KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Tarık Alhomayed: Şii Jeopolitiğinde Siyasal İslam’ın rolü

Tarık Alhomayed: Şii Jeopolitiğinde Siyasal İslam’ın rolü

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 5 dk okuma süresi
291 0

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed, ABD’li ve İsrailli mevkidaşlarıyla yaptığı bir toplantıda doğrudan ve net bir mesaj vererek, Yemen-Suudi Arabistan sınırında yeni bir Hizbullah istemediklerini söyledi.

Bu, yeni bir Hizbullah istemediğimiz ve Lübnan’da, Irak’ta ya da herhangi bir yerde terörist Hizbullah’ı kabul etmediğimize dair ABD ile Batı’ya ulaşması gereken doğru ve açık bir mesajdır. Hizbullah gibi örgütlerin varlığının yarattığı tehlikenin en basit kanıtı Lübnan’da geçmişte ve şu anda yaşananlardır.

Yeni veya eski bir Hizbullah istemiyoruz. Çünkü bu örgütün varlığı Arap devletinin yıkılması, bölgenin istikrarının sarsılması, mezhepçiliğin körüklenmesi ve Irak’tan Lübnan’a ve Yemen’den Suriye’ye kadar şahit olduğumuz yıkıcı İran varlığının ve nüfuzunun yayılması anlamına geliyor.

Sahte bir şekilde direniş silahı olarak adlandırılan şeyin sadece vatandaşlarla mücadele etmek için kullanıldığı kanıtlandı. Bunun en basit örneği de Lübnan. Hizbullah ve Emel Hareketi’nin silahları yüzünden geçtiğimiz perşembe günü Lübnan dehşete düştü ve neredeyse bir iç savaşa sürüklenecekti. Bu, Hizbullah’ın silahlarının Lübnanlılara ilk yöneltilişi değil.

Aynı şey Suriye’de de oldu. Sahte direniş silahı sivilleri bastırmak ve öldürmek için kullanıldı. Irak’ta da aynısı yaşandı. Yemen’de de Hizbullah’ın diğer yüzü olan Husiler tarafından bu gerçekleştirildi. Bütün bunların getirdiği sonuç istikrarın sarsılması ve devletlerin içeriden yıkılmasıdır.

Hizbullah ve onun gibilerin büyüme, kalkınma ve refah ile hiçbir ilgisi yoktur. Ne yönetimlere ne kanunlara ne anayasalara ne de siyasi çalışmalara saygıları var. Hizbullah, belirli hedefleri olan bir milis gücüdür. Bu hedeflerin en başında da devlet içinde ve devletin üstünde bir devlet olmak geliyor.

Bunu Husiler Sana’yı ele geçirdiğinde gördük ve her gün de Lübnan’da görüyoruz. Zira Hizbullah suikastları ile insanlara eziyet ediyor, yargıçları görevden alıyor ve haysiyetli güvenlik adamlarını suikastlarla tasfiye ediyor. Aynı şekilde politikacıları ve gazetecileri ortadan kaldırıyor.

Hizbullah tüm bunları devlete ve toplumun bileşenlerine güvenmediği için yapıyor ve aslında bu umurunda değil. Terörist Kasım Süleymani verdiği eski bir röportajda Hasan Nasrallah hakkında “Yüce liderin kelimelerine karşı köklü bir imanı ve inancı var. Bu sözleri gaybla ilgili ilahi sözlermiş gibi görüyor” diyor.

Dolayısıyla bu sıfatlarla nitelenen biri nasıl olur da Lübnan’a düşkün olabilir? Hizbullah gibiler İran’ın Dini Lideri’nin sözlerini “gaybla ilgili ilahi sözlermiş” gibi görürken nasıl bir Irak vatanına, Yemen vatanına veya Suriye vatanına inanabilir!

Sonuç olarak, tıpkı ılımlı ülkelerimizin -Suudi Arabistan, Mısır ve BAE- ve şu anda onları takip eden Tunus’un Sünni siyasal İslam gruplarının tehlikesinden kurtulduğu gibi, Şii siyasal İslam saçmalığından da kurtulmanın zamanı geldi. Irak var gücüyle şu anda bunu yapmaya çalışıyor. Şimdi sıra Yemen ve Lübnan’da.

Mesaj, başta ABD ve Batı olmak üzere özellikle de Washington ve Paris’e karşı açık olmalı. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, silahlı çatışmalar çıktığı sırada Beyrut’ta olduğu için Hizbullah’ın varlığının ne anlama geldiğini elki de kendi gözleriyle görmüş olabilir.

Bu nedenle mesajımız net olmalı o da şu ki, Hizbullah’a veya bu örgütü bölgemizde kopyalama girişimlerine hayır. Bu ‘hayır’, İran’la yapılacak herhangi bir müzakerede net bir şekilde söylenmeli ve sadece sözle kalmayıp eyleme dökülmeli.

Tarık Alhomayed
Şarku’l Avsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir