KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Suud ve Türkiye’nin ortak dostu İsrail!

Suud ve Türkiye’nin ortak dostu İsrail!

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 8 dk okuma süresi
329 0

ömür
Eşeği dövemeyen semerini döver! Türkiye’nin kendi sınırları dâhilinde yürüttüğü kara ve hava operasyonları biraz semer dövme ritüeli gibi. Demokratik Suriye Meclisi Eş Başkanı İlham Ahmed’in, Suriye’nin kuzeyinde federal bir yapının altyapısının hazır olduğunu ve Ankara ile yeniden diyalog kurmak istediklerini söylemesi, bu görüşmelerin çoktan başladığını gösteriyor. Amerikalıların bölgede Kürdistan haricinde yeni bir devletin ortaya çıkmasına oldubitti gözüyle bakamayacaklarını Robert F. Worth söylüyor. Kim bu Robert F. Worth? ABD’li gazeteci, New York Times’ın Ortadoğu muhabiri. Sur, Cizre ve Nusaybin operasyonları sırasında izlenimlerini gazetesinde neşretmiş, PKK’nın hendek savaşından bir numara çıkmayacağını, halkın desteğini kaybettiğini falan yazmıştı. Şimdide Ortadoğu’da Kürdistan dışında yeni bir devletin kurulmasının mümkün olmadığını belirterek, ‘Kürdistan Bölgesi bir devlet olarak görülüyor’ analizinde, Suriye’nin şimdiki gibi; Kuzeyinin (Rojava) Kürtlere, orta bölgesinin Sünnilere, Batı Suriye’nin ise rejimin elinde kalacağını görüşünü ileri sürüyor.

Robert F. Worth’u doğrulayan başka gelişme, Menbic operasyonu başlamadan önce, ABD’li, Türk ve DSG’li yetkililerin İncirlik Üssü’nde bir araya gelmesi. Lübnan’dan yayın yapan Es Sefir gazetesi muhabiri Muhammed Ballut’un haberine göre, ABD’nin Türkiye’yi Öcalan’ın koşullarını iyileştirmeye ikna etti, “müzakere süreci” de tekrar başlayacak. Türk yetkililerin PKK’den Kürt illerindeki çatışmayı durdurmasını istediği, bunun karşılığında Menbic operasyonuna Kürtlerin katılmasına yeşil ışık yaktığı ileri sürüldü. Ballut’a göre, Menbic uzlaşması sağlanınca Türkiye’nin yaptığı ilk iş, IŞİD’i Mare kuşatmasından vazgeçirmek oldu. O dönem, IŞİD’in savaşmadan bölgeden çekilmesi tartışılmıştı. IŞİD’in çekilmesinin ardından bölgeye İdlib’den Türk istihbaratının sıkı fıkı olduğu Nureddin Zengi gibi gruplar gönderildi. Bunun, Kürtlerin IŞİD bahanesiyle Efrin’e ilerlemesini önlemek için yapıldığı iddia ediliyor. Türkiye’nin, Menbic operasyonundaki Kürt ağırlığını görmezden geldiğine dikkat çeken Ballut, Erdoğan’ın söylemlerinin aksine, Suriye’nin merkezi otoritesini zayıflatması ya da ülkenin bölünmesi durumunda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki bir Kürt oluşumuna itiraz etmeyeceği görüşünde.

Türkiye ve İsrail ilişkileri, Osmanlı Devletinin bölgeden çekilmesinden sonra Ürdün, Suriye ve Irak’ta İngiliz emperyalizminin yardakçısı olarak kurulan Haşim’i Krallıklarına tepki olarak Türkiye’nin İsrail’i tanıması çok tartışıldı. Haşimi Krallığının İngiliz emperyalizminin projesi olduğunu idrak edemeyen İslamcı tayfanın, en çok eleştirdikleri konuların başında bu mesele gelir. Ancak kaderin cilvesine bakın ki, dillerine doladıkları Siyonist İsrail’le ilişkileri kotarmak onlara nasip oldu. Mavi Marmara olayı her iki ülkenin arasını açsa da kapalı kapılar arkasında görüşmeler ve bazı stratejik alanlarda işbirliği devam etti. Reuters, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Mart ayında Washington’da yapılan nükleer güvenlik zirvesindeyken İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile özel bir görüşme yaptığını yazdı. Mavi Marmara olaylarıyla arası bozulan Türkiye ve İsrail’in doğalgaz rezervleri konusunda anlaşmaya varabileceği söyleniyor. Bu temasa İslamcı kesimin tepkisi yok ama HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye ile İsrail’in anlaştığı iddialarına ilişkin, “Hani İsrail’le görüşmek, Mavi Marmara’dan sonra vatana, millete ihanetti. Hani Kudüs’e ihanetti? Mavi Marmara’dan dolayı tazminat mı ödediler” çıkışında bulundu.

İsrail; Türkiye’nin gölge müttefiki Suudi Arabistan ile düzenli bir ilişki sürecini başlattı. Şimdiki Suud kralının İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun seçim kampanyasına yüklü bir bağışta bulunması, sanırım bu süreci tetikliyor. Suudilerin bu jesti karşılıksız kalmadı. İsrail’in yüksek teknoloji merkezi Herzlia şehrinde yapılan uluslararası bir güvenlik konferansında konuşan Orgeneral Herzi Halevy, Suudi Arabistan yönetimini İran’a karşı tutumu sebebi ile övdü. İsrail, Suriye’de Baas ordusuna karşı savaşan Golan tepeleri çevresinde konuşlu bazı muhalif gruplara lojistik destek sunuyor. Özellikle Golan Tepeleri’nin Kunetra bölgesindeki isyancı birliklerin erzaklarının büyük bölümünü İsrail malı yiyecekler oluşturuyor. Ancak bazı Suriyeliler ‘Siyonist düşmanın’ ekmeğinin yenmesinden dolayı pek mutlu değil. Arap gazetesi Al Kuts Al Arabi’nin bölgedeki görgü tanıklarının ifadelerinden aldığı bilgiye göre, İsrail malı gıda maddeleri 2013’ten beri İsyancılar tarafından tüketiliyor. Bkz. (Suriyeli İsyancılar İsrail ekmeği yiyor/ http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=99620)

Bir köşe yazarı İran tanklarının Kâbe’ye dayanmasından korktuğunu yazmış. Kehanetine göre; İki yıl içinde Basra Körfezi karışacak. İki yıl içinde Basra Körfezi karıştığında, hemen ardından S. Arabistan savaşla yüzleştiğinde, Türkiye hem Doğu’dan hem de Batı’dan gelen tazyiklerle sarsıldığında büyük şaşkınlık yaşayacağımızdan söz ediyor. Ona göre “Suriye savaşı bittiği anda, o uğursuz dalgalar Basra Körfezi’ne yönelecek, Körfez ülkeleri İran tehdidiyle yüzleşecektir. Savaşın Körfez’e yerleşmesi ise İran-S. Arabistan savaşı demektir.” Bu sırada İran tanklarının Kabe kapılarına dayanması işten bile değildir. Bkz. (http://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahimkaragul/islam-ici-armageddon-kasim-suleymani-ve-kabe-savasi-2029891)

Kabe’nin yakılıp yıkılması ilk değil. Harra olayı nedir? Emeviler Kabe’yi mancınıklarla yıkmadılar mı? Mekke’deki direniş sona erdiğinde Mekke’deki kadınlara tecavüz edilmedi mi? Peygamberin yakın arkadaşları öldürülmedi mi? Hadi bunlar çok uzakta kaldı. Suud hanedanı Kabe’yi ele geçiren isyancı Müslümanların eylemlerini mukaddes bölgeye girmeleri haram olan Fransız komandolarıyla kanlı biçimde bastırmadı mı? Köşe yazarının korkularını açığa çıkaran gelişme, İslam Devrimi Muhafızları Ordusu-Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Âl-i Halife hanedanlığının Bahreyn Şiilerinin önderi Şeyh İsa Kasım’ı vatandaşlıktan atma girişimi üzerine çok sert bir bildiri yayınlamış olması. Türkiye geçmişin derdinde değil ama unutmuşta değil! Kendisi olmadıktan sonra Hicazda ha İran olmuş ha Suud hanedanı olmuş ne fark eder? Suud rejimi için tek çıkar yol; Türkiye’ye ilhak kararı alması. Yoksa İran onu ham yapar!
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir