KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Suudi Arabistan’ı yıkacaklar onu Amerika bile kurtaramayacak!

Suudi Arabistan’ı yıkacaklar onu Amerika bile kurtaramayacak!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 8 dk okuma süresi
613 0


Arabesk dinleyenlerin dilinden düşürmedikleri, güftesi Ali Tekintüre, bestesi Mustafa Sayan’a ait “Seni yakacaklar benim yerime/ Seni Allah bile af etmeyecek” şarkı sözünden hareketle, Suudi Arabistan’ın gidişatına “Suudi Arabistan’ı yıkacaklar onu Amerika bile kurtaramayacak!” gibi bir dize kurgulanabilir. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman Bin Abdulaziz’in bugünlerde ABD’ye gerçekleştirdiği ziyaretin perde arkasında bana kalırsa bu korku önemli bir yer tutuyor. Veliaht Prens yerini sağlamlaştırmak için kesenin ağzını açmış, oraya bağış buraya bağış, sağmal bakara gibi dolaşıp duruyor. Suudilerin yandaş medyasına bakılırsa; Veliaht Prens bu ziyaretiyle iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini pekiştiriyor. Oysa bilmiyorlar ki Amerikalıların; “sürekli dost ve düşmanları yoktur, çıkarları vardır”.

Riyad ve Washington arasındaki özel ilişkileri(!) güçlendiren Bin Selman’ın ülke ziyaretleri, yalnızca Suudi Arabistan’ın ekonomik çeşitliliği hedefleyen ekonomisini güçlendirme programına destek bulmakla yetinmiyor. Bu ziyaretler, aynı zamanda, ABD gibi ülkelerin Suudi Arabistanla birlikte sürdürdükleri, Ortadoğu’nun güvenliği ve Yemen’deki milis güçlerle mücadele aracılığıyla İran’ın bölgeye yönelik yıkıcı faaliyetlerini önleme konusundaki çalışmalarına yaklaşımını da güçlendiriyor. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Washington ziyareti, Ortadoğu’da yaşanan krizlerin gölgesinde gerçekleşirken, ABD şirketleri, Suudi Arabistan’ın ekonomisini petrole dayalı olmaktan kurtarmak için uyguladığı 2030 Vizyonu’ndan pay sahibi olmak istiyor. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da Bin Selman’ı kabulünde bu hususa dikkat çekerken, ikili arasında gerçekleşen görüşme, 2030 Vizyonu kapsamında Suudi Arabistan ve ABD arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi yollarını ele aldı.(1)

Veliaht Prens Muhammed Bin Selman Bin Abdulaziz neden korkuyor olabilir? Bu sorunun cevabını, Bush yönetiminde danışmanlık da yapan John Hannah, 11 Ekim 2015’te Foreign Policy dergisinde şöyle açıklamıştı; ABD, Suudi Arabistan’ın çöküşünden endişelenmeye başladı. Bu endişe boşuna değil. Suud hanedanlığı, petrol fiyatlarının düşmesinin ekonomik sonuçlarından, İran ile bölgesel çekişmeleri nedeniyle dış politikada yaptığı hatalara kadar bir dizi faktör nedeniyle tarihinin en kritik sürecini yaşıyor. Bu süreç başarılı yönetilememesi halinde, krallığı içeriden büyük bir karışıklığa ve çöküşe kolayca sürükleyebilme potansiyeli taşıyor. Suudi Arabistan rejimini çöküşe sürükleyebilecek bazı faktörler; Kraliyet ailesi içinde başlayan çatlaklar, Yemen Savaşı, Ekonomik problemler, Hac organizasyonlarındaki yetersizliğin trajediye dönüşmesi, İran’la büyüyen gerilim, ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını azaltması.(2)

Ortadoğu’da Selefi-Vahabi cihatçı akımların en çok Sünni İslam’a (Türkiye) zarar verdiğini çok iyi bilen Veliaht Prens Muhammed Bin Selman Bin Abdulaziz, soğuk savaş döneminde ABD’nin talepleri üzerine Sovyetlere karşı Vahabiliği yaymaya başladıklarını itiraf etmesi, geçmişte yaptıklarının karşılığı olarak kendi güvenliklerinin garantiye alınmasını istemekten başka bir şey değil. Salman’dan öğrendiğimize göre, Suudi rejiminin küresel çapta cami ve medreselere yatırım yapmalarının kökenleri taaa Soğuk Savaş’a kadar uzanıyormuş. Neden böyle yaptıklarını Veliaht Prens şöyle açıklıyor; Sovyetler Birliği’nin Müslüman ülkelerle ilişkileri ilerletmesini engellemek için müttefiklerin Suudi Arabistan’dan kaynaklarını seferber etmesini istemeleri. Sonraki dönemlerde Suudi hükümetlerinin bu işle uğraşırken ipin ucunu kaçırdığını dile getiren Salman ”Şimdi her şeyi geri toplamamız lazım” diyor. Ancak bu geri toplama ABD’nin YPG’ye verdiği silahları geri toplaması gibi. Salman, Vahabiliği yayma faaliyetlerinin finansmanının artık hükümet değil, Suudi merkezli vakıflar tarafından sağlandığını özellikle belirtiyor. Yanisi şu; piyasa ekonomisine giriş yapmaya hazırlanan Suudi hanedanı aklı sıra Vahabiliği yayma faaliyetlerini özelleştirmiş. Tam bir “merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler/ çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler” sendromu.(3)

Bir ara İran’da devrim ihracı tartışmaları yapılırdı. Anlaşılan Persler bu konuda İngiliz hempalarının eline su dökemeyecek durumda. Suudiler bu konuda hayli erken yol almış. Petrolden sonra en büyük ihraç maddesi ABD ve İngiltere emperyalizminin emrine amade Vahabi selefiliği. Petrodoların cazibesine kimsenin dayanamayacağını düşünüyorlar. Lübnan merkezli Hizbullah örgütü lideri Hasan Nasrallah’ın, Suudi Arabistan’ın Suriye’ye İran ile ilişkileri kesmesi karşılığında yüklü miktarda para teklif ettiğini gündeme taşıması sadece Vahabi selefiliğe değil Şia’ya da el attıklarını gösteriyor.(4) Suudi Arabistan’da ulema sınıfı kim ne derse desin, kelimenin tam anlamıyla saray uleması’dır. Bu açıdan bakıldığında din ve devlet ilişkilerinde ortaya çıkan temel tip, siyasal otoritenin dinî otoritenin önüne geçmesi ve onu himayesine almasıdır. Buna Bizantinizm, Gallikanizm veya Sezaropapizm (Sezarpapacılık) denilir. Bu tip örgütlenmede din adamları devlet otoritesine bağlanmışlardır ve hükümdar tarafından denetlenmektedirler. Bu sebeple Suudi Arabistan’da sözde ulema hangi itibarlı bir mevkide olursa olsun, fiil ve söylemlerinde reel politiği gözetmek zorunda. Fetva adına kamuoyuyla paylaştıkları hüküm ve kararları siyasi rejimin gereklerine göre uydurmaları elzem. Türkçesi al takke ver külah. Suudi Arabistan Kraliyet Bayrağında Arapça لا إله إلا الله محمد رسول الله yani La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah yazmaktadır. Arka plandaki yeşil renk İslam’ı, Suudi Arabistan’ı yöneten Suud ailesini, Suudi Arabistan ordusunun gücünü ve cesaretini temsil eder. Bu Bizantinist ulema ve Suud ailesinin işbirliği iki çapraz kılıç üzerine yerleştirilmiş hurma ağacı ile anlatılır.(5) Amerika arkasında, hayal kırıklığına uğramış müttefikler, cesaretlenmiş düşmanlar ve kaos bırakarak Ortadoğu’dan çekiliyor. Suudilerin bunu göremedikleri mevcut durumu iyi okuyamadıkları meydanda. Mekke ve Medine’deki kutsal mekânların mevcudiyetini kendi meşruiyetlerine delil gören, Ortadoğu’nun ‘küresel oyuncusu’ olma hayalindeki Suudi Arabistan rejimi bütün gayretlerine rağmen, ‘göreceli prestij’ dışında bir şey elde etmiş gözükmüyor. Avuçlarını yalayıp oturuyorlar. Onları nelerin beklediğini İsmet Özel; “karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” başlıklı şiirinde “Kardeşler!” deseydim “Kardeşlerim! ” / “Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan / “Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan / “Bakın yaklaşıyor…” dizeleriyle söylemiş. Gönlüne sağlık!

Bakınız:
1- https://turkish.aawsat.com/2018/03/article55383463/veliaht-prensin-abd-ziyareti-iki-ulke-arasindaki-stratejik-isbirligini-guclendiriyor
2- http://amerikabulteni.com/2015/10/10/fp-suudi-arabistan-icin-endiselenme-vakti/
3- https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201803281032819207-suudi-veliahti-muttefikler-istedigi-icin-sovyetlere-karsi-vahabiligi-yaydik/
4- http://www.internethaber.com/sok-iddia-suudi-arabistan-para-teklif-etti-1858589h.htm
5- https://aa.com.tr/tr/analiz-haber/suudi-siyasetinde-dini-otoritenin-rolu/851641
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir