KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Tarihsel Süreçte Türkiye-Latin Amerika İlişkileri

Tarihsel Süreçte Türkiye-Latin Amerika İlişkileri

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 11 dk okuma süresi
498 0

Tarihsel Süreçte Türkiye-Latin Amerika İlişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Latin Amerika Gezisi
erdlatin
Anadolu coğrafyası ile Latin Amerika’nın ilişkilerinin başlangıcı 19. yüzyılın ikinci yarısına denk gelmektedir. İlk olarak Osmanlı pasaportuna sahip, Latin Amerika’da “Los Turcos” diye tanınan insanların bölgeye göç etmesi ve aynı dönem konsolosluk açılmasıyla ilişkiler başlamıştır. Latin Amerika ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıkça Türkiye bu ülkeleri tanımakta ve çeşitli ülkelerle dostluk anlaşması imzalamaktaydı. Hatta cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bölgenin daha yakından tanınmasını için birçok isim bölgeye gönderilmiştir. Ancak coğrafi uzaklık ve ulaşım seçeneklerinin kısıtlı olması Türkiye ile bölge arasındaki ilişkileri gelişmesini engelleyen temel nedenler olmuştur. Teknolojinin gelişmesine ve ulaşım seçeneklerinin artmasına rağmen Soğuk Savaş döneminin olumsuz havası, Latin Amerika’da siyasi istikrarın bulunmaması, Türkiye’nin iç siyasette yaşadığı sıkıntılı dönemler ve Latin Amerika’daki sol hareketlerden etkilenme korkusu nedeniyle 1990’lı yıllara kadar ilişkilerde önemli bir gelişme yaşanmamıştır. Soğuk Savaş döneminde iki tarafta da yaşanan askeri darbeler ve ABD yanlısı politikalar iki kesim arasında yakınlaşma olmasında öte ilişkilerin gelişememesindeki en önemli nedenlerdir. 1995’te rahmetli Süleyman Demirel bölgeyi ziyaret etmiş ve ikili ilişkileri gelişmesi için çalışmalarda bulunmuştur. Ancak Demirel’in ziyareti sonrası Latin Amerika’yla Türkiye arasındaki ilişkiler tekrardan durgunluk dönemine girmiştir. 1998 yılında Latin Amerika ve Karayipler ile daha yakın ilişkiler kurulması ve gerekli açılımın yapılması için eylem planı hazırlanmıştır. 2000 sonrası Türkiye’nin küreselleşmeye ayak uydurması ve uluslararası politikada daha aktif bir rol oynama isteğinden dolayı daha aktif bir dış politika izlenmeye başlanmıştır. Farklı dönemlerde çeşitli bölgede açılımlar yapan Türkiye, 2006 yılında 1998’deki bölge eylem planını güncellemiş ve bu yıl “Latin Amerika ve Karayipler Yılı” ilan etmiştir. Bu eylem planı kapsamında bölge ile ilgili çeşitli etkinlikler yapılmış ve çeşitli düzeylerde ilişkiler kurulmuştur. 2011, 2012 ve 2013 yıllarında farklı Latin Amerika ülkeleri Türkiye’yi ziyaret etmiş ve çeşitli konularda anlaşmalar imzalanmıştır. Şubat 2015’te ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meksika, Kolombiya ve Küba’ya ziyaret etmiştir. Bu Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bölgeye yaptığı ikinci ziyaret olma özelliği taşımaktadır. Çeşitli tarihlerde Latin Amerika ülkelerinde yeni büyükelçilikler ve temsilcilik açılmıştır. Çeşitli konularda kurulan ilişkilerin yanı sıra Türkiye ile bölge arasındaki ekonomik ilişkiler gelişme göstermiştir. Küreselleşmeyle beraber bölgenin ekonomik olarak taşıdığı potansiyeli kullanmak isteyen Türkiye, ekonomik ilişkilerin gelişmesi noktasında önemli adımlar atmıştır. Türkiye-Latin Amerika ilişkileri 2004 yılında 2 milyar dolar iken 2007’de ise 4 miyar dolar civarında olmuştur. Ayrıca bölgeye kalkınma ve insani yardımlar konusunda desteğini eksik etmeyen Türkiye, TİKA aracılığı ile etkin bir rol üstlenmiştir. Özellikle Haiti’de yaşanan afetlerde Türkiye bu ülkeye ekonomik ve insani destekte bulunmuştur. Ayrıca Türkiye bölgedeki bölgesel örgütlenmelerle ilişkiler kurmuş ve bu ilişkileri geliştirme politikası izlemiştir. Bölge hakkına yapılan akademik çalışmalar ise kısıtlı bir seviyededir. Özellikle Türkiye’deki marjinal sol grupların bölge hakkında ideolojik çalışmaları bölgenin sağlıklı analiz edilmesinde bir engeldi. Ancak Ankara Üniversitesi’nde kurulan Latin Amerika Çalışmaları Anabilim Dalı ve bölge hakkında çalışan araştırmacılar sayısında yaşanan artış bölge hakkında sağlık analizler yapılabilmesini önünü açmıştır. Türkiye’nin son dönemde bölgeyi daha yakından tanımasında iki etken önemli rol oynamıştır. Bunlardan ilki SSCB’nin çökmesi sonrası evrensel sol için lider rolünü oynayan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in hayatını kaybetmesi ikincisi ise İsrail’in Filistin’e düzenlediği saldırılar sonrası İsrail’i terörist devlet ilan eden çeşitli Latin Amerika ülkeler olmuştur. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat’ın Chavez’in cenazesinde ağlaması ve Müslüman ülkelerin İsrail’e göstermediği tepkinin sol partiler tarafından yönetilen Latin Amerika ülkeleri tarafından gösterilmesi dikkatleri bu bölgeye çekmiştir. Türkiye ile Latin Amerika ülkeleri, örgütleri, parlamentoları, üniversiteleri gibi çeşitli kurumlarla ilişkiler kurması Türkiye’nin bölgedeki prestijini arttırmıştır. Türkiye CELAC toplantılarına katılmış, 2014 CARIOM Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne özel konuk olarak katılmış ve SICA’ya bölge-dışı gözlemci olarak üye olmuştur. SSCB’nin yıkılmasıyla moderniteden küreselleşmeye geçen dünyada yaşanan değişimler sonrası Türkiye ve çeşitli Latin Amerika ülkeleri bu değişikliğe ayak uydurarak uluslararası politikada daha aktif bir rol üstlenmiştir. Bu aktif rolün bir yansıması ise ekonomik ilişkilerde kendisini göstermektedir. Özellikle Latin Amerika gibi küresel güçlerin rekabet alanlarından birinde Türkiye’nin pasif kalması büyük bir dezavantaj olacaktı. Latin Amerika’nın taşıdığı potansiyelle birlikte bölgede daha etkili bir hale gelmek isteyen Türkiye, Türk Hava Yolları aracılığı ile bölgeye direk uçuş seferleri başlatmıştır. Ayrıca Latin Amerika’ya yapılan ziyaret sıklığında belirgin bir artış göze çarpmaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Ocak-4 Şubat 2016 tarihleri arasında Şili, Peru ve Ekvador’a düzenlediği gezi 1995, 1998, 2006 ve 2015 yıllarında ilişkilerin gelişmesi için atılan adımlarda kararlı olunduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Geziye Başbakan Yardımcısı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yanı sıra iş adamlarının katılması aslında gezinin amacını ortaya koyar niteliktedir. Bu ziyaret ile bölge ile ilişkilerini diri tutmaya çalışan Erdoğan’ın amacı uluslararası politikada Rusya-Esad-PYD konularında destek almak, iki taraf arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek, dünya piyasalarında enerji fiyatlarının düşmesinden faydalanarak yeni enerji pazarlarına ulaşmak gibi çeşitli konularda anlaşmalar imzalamaktır. Şili’ye yapılan olan ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilerin kurulmasının 90. yıldönümüne denk gelmesi Türkiye’nin bu ülkeye ve bölgeye verdiği önemi göstermektedir. Türkiye’nin Peru’yu ilk kez ziyaret etmesi Peru’da memnuniyetle karşılanmıştır ve iki ülke arasında çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır. Peru Devlet Başkanı Humala’nın “Bu ülkemiz için tarihi bir an” sözleri Türkiye’nin uluslararası politikada ve Latin Amerika bölgesindeki prestijini gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlık makamı düzeyinde Peru’nun yanı sıra Ekvador’a düzenlediği ilk ziyareti önem taşımaktadır. Ancak Erdoğan, yaptığı konuşma sırasında protesto edilmesine korumalar sert tepki gösterdi. Hatta Türkiye Cumhurbaşkanı’nın korumalarının protestocuları desteklediği söylenen bir Ekvador milletvekilini yumrukladığı iddiaları Ekvador tarafından tepkiyle karşılandı. Türkiye’nin Ekvador ile ekonomik ilişkileri 200 milyon dolar civarındadır. Amaç bu oranı ilk aşamadı 500 milyon dolara daha sonra ise 1 milyar dolara çıkarmaktır. Ancak iki ülke arasında yaşanan bu gerginliğin Türkiye’nin bölgedeki politikaları ve prestiji üzerinde olumsuz bir etki yaratma ihtimali yüksektir. Çünkü Latin Amerika’da güvenlik ve insan hakları konularında çeşitli problemler bulunsa da sol grupların bölgedeki etkinliği Türkiye’nin aleyhinde gelişmelerin yaşanmasına neden olabilir. Ayrıca Türkiye, Cumhurbaşkanı’nı protesto edenler hakkında dava açmaya hazırlandığı iddia edilirken Ekvador Dışişleri Bakanı Ricardo Patino, yaptığı açıklamada ise yaşanan olaylar yüzünde Türkiye’ye protesto notası verileceğini açıklamıştır. Patino protestoculara Ekvador polislerinin müdahale etmesi gerektiğinin de altını çizmiştir. Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa konuyla ilgili yaptığı açıklamada misafir olarak gelen bir ülke liderine yapılanların saygısızlık olduğunu dile getirmiştir. Türkiye’nin bu ziyaret sürecinde en çok dile getirdiği sorunlardan biri ise Suriye konusu olmuştur. Suriye’de Rusya’nın varlığına, Esad’ın geleceğine ve PYD’nin çeşitli ülkeler tarafından desteklenmesine dair eleştirilerini dile getiren Erdoğan, özellikle Suriyeli göçmenlerin durumu ve Cenevre’de kurulacak olan barış masasına inancının olmadığını dile getirmiştir. Bir yıl arayla Latin Amerika’ya yapılan bu ziyaretin arkasındaki bir nedenin ise başkanlık sisteminin yerinde görülmesi ve konuyla ilgili bilgi edinmesi olduğu iddia edilmektedir. Özellikle başkanlık sisteminin hazırlanması için görevlendirilen Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu daha önce yaptığı açıklamalarda Türkiye için oluşturulacak sistemin sağlıklı işlemesi Latin Amerika ülkelerindeki sistemlerinde incelendiğine dair söylemleri bu iddiayı kuvvetler niteliktedir.
Emrah Kaya kafkassam Uzmanı

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir