Terörle Mücadelede Psikolojik Savaş
İki devlet arasında yaşanan konvansiyonel savaş sürecinde ülkeler düşman ülkenin halkını psikolojik açıdan çökertmek ve kendi halkının moralini en üst düzeye çıkarmak için psikolojik savaşı bir araç olarak kullanmaktadır. Konvansiyonel savaş, düşük yoğunluklu çatışma (terörle mücadele gibi) veya bir ülke ile rekabet sürecinde psikolojik üstünlük büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü bu süreçte her iki tarafında düşüncesine ve duygularına yön verme hayati önem taşır. Bu nedenle ilk önce kendinizin ve düşmanınızın zayıf ve güçlü yönlerini bilmeli, bunun üzerinden propaganda üretmeli ve toplumları kontrol etmeye çalışmalısınız. Bu sayede size karşı yapılacak olan psikolojik atağa karşı önlem alabilir, düşmanınızı moralini bozabilir ve karşıdaki toplum içinde kargaşaya neden olabilirsiniz. Bu durum halk ile siyasi yöneticiler arasında kopukluğa neden olacaktır ve özellikle ordunun savaşma isteği ile halkın siyasilere olan inancı kırılacaktır. Örnek olarak Türkiye, herhangi bir ülke ile savaştayken düşman ülkeden 10 asker öldürdüğünde Türk Milletinin moral düzeyini yükseltmek için bu sayıyı daha yüksek gösterebilir. Ancak kayıplar verdiğinde ise kayıp oranını çok düşük göstererek haberi geçiştirir. Böylelikle kendi halkının ve ordusunun moralini yüksek tutarak savaşma azmini maksimum seviyeye çıkarabilir ve siyasilere olan güveni arttırabilir. Diğer taraftan ise rakip halkın moralini minimum seviyeye indirerek savaşma isteğini yok edebilir.
Terörle mücadele sırasında psikolojik savaş etkili bir silah iken bu dönem yapılan açıklamalar çeşitli faktörler nedeniyle konvansiyonel savaş sırasında yapılan açıklamalar kadar etkili olmayabilir ve daha kırılgan bir yapıdadır. Çünkü terör eylemlerinde temel amaç toplumların birlik ve bütünlüğünü bozmaktır. Terör saldırıları neticesinde toplum içindeki kopukluk bireysel düzeye inebilmektedir. Özellikle terörist grubun faaliyet yürüttüğü ülke, vatandaşı olduğu ülke ise bu durum daha vahim bir hal almaktadır. Ayrıca gelişen teknoloji psikolojik savaş sürecinde bireylerin algılarını yönetmede hem avantaj hem de dezavantaj sağlamaktadır. Sosyal medya üzerinden insanları yanlış haberlerle yönlendirmek dezavantaj bir durum yaratırken bu alanın kontrolü ve resmi kanallardan yapılan açıklamaların hızlı bir şekilde yayılması avantaj sağlamaktadır. Mesela Çözüm Sürecinin bozulmasından sonra Doğu ve Güneydoğu’da insanların katledildiğine dair PKK yanlısı sosyal medya hesaplarından yapılan yalan paylaşımlar bazı insanları yanlış yönlendirirken bu paylaşımlara karşı yapılan paylaşımlar ve gerekli açıklamalar doğru bilgiye ulaşma noktasında etkili olmuştur.
Bilindiği gibi terör örgütü PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’daki durumuyla alakalı birbirinden farklı ve çeşitli haberler yapılmaktadır. PKK karşıtı ve özellikle siyasi karar alıcılara yakın haber ajanslarının haberleri incelendiğinde Türk güvelik güçlerinin (TSK ve emniyet) olağanüstü bir mücadele içinde olduğu, PKK’nın çok büyük zayiatlar verdiği ve yok olma sürecinde olduğu belirtilmektedir. PKK’ya yakın olan haber ajanslarının haberleri incelendiğinde ise bu ajanslar Türk güvenlik güçlerini karalamakta, öldürülen teröristlerin sayısının çok az olduğu bilakis Türk güvenlik güçlerinin kaybının çok fazla olduğuna dair bir algı yaratmaya çalışmaktadır. Ancak bölgedeki gelişmeleri doğru bir şekilde haber yapan haber ajansı ve edindiği bilgileri tarafsız bir şekilde analiz eden uzman sayısı oldukça azdır.
İlk olarak bilinmelidir ki Türk güvenlik güçleri Doğu ve Güneydoğu’da PKK terör örgütünü il ve ilçe merkezlerden temizleme noktasında büyük bir özveri göstermektedir. Ancak bu süreçte bazı haber ajansları etkisiz hale getirilen PKK’lı teröristlerin sayısını oldukça abartılı vermekte, PKK’ya yakın ajanslar ise bu sayıyı minimum seviyede göstermektedir. PKK yanlısı haber ajanslarının yaptığı haberlerin en son Yüksekova’nın PKK’dan temizlenmesi ile yalan olduğu açığa çıkmıştır. Kahraman olarak gösterilmeye çalışılan terör örgütü PKK’nın Türk güvenlik güçleri karşısında duramadığı, şehirdeki hareket alanlarını kaybettiği ve yavaş yavaş kırsala çekildiği anlaşılmaktadır. Bu noktada en önemli veri kaynağı TSK ise kamuoyunu bilgilendirmek için yaptığı açıklamalardır.
İkinci olarak bazı haber ajansları PKK’nın bitirilmekte olduğuna dair yanlış bir algı yaratmaktadır. Belirli bir mekanda yani il ve ilçelerde terör örgütüyle mücadele etmek zahmetli ve tehlikeli bir süreç olsa mücadele noktasında daha etkili politikalar geliştirilebilir. Ama asıl sorun kırsal bölgede terörü yok etmektir. Türk güvenlik güçlerinin geçmişe dönük olarak PKK’nın “kurtarılmış bölge” adımına karşı bir tecrübesi olduğu bilinmektedir. Ancak terörü kırsal bölgede temizlemenin zor ve uzun bir süreç gerektirdiğini bilen terör örgütü PKK, aldığı darbelerin yanı sıra ilkbaharında getirisinden faydalanarak kırsala çekilme politikası izlemektedir. “PKK Terörü Neden Bitmedi, Nasıl Biter?” kitabında ünlü İngiliz istihbaratçı Lawrence’nin isyanla alakalı “Bu aynen bıçakla çorba içmeye benzer.” sözüne atıf yapan Prof. Dr. Ümit Özdağ (s. 32) terörle mücadelenin uzun bir süreç gerektirdiğinin altını çizmektedir. Ayrıca kent merkezlerinden çekilen PKK, TAK gibi uydu örgütleri aracılığıyla büyük yerleşim yerlerinde tekrar bombalı saldırılarda bulunabilir. Bu saldırılar ise aslında PKK’nın bitirilmek üzere olduğuna dair algıyı yok ederek Türk toplumu üzerinde tam tersi bir etki yaratabilir.
Kırsala çekilmeye başlayan PKK, aynı zamanda Türk ordusunun Kuzey Irak’a yaptığı operasyonlarda aldıkları darbeler neticesinde merkezini Suriye’ye taşımıştır. Bu ise PKK’nın bitirilmesi sürecinde lider kadronun yok edilmesinde en önemli engeldir. Çünkü Türkiye, Rus uçağını düşürdükten sonra Suriye’ye operasyon yapamaz hale gelmiştir. ABD ise bu süreçte Türkiye’nin isteği üzerine Suriye’deki PKK üslerini vurmayacaktır. Çünkü ABD için Suriye’deki öncelik DAİŞ’tir. İkinci olarak bölgede PKK unsurlarının ABD tarafından vurulması ABD-PYD arasında soruna neden olabilir. Bütün bu etkenler çerçevesinde PKK’nın bir-iki yıllık bir zaman diliminde bitirilmesinin zor olduğu Türk Milletine açık bir şekilde anlatılmalı ve toplumun psikolojisi buna hazırlanmalıdır.
Kırsalda PKK’nın yok edilmesi için ilk olarak terör karşıtı bütün siyasi partiler bir arada durarak bu konuda gerekli ciddiyeti göstermelidir. İkinci olarak PKK’nın bölge halkı üzerinde kurmuş olduğu psikoloji yok edilmelidir. Bu noktada il ve ilçelerde harap olan yerleşim yerlerinin tekrardan düzenlenmesi ve devletin halka siyasi çıkardan uzak yardım elini uzatması bu süreçte en önemli unsur olacaktır. Üçüncü olarak sınırlar tam kontrol altına alınarak sınır dışındaki teröristlerin Türkiye’ye girişleri engellenmeli, terörün finans kaynakları ve dış yardımları kesilmedir. Dördüncü terör örgütü PKK’nın faaliyetlerini etnik bir zemine taşımaya çalışmasının önüne geçilmelidir. Son olarak PKK’nın propaganda yapmasının önüne geçilerek psikolojik üstünlük Türkiye Cumhuriyeti’nde olmalıdır. Sosyal meydanında etkisiyle psikolojik savaşta istenilen verim elde edilemeyebilir. Ayrıca PKK’nın içinde bulunan kişilerin önemli bir kısmının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması bu psikolojik savaşı daha kırılgan hale getirmektedir. Terörle mücadele sırasında psikolojik savaşın istenilen verimi göstermesi ancak doğru bilgi ile sağlanabilir. Bu süreçte örgüt üzerinde büyük etki uyandırmak için örgütün lider kadrosu imha edilmelidir. PKK’nın en zayıfladığı dönemlerden birinin terörist başı Abdullah Öcalan’ın yakalandığı dönem olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca PKK’lıların telsiz konuşmaları terör örgütünün iç yüzünü göstermede etkili bir araç olarak kullanılmalıdır.
Amerika Araştırmaları ve Terör Uzmanı Emrah Kaya/ Kafkassam
Facebook- Twitter: @emrhky0407