Türkiye Anadolu’dan ibaret değildir. Türk dünyası ile bütünlük sağlayan kadim bir devlettir. Avrupa ile Asya arasında köprü kuran, Ortadoğu’da ki çekiç güçleri kıran, Afrika’daki sömürü düzenlerini bozan, velhasıl Birleşmiş Milletler de “dünya beşten büyüktür” diyebilecek cesaret, feraset ve irade sahibi bir devlettir.
Son olarak doğru bir strateji ile Türk Devletleri Teşkilatı Türk dünyasında büyük bir kazanım etkisi oluşturacak güçlü bir adım olmuştur. Bu önemli projeyi daha nitelikli bir şekilde güçlendirmemiz gerekiyor.
Bütün Türk Devletlerinin tek bir çatı altında ve tek sınır içinde tek bir devlet haline gelmeleri ile sonuçlanacak bir teşkilat stratejisi içerisinde yol almalıyız.
Şuan bunun nasıl gerçekleşebileceği üzerine tezler hazırlamalıyız.
Bu derece doğru istikamet ile yol alan bir stratejinin önünde hiçbir kuvvet duramaz. Yeniden Asya ve Avrupa’nın birleştiği, Afrika ile Ortadoğu’nun kaynaştığı ve muasır medeniyetler seviyesine doğru ilerlemelerin sarf edildiği yer Anadolu toprakları olacaktır.
Bu hususta Türk Devletleri Teşkilatı olarak dikkat etmemiz gereken önemli konular olacaktır.
Sabit ve uzun vadeli bir stratejiden uzak kalıp bilinçsiz bir coşkulu “Türk Dünyası Hipnozu”na sokularak “1.Dünya Savaşı’nda yapıldığı batılı ülkeler tarafından oyuna getirilip Çin’e veya Rusya’ya karşı sahaya sürülmemek için aklıselim hareket etmeliyiz.
Batılı ülkelerin Çin ve Rusya’ya karşı hedefleri istikametinde politikalar hazırladıkları günümüzde bu politikalardan haberdar olan ülkemizin doğru strateji ile yol alması gerekiyor.
Batılı ülkelerin yeni bir planlı soykırım hamlesi ile karşı karşıya gelmemek için kara-propaganda unsurları çok hassas bir şekilde gözden geçirilip gelişmeler doğru istikamet üzere ilerlemelidir.
Eğer bu denge kontrol stratejisine hakim olmazsak batılı ülkelerin hayalleri gerçek olur ve bu sefer anavatanımız Anadolu’yu sarsan tehlikeli oyunlar ile karşı karşıya kalabiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti başkanlık sistemi ile iç ve dış politikayı bir birinden ayırmakta çok doğru bir adım attı. Dış siyasette dış istihbarat stratejileri ile geleceğe güçlü ve kendinden emin adımlar atarken aynı zamanda iç siyasette iç istihbarat stratejileri ile sahaya hakim olmak gerekiyor.
Batılı ülkeler tarafından finans edilen düşünce kuruluşları ve strateji merkezleri yarına yönelik Türkiye’yi ayrıştırmak ve bölmek için saha çalışmaları yapıyorlar. Batılı ülkelerin desteklediği bu düşünce kuruluşları ve strateji merkezleri ülkemize ve bölgemize yönelik hayalini kurduğu site devleti düşüncesi gözden kaçmıyor.
Bu bölücü düşünce sahipleri derinden sürdürdükleri ayrılıkçı İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Trabzon, Van, Sivas, Tunceli, Hatay vb. bölgesel, kültürel ve demografik çalışmaları devletimiz tarafından yakından izlenmekte ve asla bu gibi bir sürece fırsat vermeyecektir.
27 Nisan 1909’daki gibi gafil duruma düşmemek için temkinli ve doğru gözlem ile sahaya hakim olmalıyız. Kendi öz yurdumuzda parya yapıldığımız günler çok geride kaldı. Şuan herşeyi ile kendine yeten bir Türkiye olarak dünya siyasetinde mücadele ediyoruz ve başarılı olacağız.
İçinde bulunduğumuz sürece yönelik doğru analizler ile konulara doğru projeler icra etmeliyiz. Bu derece önemli bir adım başta malum dost görünümlü düşmanlar olmak üzere, tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti düşmanı olanların şah damarlarını kesecek bir strateji olacaktır.
Türk Devletleri Teşkilatı güçlü bir şekilde Avrupa’dan Asya’ya doğru bölgesel güç olurken Türkiye’nin stratejik zekası ile Ortadoğu ve Afrika kıtasında hedeflenen azınlık ve ayrılıkçı hareketler önlenecektir. Bedeli her ne olursa olsun buna hiç bir şekilde müsaade edilmeyecektir. 21. Yüzyıl Türkiye’nin, Türk Milleti ve Türk Dünyasının yılıdır.
Serdar Bozdoğan
Stratejist/Yazar
