KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Serdar Bozdoğan: ÜLKEMİZDE DIŞ GÜÇLER VE İÇ MİHRAKLARIN HEDEFLEDİĞİ KAOS TEORİSİ NASIL ÖNLENİR?

Serdar Bozdoğan: ÜLKEMİZDE DIŞ GÜÇLER VE İÇ MİHRAKLARIN HEDEFLEDİĞİ KAOS TEORİSİ NASIL ÖNLENİR?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
372 0

Türkiye jeopolitik, jeo-stratejik ve jeo-kültürel bir konumda dünya siyasetinde önemli bir yerdedir. Tarihin bütün büyük medeniyetleri ve bütün dinler hatta bütün büyük dünya savaşları Anadolu merkezli olup çevre coğrafyalara etki edecek şekilde burada tasarlanmıştır.

“Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır”, diyen Dante içinde bulunduğu buhranlı dönemi ele alırken aynı zamanda “Ya hissettiğin yanlıştır ya da olduğun yer” diyerek karanlık Avrupa çağının gözünü aydın ve müreffeh Anadolu’ya çevirmiştir.

Dante “Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır” derken dünyanın kalbinin İstanbul, merkezinin de Anadolu olduğunu ve bu coğrafyadan uzak geçen vaktin kayıp olduğunu ele almıştır.

Dante, sesine kulak vermeyen karanlık Avrupa için “Cehennemin en kızgın ateşi, ahlaki bir çöküş yaşandığı zamanlarda tepkisizliğini muhafaza edenleri yakacaktır”, derken gelecek kuşağa hedef göstermiştir.

Şu an içinde bulunduğumuz sosyokültürel süreç karanlık Avrupa çağının günümüze tasvir edilmiş halidir. Sihir, büyü, dedikodu, faiz ile servet kazanma, kara borsa, zengin ve fakir ortası ara sınıfın yok oluşu, savaşlar, afetler orta çağdan günümüze mirastır. Tüm dünyayı saran salgın virüs hastalıkları her asrın değişim evresinde kendisini gösterip tüm insanlığı evlerine hapsederek dünyanın coğrafi ve stratejik açıdan yeniden dizayn edilmesini beklemektedir.

Yukarıda saydığımız bütün kaza ve bela unsurları ile muhatap olan insanlık kendisini hayatta kalma evresinde korumaya gayret ederken bu olumsuz süreçlere yön veren dış güçler olarak tanımlanan ve onların iç mihrak uzantıları ile ülke ve bölgelerde hedefleri doğrultusunda hareket etmektedirler.

Yeni bir dünya düzeni arzulayan bu karanlık yapının en büyük hedefi Türkiye ve Türk Milleti’dir.

Türkiye Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı kadim bir devlettir. Türk milleti insanlık tarihinde adalet gözeten asıl ve merhametli bir millettir. Türkiye’nin üç kıtanın buluşma, beş kıtanın ulaşım evresinde önemli bir konumda olması bir çok ülkeyi rahatsız etmektedir. Çünkü herşeyi ile kendine yeten bir Türkiye Avrupa ve diğer kıta ülkeleri için korkulu bir rüyadır.

Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ile din bağı,
Orta Asya ülkeleri ile kan bağı, Doğu Avrupa ve Balkanlar ile can bağı olan Türkiye yeniden medeniyetin beşiği, adalet ve nizamın korunduğu ve çağın öncüsü olacak bir konuma gelmesini hazmedemiyorlar.

Bu yüzden din, kan ve can bağımız olan coğrafyalara yönelik casusluk ağları kurup ekonomik, kültürel, sosyal ve din bağları üzere kara propaganda içeren operasyonlar düzenliyorlar. Son bir asra yakın süredir özellikle FETÖ/PDY örgütü ile ne denli başarı sağladıkları ortada.

Her yüzyılın kendisini yeniler ve enigma teorisine göre eğriler doğrulur, doğruluk içinde saklı olan eğri ortaya çıkar. Yalan söyleyen tarih utanır, yalan söyleyen kültür yozlaşıp yok olur ve yalancı mutlaka ıslah olur.

Bizlere düşen dünü unutmayıp bugüne sahip olmaktır. Bu gün ile yetinmeyip yarına hakim olmak için çalışmaktır. Yarının da hedefi yarından sonrası için adalet ve aydınlık bir dünya olmalıdır.

Bu saydığımız güzide ilkelerden yola çıkarak kendimizi yenilemeli, zihnimizi arındırmalıyız. Bize düşen cebren ve hile ile kuşatılmak istenen yurdumuzu ve ufkumuzu korumak için adım atmak olmalıdır. 29 Ekim 1923′ de atılan adımlar bugünde ilerlememiz gereken istikametin yol haritasını göstermektedir. Bu yol haritası ülkemize ve milletimize yönelik hedeflenen olumsuz politikaları bertaraf etmek ile başlar.

Bunun için ülkemizde siyasi çatışma yerine siyasi uzlaşı ve kültürel bir münazara ekseninde seyir alan siyaset arenasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Çünkü gücü kendisinde görmeyen muhalefet unsurları güce karşı olan hırs ve ihtirasları yüzüne dış güçler tarafından kullanılmaya her zaman müsaittir. Bu bilerek veya bilmeyerek mutlaka gerçekleşir, belki kendisini lider olarak görenler dahi bunun o an farkında olamazlar.

Artan teknolojik imkanlar ve dijital bir hayat evresi etrafımızı sararken bizler zorlukların kolaya dönüşüp rahat bir şekilde ömür sürerken peki zihinlerimizi koruyabiliyor muyuz?

Özellikle Z kuşağı olarak sınıflanan genç nesil tarih, kültür, ahlak, din ve bilim alanında değerlerine ne kadar önem veriyor?

Medya ve sosyal medya aracılığı ile fikirlerin bilgiden uzak bir şekilde topluma sirayet etmesi ve bunların önlenmesinde geç kalınması kime zarar veriyor?

Devlet ahlakı, millet bütünlüğü, ülke müktesebatı ve milli güvenlik mütekabiliyet stratejisine kimler vakıf?

Bütün bu önermelerin ötesinde neler yapmamız gerekiyor?

Medyanın doğru haber ile yayın ilkelerine önem vermesi, çatışma süreçlerine olanak oluşturmamak için gayret etmesi gerekiyor.

Adalet ve düzenleyici kurumların özgür irade ile hiç kimseden emir almaksızın kanun ve yönetmelik esaslarına göre bağımsız bir şekilde hareket etmeleri sağlanmalıdır.

Yabancı misyon temsilcileri ve onlar ile işbirliği veya iletişim süreci içerisinde olan sivil toplum örgütlerinin iç siyasete etki edecek eylemsel veya marjinal hareketleri önlenmelidir.

Terörle mücadele alanında devam eden operasyonlar hız kesmeden devam etmelidir.

Ekonomik krizleri önlemek için ortak bir masada bilimsel metotlar içerisinde hareket ederek kazanım odaklı politikalar hazırlanmalıdır.

Sivil toplum kuruluşları ile ortak bir kanat ekseninde buluşup suhuletin güçlenmesi için adım atılmalıdır. Buna örnek olarak sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MÜSİAD, TÜSİAD, TİM, DEİK, TOBB vb. İş dünyası kuruluşları ile ayrı ayrı görüşüp istişareler içerisinde görüş alış verişinde bulunmalı ve sonra hepsini ortak bir masada biraraya getirip ülkemizin istikrarı ve milletimizin istikbali için yol alacak adımlar atılmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tüm üniversite rektörleri ile bir araya gelerek ülke meselelerine yönelik istişarelerde bulunup her üniversite rektöründen ayrı ayrı bilimsel raporlar ile sürece haiz görüş ve önerileri toplamalıdır.

Sayın cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın il valileri, il emniyet müdürleri, yurt dışında görev yapan Türk büyükelçilikler ve ilçe kaymakamları ile ayrı ayrı toplantılar tertip edip geleceğimize emin bir şekilde yol alacak plan ve programlar tertip edilmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın genel kurmay ve kuvvet komutanları ile ortak bir şekilde terörle mücadele durum değerlendirmesi yapmalıdır.

Bütün bu güzide çalışmalar iletişim başkanlığı aracılığı ile pozitif bir şekilde servis edilip kamuoyu ve dış dünya tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak olan Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü gösterilmelidir.

“Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hayır ile anarak geleceğe emin bir şekilde yol almalıyız.

Serdar Bozdoğan
Stratejist/Yazar

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir