Türk Dünyasının ortak değerleri denildiği zaman ilk olarak aklımıza dilimiz, dinimiz, tarihimiz, kültürümüz, örf, adet, gelenek, görenek, eğitimimiz ve folklorumuz gelmektedir. Türk Dünyasının ortak değerlerinin oluşması ve bizlere binlerce yıllık tarih süzgecinden süzüle süzüle gelmesi pek tabi ki çok büyük zorluk ve mücadelelerin neticesinde gerçekleşebilmiştir…
Türk dünyasının ortak değerlerinin binlerce yıllık zorlu süreçler neticesinde korunarak günümüze kadar ulaşabilmesinde kuşkusuz en büyük görev şairlerimize, ozanlarımıza, fikir adamlarımıza, yazarlarımıza, tarihçilerimize ve kültür elçilerimize düşmüştür…
Bu anlamda ilk olarak akla gelen ortak değerlerimize bakacak olursak; Dede Korkut, Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmud, Hoca Ahmet Yesevi, Ahmet Yükneki, Mevlana, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Genceli Nizamî, Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evran, Ali Şir Nevai, Fuzulî, Köroğlu, Karacaoğlan, Mirza Fethali Ahundzade, Abay Kunanbayulu, İsmail Gaspıralı, Elekber Sabir, Mehmet Âkif Ersoy, Ziya Gökalp, Mağcan Cumabayulu, Bahtiyar Vahapzade, Muhtar Avezov, Hüseyin Cavid, Ârif Nihat Asya ve Cengiz Aytmatov isimleri karşımıza çıkmaktadır…
Türk Dünyasının ortak değerleri artık günümüzde TÜRKSOY başta olmak üzere, Türk Keneşi, Türkpa, Türk Kültür Miras Vakfı ve Türk Akademisi gibi uluslararası organizasyonlarımız tarafından korunarak gelecek kuşaklara aktırılması yönünde bu anlamda çok ciddi organizasyonlar yapmaktadırlar. TÜRKSOY, bu bağlamda doğumunun 90’ıncı yıldönümü olması münasebetiyle 2018 yılını ‘Cengiz Aytmatov’u anma yılı’ olarak ilan etmiştir.
Türk Dünyasının ortak değerlerinden biri olan Cengiz Atmatov, sadece Kırgızistan’ın, Kazakistan’ın, Türkiye’nin, Türk Dünyasının değil aynı zamanda Dünya Edebiyatı’nın da gelmiş geçmiş en büyük yazarlarının başında gelmektedir. Aytmatov, Kırgız halkının dünyaya kazandırdığı en büyük armağanıdır.
Aytmatov’un eserleri incelendiği zaman dar anlamda Kırgız ve Kazak insanına, geniş anlamda Türk Dünyasına ve evrensel anlamda ise tüm insanlığa hitap ettiği görülecektir.
12 Aralık 1928’de Kırgızistan’ın Talas bölgesinin Şeker köyünde dünyaya gelen Aytmatov’un hayatı meydana gelen dünya savaşları, ciddi değişim ve dönüşümlerin gölgesinde çok büyük zorluklar içerisinde geçmiştir.
Babası Törökul Aytmatov, Sovyet Kırgızistan döneminde seçkin bir devlet adamıyken, 1937’de Türk birliğini desteklediği için tutuklanmasının ardından içlerinde dönemin Kırgızistan Başbakanı’nın da bulunduğu 137 kişiyle birlikte 1938 yılında infaz edilerek Çon Taş denilen yerde, eski bir tuğla fabrikasına gizlice gömülmüşlerdir.
Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından aydınların katledildiği alan düzenlenerek Ata Beyt isimli anıt mezar haline getirilmiştir. Aytmatov 10 Haziran 2008 tarihinde yaşamını yitirdiğinde vasiyeti üzerine babası Törökul Aytmatov’un yanına Ata-Beyit mezarlığına defnedilmiştir. Cengiz Aytmatov, hayatı boyunca babası gibi Türklük şuurunu Sovyet sistemi içinde muhafaza etmeye çalışarak bu yönde eserler yazmıştır.
Aytmatov çocukluğunda babaannesi Alımkan’ın Kırgız gelenek, görenek, halk türküleri, ağıtlar ve masallarını dinleyerek büyümüş, bu durum eserlerine de yansımıştır.
Aytmatov, Bişkek’te Veterinerlik Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1952’de ilk eserini yazar. Dağlar ve Steplerden Masallar adlı öykü kitabıyla büyük ün kazanan Aytmatov,1963’te Sovyetler Birliliği”nin en önemli edebiyat ödülü olan Lenin Edebiyat Ödülü”nü alan en genç kişi olur. “Cemile” adlı aşk romanının Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızcaya çevrilmesiyle ünü daha geniş kitlelere yayılır.
Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov’un Rusya’daki Sovyet Sosyalist rejim değişikliği sırasında geleneklerini korumaya çalışan insanların anılarının, kutsal saydığı her şeyin yok sayılması, aşkın sorgulanması, insanların mankurtlaşma veya geleneklerini koruma arasındaki tercihler arasında kalmalarının ele aldığı en önemli eserlerinin başında gelmektedir.
Aytmatov’un Fransa’da V. Lackhine tarafından “yılın kitabı” olarak gösterilen “Gün Olur Asra Bedel” eserinde bahsedilen ”mankurtlaşma” süreci kişinin sosyal kimlik değiştirme ve öz kökenine yabancılaşma anlamını karşılayan bir terim olarak sosyal psikoloji literatüründeki yerini almıştır.
Aytmatov yazarlığa başladığı dönemde en büyük desteği dünyaca ünlü Kazak yazar Muhtar Avezov’dan görmüştür. Aytmatov, bir yazısında, ‘’Bir zamanlar Rus kültürünün gelişimini Puşkin nasıl etkilediyse, Orta Asya ülkelerinde çağdaş yaratıcı düşünce ve manevi hayatın oluşumunda da Avezov’un aynı şekilde etkisi olduğunu düşünüyorum” diyerek Avezov’a duymuş olduğu saygıyı bu şekilde dile getirmiştir.
Aytmatov, hayatı boyunca gelenek ve göreneklerine sadık kalmıştır. Eserlerinde mitolojik unsurları, folklorik malzemeyi ustaca kullanan çağdaş bir bilgedir. Onun eserlerinde Kırgız halk kültürünün yanı sıra eski Türk dinî inançları, halk hikâyeleri, efsaneler, masallar, destanlar, türküler gibi halk kültürünün bütün unsurları yazıya dökülerek ölümsüzleşmiştir.
Aymatov’un eserlerindeki en önemli ilham kaynaklarının başında Manas Destanı gelir. Eserlerinde bu bağlamda ağızdan ağza geçen efsaneleri, destanları, masal ve hikâyeleri tüm yönleriyle ele almaya çalışmıştır.
Aytmatov, Türk milletinin tarih içindeki sevinçlerini, tasalarını, kahramanlıklarını ve engin tecrübelerini yazıya dökerek Türk Dünyasında çok sevilip saygı duyulan bir yazar haline gelmiştir.
Eserlerinde içinde yaşadığı toplumun sorunlarını ve çelişkilerini de anlatmıştır. Bu bağlamda sorunların üstünden gelmek için öncellikle geçmişe bağlı olmak gerektiğinin, kendinden ve milletinden haberdar olmanın önemine özellikle dikkat çekmeye çalışmıştır.
Aytmatov, mücadelesini sanat yoluyla vermiş, dönem dönem uygulanan sansürü aşabilmek için eserlerinde çeşitli (mecaz-metafor)benzetmelerden yararlanmıştır.
İleri görüşlü aydın bir kişiliğe sahipti. Günümüzden 50/60 yıl önce Sovyetler döneminde Türk Dünyasının ilerde muhakkak bir araya gelebilmesi gerektiği yönündeki görüşlerini sıklıkla eserlerinde dile getirmiştir.
Türk kültürünün tanıtılmasına ve gelişmesine önemli hizmetlerde bulunan Aytmatov, Türk Dünyasını oluşturan ülke ve topluluklar arasında çok önemli manevi bir köprü görevi üstlenmiştir.
Aytmatov’un eserlerinde kadının sosyal yaşamın içerisinde hem anne hem çalışan mücadeleci bir karakter hem de Türk toplumunda erkek kadar eşit bir kimliğe sahip olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştır.
Aytmatov, Kırgızistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra Talas Bölgesi Milletvekilliği yapmasının yanı sıra diplomat kimliğiyle ülkesini Lüksemburg Büyükelçisi, Avrupa Birliği, NATO ve UNESCO temsilcisi olarakta başarıyla temsil etmiştir.
Aytmatov’un başlıca eserlerine bakacak olursak Gün Olur Asra Bedel, Cemile, Selvi Boylum Al Yazmalım, Cengiz Han’a Küsen Bulut, Çocukluğum, Gül Sarı, İlk Öğretmen, Beyaz Gemi ve Toprak Ana ilk olarak karşımıza çıkar.
UNESCO’nun verilerine göre Aytmatov’un kitapları dünya okuyucularının ilgisini hem edebî hem felsefi derinliğiyle çekmiş. Eserleri 170’ten fazla dile çevrilmiş. Eserlerinin toplam baskı sayısının 60 milyonu geçtiği ifade edilmiştir.
Doğumunun 90’ıncı yıl dönümünde Cengiz Aytmatov’u büyük bir sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyoruz. Türk Dünyası onun öngörüde bulunduğu şekilde gün geçtikçe bir araya gelerek güçlenmeye devam ediyor. Ruhu şad olsun…
Gökhan Güler