Şimdi yükleniyor

Serkan Yıldız: İran vuruldu. Peki gerçekten haber bu mu?

Dün gece İsrail, İran topraklarını hedef aldı. Ajanslar “Son Dakika” diye geçerken ben sadece şunu düşündüm: Zamanlama artık sadece bir teknik detay. Asıl mesele, stratejik okuma kapasiteniz var mı? Yoksa yalnızca son dakika bildirimlerine mi mahkûmsunuz?

Bu saldırı SÜRPRİZ DEĞİLDİ.
2020’den bu yana bölgesel istihbarat manevraları, “önleyici doktrin” kapsamında hazırlanıyordu. İsrail’in “MABAM” (Campaign Between the Wars) stratejisi, İran’ın bölgesel yayılımını savaş olmadan budamaya dayanır. Bu, bir operasyon değil: Uzun oyunun bir parçası.

İsrail’in istihbarat zihniyeti, “asimetrik tehditlere karşı çok katmanlı caydırıcılık” modeline dayanır.
Yani, İran doğrudan saldırmasa bile, kapasitesinin artışı bile İsrail için hedef haline gelir. Düşman niyetine göre değil, kabiliyetine göre ölçülür.

Peki İran neden ciddi bir misilleme yapamaz?
Çünkü caydırıcılık, karşı tarafın yapabileceklerini değil, yapmakla tehdit ettiklerini dengelemeye çalışır. İran’ın iç dengeleri (ekonomi, halk desteği, rejim içi hizipler) İsrail’e karşı açık bir cepheyi kaldıramaz.

İran’ın cevapları genellikle “İkna edici misilleme” ile sınırlıdır.
Yani hem halkına “intikam aldık” mesajı verilir hem de Batı’yı karşısına alacak doğrudan hamlelerden kaçınılır. Bu, algı mühendisliği ile istihbaratın hibrit kullanımıdır.

ABD devreye girer mi?
Eğer İran’ın cevabı ABD üslerini, petrol yollarını veya İsrail dışında Batılı hedefleri etkilerse, evet.
Ama ABD’nin stratejik önceliği şu an “bölgesel istikrar, enerji güvenliği ve Çin dengesi.” Yani savaşa değil kontrollü kaosa açıklar.

Türkiye ne yapacak?
Asıl mesele bu. Türkiye bu satrançta iki şey yapar:
A. Bölgesel arabuluculuğunu güçlendirmeye çalışır.
B. İstihbarat üzerinden denge kurar.
Yani sahada doğrudan yoktur ama her aktörün hareketini önceden analiz edip pozisyon alır.

Ankara’nın esas kozu: “Stratejik Belirsizlik”
Yani tüm taraflara eşit mesafede duruyor gibi görünüp, her biriyle ayrı ayrı işbirliği geliştirerek istihbarat ve diplomatik derinlik kazanmak.
Bu, klasik dış politika değil. Bu, istihbarat-merkezli çevik dengelemedir.

Bu tür gelişmeleri sadece “roket atıldı mı, uçak kalktı mı” penceresinden okumak sizi taktik seviyeye hapseder.
Ama esas olan stratejik bağlamı kavrayabilmektir.
Çünkü sahada kazanılan şey, masada diplomatik araç haline gelir.

Şunu unutmayın:
İsrail-İran hattında yaşanan her olay, aslında büyük güçlerin dolaylı savaş ve istihbarat hesaplaşmasıdır.
Rusya, Çin, ABD, hatta Körfez ülkeleri bile bu denklemde taşeronlar, vekiller ve gölge aktörler üzerinden manevra yapar.

Bu saldırı, “son dakika” değil.
Bu, bir istihbarat matruşkasıdır.
İçinden çıkaracağınız her katmanda, yeni bir amaç, yeni bir aktör ve yeni bir mesaj gizlidir.

Gerçek soru şu:
Türkiye, bu çok katmanlı savaşta gizli diplomasisiyle hangi dosyaları taşıyor?
Ve kimlere?

Share this content:

Yorum gönder