KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Türkiye El Bab’ta neden çuvalladı?

Türkiye El Bab’ta neden çuvalladı?

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 9 dk okuma süresi
384 0

Aslında bu başlık Türkiye Suriye’de neden çuvalladı? sorusunun devamı. Anadolu’da bir söz vardır; “el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanır.” Bizimkisi de o hesap. Yıllardır TV kanallarında sözde güvenlik ve strateji uzmanlarının ağızlarının salyaları aka aka, şimdiye kadar PKK terörüyle asimetrik ve düşük yoğunluklu savaşta Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı olduğunu, dünyadaki diğer örnekleriyle karşılaştırılarak anlattıklarını dinledik, verilen narkozla kendimizden geçtik. Türkiye’nin terörle mücadelesindeki strateji, kullandığı araçların seçimi ve görevlendirdiği güvenlik güçlerinin yeterliliği hiç sorgulanmadı!

TSK’nın 15 Temmuza kadar Suriye harekâtını Semih Terzi’nin sevk ve idare ettiğini 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ kamuoyuyla paylaşmıştı. Ardından Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlarından emekli Tümamiral Suat Polat’ın İlker Başbuğ’un verdiği bilgiyi teyit etmesi ve bazı ayrıntıları anlatması, Türkiye’nin Suriye politikasını çıkmaza sokan Fetöcü yapılanmanın etki alanını gösteriyordu. Emekli Tümamiral Suat Polat’ın, FETÖ üyesi Terzi’nin, Suriye’de Türkiye aleyhine ve ABD lehine faaliyet yaptığının tartışmasız olduğunu söylemesi hiç şüphesiz Suriye’deki muhalefetin neden başarılı olamadığını gösterdiği gibi Türk ve Rus uçaklarının düşürülmesi nedenlerinin anlaşılmasını sağlayabilir. Başbuğ ile Polat’ın ifadeleri, PKK’nın neden bu bölgede zemin kazanmaya başladığını da ortaya çıkardı denilebilir. Bu çerçeveden bakıldığından Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı kediye ciğer emanet etmiş.

15 Temmuz’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda komutayı ele almak isterken Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir tarafından başından tek kurşunla vurularak öldürülen darbeci Terzi’nin, Türkiye’nin Suriye’de Özel Kuvvetler Komutanlığı aracılığıyla düzenlediği operasyonlar ya da olası harekât planları ile muhaliflerle kurmaya çalıştığı iletişimin başında olması ayrı bir facia. Durumu ‘vahim’ olarak niteleyen emekli Tümamiral Polat, FETÖ üyesi Terzi’nin, Suriye’de Türkiye aleyhine ve ABD lehine faaliyet yaptığının tartışmasız olduğunu söylemişti. Suat Polat diyor ki; “Şöyle düşünün, FETÖ’nün bağlantılı olduğu kurum ABD istihbaratı olan CIA. PKK’nın Suriye kolu olan PYD kiminle irtibatlı, o da CIA. İkisinin de üst aklı CIA. O zaman Suriye’de Türkiye lehine mi bir şey yapar yoksa ABD lehine mi? 15 Temmuz gecesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na giderek ‘Komutanınız ben oldum’ diyecek kadar gözü kara olan bir hainin Suriye’de Türkiye lehine bir şey yapması beklenemez.” Bu açıdan bakıldığında verilmiş sadakamız varmış demek bile olayın vahametini hafifletmeyebilir. (Bkz. Ömür çelikdönmezhttp://www.kafkassam.com/suriyede-feto-sureci-ve-semih-terzi.html )

Semih Terzi ve ekibinin Suriye’de sözde Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplarla ilişkileri, Esad rejimiyle ilişkileri, PYD/YPG ile ilişkileri en önemlisi ABD güçleriyle bağlantıları şimdi mercek altında. El Bab’ta yaşanılan tıkanıklığın, kayıpların mutlaka bu ekibin kalıntılarının işi olduğu söylenebilir. Fırat Kalkanı harekâtında, önüne çıkan terörist unsurları ezip geçen TSK destekli ÖSO, aynı başarıyı neden el Bab’ta gösteremiyor? Hariçten gazel okumayan Bir Suriyeli Türkmen’in görüşünü paylaşmak istiyorum. Suriye Türkmenleri tarafından 21 Mart 2012 tarihinde İstanbul’da oluşturulan muhalefet partilerinden Suriye Demokratik Türkmen Hareketi kurucu başkanı Abdülkerim Ağa; en büyük hatanın Suriye dışından farklı ülkelerden gelen ve Suriye’yi tanımayan, halkın hassasiyetlerinden habersiz grupların, sahada çalışan bazı Türk yetkililerden tarafından dikkat alınmasının bu başarısızlıktaki etkisinin çok büyük olduğunu belirtiyor. Abdülkerim Ağa’nın vurguladığı bir başka gerçekte, geçmiş dönemde siyasi iktidarın Suriye İhvanı Müslimin yapılanmasının, Suriye’deki iç savaşı sonlandırabilecek güçte olduğuna dair beslediği kanaatin temelsizliği ve yanlışlığı. Ancak bu temelsiz ve yanlış kanaatin oluşmasında sorumluluğun İhvan yetkililerine ait olduğunu, Suriyeli İhvan yetkililerin, kendilerini olduklarından çok daha fazla güçlü ve örgütlü olduklarına Türk yetkilileri ikna ettiklerini söylüyor. Yalancının mumu yatsıya kadar değil El Bab’a kadar yanmış!

Birkaç gün önce İslamcı camiada çok okunan bir gazetenin parlamento temsilcisiyle sohbetimiz sırasında kendisine El Bab operasyonundaki başarısızlığın sebebinin milletvekilleri arasında konuşulup konuşulmadığını sordum. Anlattıkları karşısında şaşkınlığım tavan yaptı. Söylediği şu; “-Özgür Suriye Ordusu ve muhalif birliklere aşırı güvenildiği için kara ordusu sınırdan içeri sokulmadı. Sınırlı sayıda Özel Kuvvetler mensubu operasyonlara dahil oldu. Ancak ÖSO ve muhalif güçler, IŞİD’in tecrübeli savaş güçleri karşısında yetersiz kaldıkları gibi, ateş hattından kaçmaya başladı. Türk Özel Kuvvetlerin konumları ve sayıları, bölgede askeri unsur bulunduran sözde dost Nato üyesi ülkelerin özel kuvvetleri tarafından IŞİD’e bildirildi. Az sayıdaki Türk Özel Kuvvetleri kendileri yeterince desteklemeyen Özgür Suriye Ordu birliklerinin de firar etmesiyle, IŞİDle göğüs göğüse muharebeye girdi. Şehit sayısı ondan fazla oldu.” Suriye’de süren savaşta Türkmen Dağı’nda mücadele veren Bayır-Bucak Türkmenlerinin Şehitler Tümeni Komutanı Halit Şireki’nin, “17 ile 45 yaş arasındaki Suriyelilerin burada yaşamasından yana değilim. Türkiye bunları sınır dışı etsin. Gelsinler toprakları için savaşsınlar” sözleri, savaştan firar eden Suriyeli muhaliflere serzeniş değil midir?

Yaşanılanları en iyi anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son El Bab açıklaması. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de barış görüşmeleriyle ilgili, “Cenevre süreci, Rusya ve İran’la birlikte Astana’da başlatılan süreç inşallah rejimi olumlu bir noktaya çeker ve El Bab hallolmuş olur. El Bab’da bundan sonraki süreçte süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım” ifadelerini kullandı. “(El Bab’da rejimle karşı karşıya gelme ihtimali) Rejimle zaten karşı karşıyayız. Orada Cerablus’ta da biz karşı karşıya kaldık, El Rai’de de, Dabık’ta da kaldık. Görünen değildi, maşa kullandı. Mesela Afrin uzantısında PYD, YPG devredeydi. ABD’nin verdiği silahlar nereye gitti? PYD, YPG hatta DEAŞ’a gitti. Temennim odur ki Cenevre süreci, Rusya ve İran’la birlikte Astana’da başlatılan süreç, inşallah rejimi olumlu bir noktaya çeker ve El Bab hallolmuş olur. El Bab’da bundan sonraki süreçte süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım. Yapılan çalışma bu istikamettedir.” (Bkz. https://tr.sputniknews.com/turkiye/201701271026954801-erdogan-ohal-referandum-astana-elbab-abd-rusya/ )

Bu açıklamaya göre El Bab’ taki IŞİD güçleri en kısa sürede imha edilecek. Nitekim Gaziantep 5. Zırhlı Tugayı General Hüseyin Ataman Kışlası’ndan çıkan 2 adet M60 T tipi tank, jandarma eskortluğunda sınır hattına doğru yola çıkması bu kararlığının göstergesi. Kısa namlulu tankların, Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında yürütülen El-Bab operasyonunda kullanılması bekleniyor. Kısa namlulu olması nedeniyle genellikle önündeki engel ve setlerin kaldırılmasında kullanılan tankların, operasyonlarda piyadelerin önünde yer alarak, tehlikeli görülen hedef ve unsurlara atış yaparak yolu açması nedeniyle de tercih edildiği öğrenildi. (Bkz. http://www.haber7.com/guncel/haber/2250606-goruntuler-bu-sabah-geldi-sinira-gidiyorlar)

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir