KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. ULUSLARARASI HUKUKTA DEVLETLERİN SİLAH KULLANABİLECEĞİ HALLER

ULUSLARARASI HUKUKTA DEVLETLERİN SİLAH KULLANABİLECEĞİ HALLER

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
333 0

Ömer GÖK/

ULUSLARARASI HUKUKTA DEVLETLERİN SİLAH KULLANABİLECEĞİ HALLER

BİRİNCİ BÖLÜM

Devletlerin kuvvet kullanarak topraklarını genişletmesi bir başka devletin egemenliğine müdahale etmesi veya bir şeye zorlaması 20. yüzyıla kadar uluslararası hukuk açısından normal kabul edilmiştir. 1907’de imzalanan La Haye Sözleşmesi anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini önermekle beraber daha ziyade savaş hukuku teamüllerini düzenlemiştir. Ancak sözleşmede yer alan “genel iştirak” şartı, sözleşmenin yaptırımdan yoksun olması ve kuvvet kullanımının hâlâ meşrû kabul edilmesi dolayısıyla her iki dünya savaşında da sözleşme uygulanmamıştır. Yine Milletler Cemiyeti Misakı’nda ve Briand-Kellogg Paktı’nda kuvvet kullanımını sınırlayan düzenlemeler ve yatırımlar yer almış, ancak ikisi de etkili olamamıştır. İkinci Dünya Savaşının getirdiği yıkımlardan sonra devletler bir daha böyle bir vahşetin yaşanmaması için bir araya gelerek Birleşmiş Milletler kurulmuştur. BM Andlaşmasının 2/4. maddesi bir devletin diğer bir devlet üzerinde kuvvet kullanımını kesin olarak yasaklamış; md.51(meşru savunma), m.53 ve md.94 (bm kararlarının uygulanması) bu yasağın istisnalarını oluşturmuştur. Kuvvet kullanma kapsamına savaş, abluka, istila, bombardıman gibi hareketler girerken ekonomik ambargo, sınırlarda yaşanan küçük çaplı gerginlikler ve çatışmalar kapsam dışındadır. 2/4’te geçen milletlerarası münasebet deyimi dolayısıyla iç çatışmalar kuvvet kullanma yasağına girmezken self-determinasyona yönelik kuvvet kullanma yasak kapsamındadır. BM Andlaşması 2/7’ye göre ise karışma yasağı söz konusudur. Karışma, bir devletin ulusal yetkisine giren bir konunun tartışılmasını, görüşülmesini, incelenmesini, araştırılmasını ve bu konular üzerinde tavsiyelerde bulunmayı kapsamaktadır. Kısaca karışma yasağı ulusal yetki alanına giren her türlü konunun konuşulmasının yasaklanması diyebileceğimiz çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Yurtdışındaki vatandaşların korunması, iç çatışma ve insani müdahale de karışma yasağının istisnalarını teşkil etmektedir.

Meşrû Savunma
Meşrû savunma kısaca, bir devletin bir başka devletçe kendisine karşı girişilen hukuka aykırı kuvvet kullanma eylemine ani ve doğal olarak kuvvet kullanma yöntemiyle karşılık vermesidir. BM Andlaşması 51.maddesinde meşrû savunma hakkını doğal bir hak olarak kabul etmiş ve U.A.D. da bir kararında bunu teyid etmiştir. Bu yola başvurabilmenin temel şartı devletin saldırıya uğramış olmasıdır. Ancak saldırının fiili olarak gerçekleşmiş olması veya pek muhtemel olması konusunda öğreti görüş birliği içinde değildir. Çoğunluk maddenin dar yorumlanması gerektiği dolayısıyla bir saldırı tehdidi karşısında devletin meşrû savunmaya başvuramayacağı görüşündedir. Ancak ABD bir çok operasyonunu saldırı tehdidine ve hatta olası saldırı tehdidine karşı düzenlediğini ifade ederek meşrû savunmaya dayandırmaya çalışmıştır. Diğer husus ise, saldırının devletin düzenli gruplarınca gerçekleştirilmesinin gerekli olup olmadığıdır. BM Genel Kurulu 14.12.1974 tarihinde 3314 nolu kararının 3.maddesinde “silahlı çeteleri ya da grupları, düzen-düzen dışı kuvvetleri ya da paralı askerleri gönderme ya da böyle bir harekette özlü biçimde yer alma” ifadesini kullanarak düzenli birlikler kullanılmaksızın yapılan saldırılar için de meşrû savunmayı kabul etmiştir. Meşrû savunmaya başvuran devlet, saldırıyla orantılı bir kuvvet kullanacak ve derhal Güvenlik Konseyini haberdar edecektir.

Birlikte Meşru Savunma
Birlikte meşru savunma hakkı, yalnızca saldırıya uğrayan devletin değil, buna zorunlu olmamalarına rağmen saldırıya uğrayan devlete yardım eden devletlerin de kuvvet kullanmalarına imkan sağlayan haktır. Bu hakkın kullanılabilmesi için saldırıya uğrayan devletle hakka dayanan devlet arasında önceden savunma ittifakı imzalanmış olmalı veya saldırıya uğrayan devletin yardım çağrısında bulunması gerekmektedir. Saldırıya uğrayan devlet meşru savunma hakkını kullanmasa bile diğer devletin bu yönteme başvurup başvuramayacağı hususu tartışmalıdır.

Yurtdışındaki Vatandaşlarını Korumak İçin Karışma
Aslında meşru savunmanın bir parçası olan karışma durumudur. Karışan devletin vatandaşı ani bir ölüm tehdidi altında olmalı, sorumluluk sahibi devlet hiçbir şey yapamamalı veya yapmaya istekli olmamalıdır. Bu şartların gerçekleşmesi halinde karışan devlet yalnızca ölüm tehdidi meydana getiren olayla sınırlı ve vatandaşını kurtarmaya yönelik olarak müdahale edebilir, kuvvet kullanabilir. Karışma esnasında diğer devletlerin vatandaşlarını kurtarabilir ancak sorumlu devletin egemenliğine yönelik başka müdahalelerde bulunamaz. Vatandaşı korumak için yapılan karışmalara baktığımızda durumun bu şekilde olduğunu söylemek çok güçtür. Karışan devletler genelde girdikleri ülkelerin siyasal sistemlerine de müdahale etmekte veya ülkeyi işgal etmektedir. Bir nokta da kuvvet kullanma ve karışma yasağını ihlal etmenin perdesi olarak vatandaşı korumak için karışma yolu seçilmektedir.

İç Çatışma
a) Self-determinasyon
Self-determinasyon, yalnızca bir egemen devlet içerisinde yaşayan etnik, dilsel veya dini grubun, kendi kendilerine egemen bir devlet oluşturmaksızın daha geniş bir otonomi, dil ya da dini hakları elde etme hakkı olarak anlaşılabilir. Aslında bir devletin iç meselesi olarak ortaya çıkan kendi kaderini tayin etme hakkı uluslararası andlaşmaların onu ayrı olarak değerlendirmesi dolayısıyla uluslararasılaşmış çatışma olarak karşımıza çıkmakta. Dolayısıyla hükümete karşı gelen kuvvetlerle hükümet arasında yaşanan çatışmalarda uluslararası silah kullanma kuralları geçerli olacak, ayrıca devlet muhalif kuvvetler karşısında kuvvet kullanma yasağına tâbi olacaktır. Diğer devletler ise tarafsız kalmalıdır, ancak uygulamada self-determinasyon hakkını tanıyan devletlerin muhalif gruba fiili yardımdan geri durmadıkları görülmektedir. Self-determinasyon hakkı tanınmış güçlere yabancı devletin silahlı olmayan yardımları sorumluluğuna yol açmazken silahlı çatışma boyutuna varan yardım halinde hükümet ile arasında uluslararası silahlı çatışma hali ortaya çıkacaktır.

b) İlgili hükümetin çağrısı ya da önceden yapılan anlaşmaya dayanarak karışma
Devlet içinde hükümete karşı grupla hükümet arasında yaşanan iç çatışmanın büyümesi halinde hükümet yetkilileri diğer devletlerden kendisine yardım etmesi için çağrıda bulunabilir veya devletin daha önce taraf olduğu bir anlaşmaya(garantörlük, dayanışma vb.) dayanarak yabancı bir devlet müdahalede bulunabilir. Bu iki durumda da aslında iç mesele olan ve karışma ve kuvvet kullanma yasağına tâbi olan çatışma, uluslararası bir boyut kazanır. Silah kullanımı, uygugulanacak mevzuat vs. de uluslararası hukuk kurallarına göre belirlenir.

İnsanî Müdahale
Devletlerin iç işlerinde özgür ve egemen olmaları uluslararası hukukta tartışmasız olarak kabul görmektedir. Ancak ülke içi uygulamarın veya ülke sisteminin insan haklarını yoğun şekilde ihlal etmesi, vatandaşlarına insan onuruyla bağdaşmayan bir yaşam sunması halinde durum iç ilişki olmaktan çıkarak uluslararası sorun haline gelir. Bir devletin halkına karşı insan haklarının yoğun ihlaline dönüşen zalimane tutumuna son vermek amacıyla başka bir devletin kuvvet kullanmasına insanî müdahale diyebiliriz. İnsanî müdahale, BM Andlaşmasının 2/4’teki kuvvet kullanma yasağının ve 2/7’deki karışma yasağının istisnasını oluşturan eylemlerden birisidir. Ancak hiçbir devletin sırf insanî gerekçelerle riske girmeyeceği gözönüne alınarak yapılan müdahaleler incelendiğinde aslında “insanî müdahale” örtüsü altında başka politikaların hayata geçirildiği görülecektir. Diğer yandan yalnızca insani gerekçeyle kuvvet kullanma söz konusu olsa dahi müdahalenin ülkenin seyrini değiştireceği muhakkaktır. İnsani müdahalenin bu özel durumu dolayısıyla öğretide kuvvet kullanımının son çare olması gerektiği vurgulanmakta ve bir devletin tek başına müdahalede bulunmasına karşı çıkılmaktadır.
Eşsiz bilgi paylaşımlarından dolayı sayın Av.Belemir Solmaz hanımefendiye teşekkürlerimi borç bilirim.

KAYNAKÇA
ASLAN, M.Yasin, Savaş Hukukunun Temel Prensipleri, TBB Dergisi, Y.2008, S.79, Ss.235-274
DURAN, Hasan, Yeni Bir Müdahale Şekli “İnsanî Müdahale” SDÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y.2001, C.6, S.1, Ss.87-94.
KESKİN, Funda, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1998
KILINÇ, Doğan, Self Determinasyon İlkesinin Azınlıklar Açısından Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2008, C. XII, Sa. 1-2, Ss.949-982
KÜTÜKÇÜ, M. Akif, Uluslararası Hukukta Self Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri, Selçuk Üniversitesi SBED, Y.2004 S.12
PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Gözden Geçirilmiş 12. Baskı, Ankara, 2013
TOSUN, Fatih, Uluslararası Hukuk’ta “Kuvvet Kullanma ve Karışma” Kavramlarının Değişen Anlamı, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Y.2009, S.09, Ss.89-118

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir