KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Sinan Çuluk’un mirat-ı hakikatinden: ZULÜMDEN DÜNYA HARAB OLDU, REAYADA TAKAT KALMADI

Sinan Çuluk’un mirat-ı hakikatinden: ZULÜMDEN DÜNYA HARAB OLDU, REAYADA TAKAT KALMADI

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
378 0

Üçüncü Selim, amcası I. Abdülhamid’in ölümü üzerine 7 Nisan 1789’da tahta çıktığında devlet Avusturya ve Rusya ile savaş halindeydi. Ülkenin başına geçer geçmez büyük katılımlı bir danışma (meşveret) meclisi toplayıp gerek merkezdeki, gerekse taşradan gelen rical-i devletin fikirlerini özgürce beyan etmelerini istedi. Sonrasında da defalarca meşveret meclisleri toplanmasını emredecek ve Nizam-ı Cedid’e giden yolda devlet erkânının görüşleriyle hareket edecektir.

İlk meşveret meclislerinden birinde okunan hatt-ı hümayunun sureti Osmanlı Arşivi’nde Ali Emiri Fonu’nda bulunmaktadır. İlk önce Cevdet Tarihi’nin 4. cildinin 288. sayfasında ufak tefek farklılıklarla yayımlanmış, sonrasında Enver Ziya Karal aynı metni “Selim III’ün Hattı Hümayunları-Nizam-ı Cedid” adlı eserinin 112-113. sayfasında yine ufak tefek farklarla yayımlamıştır.

Cevdet Paşa’nın görüp kaydettiği metin III. Selim’in elinden çıkma metin midir bilemiyorum ama bugün mevcut olan metin bir surettir, aslı mevcut değildir. O yüzden Cevdet’in aktarımında tahrife uğrayıp uğramadığından emin değilim.

Genellikle musahiplerin, sır kâtiplerinin devlet işlerinde henüz acemi padişahlara yol gösterdiğini, yazmaları gereken hatt-ı hümayunların müsveddelerini kaleme alıp onlar üzerinden padişahların kendi el yazılarıyla temize çekildiğini ve emirlerin o şekilde yürürlüğe girdiğini biliyoruz. Ancak Üçüncü Selim’in buradaki hatt-ı hümayununda üslup gayet bozuk, cümleler yarım, ifadeler muğlâktır.

Anlaşılan, kitabetinin henüz tam gelişmediği bir zamanda ilk emirlerini yazma işini kimseye bırakmak istemedi ve kendi yetersiz üslubuyla kaleme aldı. Cevdet Paşa da metindeki üslup bozukluklarını düzelterek kaydetmiş olmalıdır. Ne var ki, padişahın “Ya Rab bu kullarım bana bildirmediler deyüp ben halâs olurum” cümlesindeki “kullarım” kelimesini “kulların” şekline çevirmesi Cevdet Paşa’nın işgüzarlığıdır. Allah’ın kullarına padişahın da “kullarım” diye hem de Allah’a karşı hitap etmesi içine sinmediğinden ufak bir el hareketiyle bunu gizleyen paşa, ömrü boyunca padişahların kulu olmaktan gurur duyduğunu da saklamayacaktır.

Hatt-ı hümayunun üslubundaki bozukluklar bir tarafa, sade Türkçeyle yazıldığından anlaşılması gayet kolaydır. Aslında “Osmanlıca ağdalı saray lisanıdır” genellemesi bir yanılgıdır. Saray kadınlarının, padişahların yazdıkları gayet rahat anlaşılır sade Türkçe metinlerdir ve “sarayda Osmanlıca, kırsalda Türkçe konuşulurdu” formülleri cehaletin sırıtan yüzüdür.

Hatt-ı hümayun okunduğunda görülecektir ki zalim yöneticiler elinde halkın nasıl bir eziyete maruz kaldığı bizzat padişahın dilinden tasvir edilmekte ve devletin içinden çürüyen kof bir çınar haline geldiği apaçık anlatılmaktadır.

BELGE METNİ

Meclis-i Meşveret’te kıraat olunan hatt-ı hümayun-ı adalet-makrûnun suretidir.
Fî 8 Ş. Sene 203 [4 Mayıs 1789]

Kaymakam Paşa
Kesret-i mezâlimden âlem harâb oldu. Reayada takat kalmamıştır. Kadılar ve naipler ve voyvodalar ve ayanlar ve cizyedarların etmedikleri zulüm yok. Hep emanet ehline sipariş olunmadığından neşʽet etmiştir. Gerek menâsıb-ı ilmiye ve gerek sair menâsıb-ı Devlet-i Aliyye, vezaif-i askeriye, yarın Cenâb-ı Allah rûz-ı cezâda cümleden sual eder. Ne cevap vermeli? Sana tenbih eylediğim hususu semahatlü efendi daimize [şeyhülislam] ve sair efendiler dailerimize ve rical-i devletimiz ile birer birer müzareke edip defʻ ilacın bulup arz edesin. Bizden evvel gelen Selâtîn-i Osman ve ricâl ve ashâblar bir bir nizam vermişler. Biz onların nizamın yıkmadayız. Onlar da bizim gibi insan değil midir? Ben avn u inayet-i Bârî ile icrâsında siyâsette ve reʽfette kusur etmem. Dünya siyaset ve adalet ile nizam bulur. Ve el-yevm devletimin iki düşmana seferi var. Hal nasıldır, hazineler malum, zahire malum, asker ve barut ve mühimmatın nizamı ve keyfiyeti nicedir? Cülûs-ı hümâyûnum henüz vaki olmağla işlerin evvel ve âhirine ve devletimin [devletim] nicedir ketm etmeyüp doğruca müzakere edip badehu hakikatin bildirmekte kusur etmeyesiz. Bu âlem bana emanettir, bildirmeniz matlubumdur. Bir gûne mülahaza edip bildirmezseniz yarın huzûr-ı Bârî’de iki elim yakanızdadır. Ya Rab bu kullarım bana bildirmediler deyüp ben halâs olurum. Eğer bu günden sonra rüşvet alup ve zulm edüp ve edenleri bilüp müraiyle? [Cevdet li-garazin olarak yazmış] ketm ederseniz vallahi ben elbet duyarım. Âbâ ve ceddim ruhu içün evladım babam dahi olsa kıyarım ve siyaset ederim. Böyle bilüp öyle hareket edesin. Din ü devletime sadakat edenlere haklarında efzûn riayet ederim. Ben doğru söze muğber olmam. Devletimize hayırlı olan ne ise hakikatiyle bana bildüresin. Allahü zü’l-Celâl cümleyi hayra muvaffak eyleye. Âmin.

(Matbu metin Tarih-i Cevdet’in ilgili sayfasıdır)

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir