Azerbaycan–İsrail–Suriye–Türkiye Dörtgeninde Dikkat Çekici Gelişmeler
Azerbaycan, İsrail, Suriye ve Türkiye arasında dikkat çekici gelişmelere tanıklık ediyoruz. Olayların derin analizine geçmeden önce, son günlerde yaşanan temel gelişmelere kısaca göz atalım:
1. Birkaç gün önce Suriye’de yerel Dürzi liderlerinden birinin Hazreti Muhammed’e hakaret etmesi üzerine büyük bir gerginlik başladı. Öfkelenen Müslümanlarla Dürziler arasında çatışma yaşandı. Bu gerginliği yatıştırmak amacıyla müdahale eden Suriye Silahlı Kuvvetleri ile Dürziler arasında da çatışmalar meydana geldi.
2. İsrail Silahlı Kuvvetleri, Dürzileri koruma gerekçesiyle Şam’a hava saldırısı düzenledi.
3. İsrail Hava Kuvvetleri yalnızca Şam’a değil, Türkiye’nin desteklediği “Sultan Murad” ve “Süleyman Şah” tugaylarının üslerine de hava saldırıları gerçekleştirdi. İsrail savaş uçaklarına karşı Türk F-16’larının havada “uyarı mesajı” verdiğine dair bilgiler basına yansıdı.
4. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Azerbaycan’a planlanan ziyareti ertelendi.
5. Azerbaycan Cumhuriyeti Maliye Bakanı Samir Şerifov başkanlığındaki heyet ise Suriye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu beş olayın analizi, bölgede neler olup bittiğini anlamamıza yardımcı olabilir.
İlk olay – Dürzi liderin İslam peygamberine hakaret etmesi – Suriye içinde dini ve toplumsal zeminde ciddi bir huzursuzluğa neden oldu. Bunun sonucunda yalnızca Müslümanlarla Dürziler arasında değil, aynı zamanda Dürziler ile Suriye Silahlı Kuvvetleri arasında da çatışma yaşandı.
En başından beri, Dürzilerin Suriye’de istikrarı bozabilecek bir güce dönüşmesi bekleniyordu. Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın yeni kabinesini açıkladığında Dürzi temsilcisi Emced Badr’ı Tarım Bakanı olarak ataması, kısa vadeli bir sükûnet sağlasa da uzun vadede Dürzileri cesaretlendirebilecek riskli bir adımdı. Çünkü İsrail, Dürzi kartını aktif biçimde kullanıyor.
İsrail’in hem Şam’a hem de Türkiye destekli askeri grupların mevzilerine saldırması bunun açık bir göstergesidir. İsrail, ne Suriye’nin yeniden güç kazanmasını ne de Türkiye’nin bölgede kalıcı bir varlık göstermesini istemiyor. Tel Aviv, Dürziler aracılığıyla merkezi Şam yönetimi ile bir çatışma zemini oluşturarak kendi güvenliği için bir “tampon bölge” – yani gri bir alan – yaratmak istiyor. Uzun vadede ise Dürzilere yüksek özerklik, hatta bağımsızlık hedefi olduğu da ihtimal dışı değildir.
Türkiye, İsrail’in bu planlarını net biçimde kavramış durumda. İsrail uçaklarına karşı Türk F-16’larının verdiği “uyarı mesajı” bu duruma açık bir yanıttır. Ankara, Tel Aviv’in bu stratejisine sert bir şekilde karşılık vermeye hazır olduğunu göstermektedir.
Bu gelişmelerin ortasında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Azerbaycan ziyaretinin ertelenmesi dikkat çekicidir. İsrail medyası bu durumu “Türkiye’nin hava sahasını kapatması”yla açıklıyor. Ancak asıl nedenin, Suriye’de İsrail ile Türkiye arasında askeri çatışma riskinin artması olduğu açıktır. Tel Aviv, bu ziyareti Bakü açısından önemli kıldığını bilerek “hava sahası” konusunu ön plana çıkarıyor ve böylece Bakü ile Ankara arasında yapay bir soğukluk yaratmaya çalışıyor.
Hatırlatmak gerekir ki, daha önce Cumhurbaşkanı İshak Herzog da COP-29 etkinliğine, Türkiye’nin hava sahasından geçiş izni vermemesi nedeniyle katılamamış ve bu durum Bakü ile Ankara arasında bazı gerilimlere yol açmıştı.
Tüm bu gelişmelerin gölgesinde Samir Şerifov’un Suriye’ye gerçekleştirdiği resmi ziyaret ayrıca dikkat çekicidir. Resmî olarak bu ziyaret, Maliye Bakanı düzeyinde ekonomik bir çerçevede sunulsa da, ziyaretin yalnızca ekonomik boyutla sınırlı olduğuna inanmak zordur. Görünen o ki, Şerifov daha geniş yetkilerle bu ziyareti gerçekleştirmiştir.
Bu ziyaretin muhtemel amaçlarını üç başlık altında toplamak mümkündür:
1. Suriye çevresinde gelişen olayları – özellikle İsrail-Türkiye gerilimi ve olası çatışma risklerini – yerinde değerlendirmek;
2. Enerji kaynaklarının çıkarılması ve Avrupa pazarına taşınması da dâhil olmak üzere iki ülke arasında bir iş birliği yol haritası belirlemek;
3. Suriye–İsrail geriliminin diplomatik çözümü adına Bakü’de olası görüşmelerin zeminini hazırlamak.
Bana göre, Suriye ve İsrail doğrudan müzakere masasına oturmadıkça bu gerginlik sona ermeyecek. Bu süreçte Bakü, arabulucu bir ülke olarak önemli bir rol oynayabilir.
Turan Rzayev