ABD ve Avrupa, İran’la müzakerelerin yeniden başlatılması hususunda bölünmüş durumda. Taraflardan biri bir an önce anlaşmayı imzalamak isterken, diğeri ise bu konuda daha ağır davranıyor. Diğer taraftan bir yanda müzakereleri nükleer dosya ile sınırlamak isteyenler, diğer yanda bölgenin güvenliğinin füze programı ve milis desteğinin yanı sıra nükleer dosyasının ele alınmasıyla sağlanacağına inanan kimseler var.
İran lobisi ise tüm bu tartışmaların ortasında müzakereleri hızlandırmak için aktif bir şekilde çalışıyor. Yayılmacı projesinin ve bunun su yollarının güvenliği ve bir bütün olarak bölgenin güvenliği üzerinde bıraktığı yıkıcı etkileri göz ardı ederek uluslararası toplumu, kendisine yeni fırsatlar tanıması için teşvik ediyor.
Önümüzdeki sahnede “dağıtılmış rollere ve birleşik karara” sahip bir devlet var. ABD yönetimiyle siyasi manevra konusunda tecrübesi var. Avrupa ülkeleri ise İran’ı kontrol altında tutma, yatırım fırsatlarından yararlanma ve Rusya’nın genişlemesini engelleyecek bir eksene çekme olasılığına ikna olmuş durumda. İran’ın Ruhani’nin açıklamalarıyla sertleştiği ve öncelikle yaptırımların kaldırılmasını istediği doğrudur. Ancak geri adım atıyor ve kimin önce geri adım atacağını belirlemek üzere dışişleri bakanı aracılığıyla Avrupa arabuluculuğunu öneriyor: ABD mi yoksa İran mı?
İran, kendisine yönelik saldırı olasılığının azalmasının ardından seçimlerin tarihine odaklandı. Nitekim mevcut hükümetin, seçimlerden önce -kendisi için bir kazanç olması adına- Amerikalıları müzakerelere sürüklemesi gerekiyor. Amerikalı ve Avrupalı müzakereciler elbette bunun farkındalar. Bundan dolayı müzakerelerin ‘uzun zaman alacağı’ yahut ‘hemen cevap verilmeyeceği’ yönünde açıklamalar yapılıyor. ABD-İran ve Avrupa-İran lobisi ise İran’ın nükleer silah geliştirmeye yakın olduğuna ilişkin korkularını dile getirdikleri açıklamalar yayınlıyor ve derhal bir oturum düzenlenmesi çağrısında bulunuyorlar.
İran’ın pozisyonuna gelince, nükleer programının ve uranyum zenginleştirmesinin kendi başına bir amaç olmadığını kanıtladı. Uranyum zenginleştirme oranını düşürmek ve uluslararası denetimi kabul etmek, İran’ın ana hedefi karşılığında uluslararası toplumla pazarlık yapmak için kullandığı bir kozdan ibarettir. Bu ana hedef ise bölgedeki genişleme politikasına ve balistik füze programına göz yumulmasıdır. İran’ın uluslararası toplumu kendisiyle oturup müzakere etmesi için cezbettiği bütün dosyalar, ana hedefi olan genişlemeci projesine hizmet içindir. Ayrıca İran Ruslar, Çinliler, Amerikalılar, Avrupalılar, Türkler ve İsrailliler arasındaki siyasi çekişmeleri kullanarak onları yayılmacı projesinden uzak tutmaya çalışıyor. Füze programını ve terörist milislere desteğini müzakere etmeyeceğini açıkça ilan ediyor.
İran, ilk nükleer anlaşmada kendisine sunulan şeyi ikincisinde de elde etmek istiyor. Çünkü İran nükleer anlaşmayla yaptırımların durdurulması ve el konulan fonların verilmesi gibi mali bir kazanç sağlamadı. Aksine zenginleştirme oranını düşürerek ve uluslararası denetimi kabul ederek genişlemeci politikasına göz yumulması gibi bir ödül kazandı. İlk anlaşmada kendisine verilen ödül buydu. Eski ABD yönetimi, İran’ın Bahreyn, Suriye, Irak, Yemen ve Suudi Arabistan’daki terörizme verdiği desteği görmezden geldi ve hatta u ülkelerin hükümetlerini sorumlu tuttu. Böylece İran’ın genişlemeci politikasının önünü açarak silah ve patlayıcı kaçakçılığı yapmasına imkân tanıdı. İran’ın ikinci anlaşmada aradığı ödüller bunlardır.
Ruhani, Tahran’ın “anlaşmadaki hiçbir maddenin değiştirilmemesi” ve “anlaşmada değişikliğe gidilmesi halinde müzakerelerin reddedileceği” yönündeki geleneksel tutumunu yineledi. Aynı şekilde, Fransa ve ABD’nin İran’la yapılacak müzakerelere ‘Körfez ülkelerinin dahil edilmesi ve müttefiklere danışılması’ yönündeki önerisine yanıt olarak, “Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na hiç kimse dahil edilmeyecek” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anlaşma budur. Kabul ederlerse baş göz üstüne. Herkes daha önceki yükümlülüklerine geri dönecek. Eğer istemezlerse hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilirler.”
Bütün bu gerilimlerin ve rekabetin ortasında şu sorular oldukları yerde duruyor: Bizim projemiz nedir? Kozlar nelerdir? Araçlar nelerdir? Uluslararası toplum, nükleer dosyanın tek başına güvenlik ve barışı sağlamayacağına nasıl ikna olabilir? Uluslararası toplum, İran’ın nükleer programları, balistik füzeleri ve diğer yıkıcı araçlarıyla dünyayı tehdit etmesine nükleer dosyanın müzakere edilmesinin yetmeyeceği hususuna nasıl ikna olabilir?
Sevsen Şair
şarkulavsat