizisi’ne karşı ittifaklar temelinde Hint Okyanusu, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’nde geliştirmeye çalıştığı ‘elmas dizisi’yle bölgesel rakibine karşı koymaya çalışıyor.

Yukarıda bahsettiğimiz çerçevede, Yeni Delhi, Pekin’den farklı olarak benzer endişeleri paylaşan, daha açıkçası Çin’in bölgedeki etki alanını genişletmesinden endişe duyan ülkelerle, jeostratejik ve jeoekonomik ittifaklar geliştirme yoluna gidiyor.

Hindistan’ın jeostratejik ve jeoekonomik temelde geliştirdiği “elmas dizisi” stratejisinde iki ittifak ön plana çıkmakta: QUAD ve IMEC. Hindistan ve ABD bu girişimde de ortak.

QUAD ve IMEC: Hindistan’ın jeostratejik ittifakları

Hindistan, Çin’in Hint-Pasifik’te artan etkisine karşı koymayı amaçlayan ABD, Japonya ve Avustralya’dan oluşan gayr-ı resmi stratejik bir koalisyon olan ABD öncülüğündeki Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun (QUAD, Quadrilateral Security Dialogue), bulunduğu jeostratejik konum itibariyle kilit aktörü konumunda.

Aynı zamanda QUAD Çin’in toprak/deniz alanı talebinde bulunduğu Japonya, Hindistan, Nepal, Bhutan ve Filipinler için de Pekin’e karşı dengeleyici ve koruyucu bir ortaklık olarak öne çıkıyor.

Trump da ilk başkanlık döneminden itibaren Çin’i dengeleme/sınırlama stratejisinde QUAD’a büyük önem veriyor.

Bu çerçevede Modi ve Trump görüşmelerinde özgür, açık, barışçıl, müreffeh bir Hint-Pasifik bölgesinin sağlanmasında ABD ve Hindistan arasındaki ortaklığı vurguladılar.

Bilindiği üzere özgür, açık, barışçıl ve müreffeh QUAD’ın bileşenlerinin Hint-Pasifik stratejilerindeki ortak söylemleri.

Ayrıca Modi, ABD ziyaretinde Trump’ı gelecek Eylül ayında Yeni Delhi’de düzenlenecek QUAD Zirvesi’ne davet etti.
Dr. Ümit Alperen Süleyman Demirel Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir