Dünya, insan hayatı ve bir çok canlı türüne ev sahipliği yaparken bize sunulan doğal imkanlar ile hayatı idame ettirir ve aynı zamanda gelecek zaman evresi için kendimizi önce koruma, sonra da geliştirme açısından çalışmaya sevk ederiz.
Çağların değişimi ile insan hayatının da ömür serüveni değişiyor. İlkel hayat şartları ile başlayan süreç, daha sonraki asırlara her ne kadar modernleşme evresine girse de doğal olan dengeler, bir bir yerini yeniliklere bırakarak öz benliğini kaybediyor. Bu süreç sanayi devrimi ile çok büyük bir ivme kazanmıştır. Hayatı kolaylaştıran unsurlar artarken doğa ve tabiat dengelerindeki değişimde, doğal olan güzellikler için sonun başlangıcı olmuştur.
Yeşil alanların azalması, sanayi ihtiyacı için talan edilen ormanlar, artan kontrolsüz inşaat yapılanması, kirlenen hava vb. süreçler ekolojik dengeyi bozmaya başlamıştır.
Sanayi devrimi ardından gelen teknoloji devrimi, sanayi unsurlarını da içine kapsayarak daha farklı bir boyut açmıştır. Sanayi devriminde insan ana tema olurken teknoloji devriminde insanın yerini yavaş yavaş robotlar ve mekanik aygıtlar almıştır.
Hızlanan üretim unsurları tüketicilere sunulan seçenekler ile memnun ederken aynı zamanda hayatın doğal olanaklarını azaltmaya başlamıştır. İçinde bulunduğumuz asır daha farklı ve çok boyutlu bir şekilde seyir almaktadır.
Sanayiyi içinde barındıran teknoloji unsuru ile birlikte bilişim sistemi hepsini çatısı altında toplamıştır.
Artan sanayi ve savunma üretimi, makina, teknoloji vb. yenilikler zamanı hızlandıran bir sürece sevk etmekle birlikte doğal ortamı büyük ölçüde zorlamaya başlamıştır.
Bu gün dört mevsim yaşayan ülkemizde dahi artık ekolojik dengeler ve iklim atmosferi büyük ölçüde değişim göstermektedir. Temmuz ayında sağanak yağmur, şubat ayında kar yerine gülümseyen güneş ve yanında kuru rüzgar bizleri büyük ölçüde düşünmeye sevk ediyor. Doğal olmayan bu değişim bizleri sağlık, gıda, tarım, hayvancılık vb. konular üzerine zorlu süreçlere sevk etmektedir. Artan et ve süt ürünleri yanı sıra artık tahıl, kuru ve yaş gıdalarda büyük ölçüde artan fiyatlar ile bizleri daha doğru adımlar ile geleceğe yönelmeye sevk ediyor.
Paris İklim Yasası, Ekim ayında TBMM’de gündeme gelirken bu konuya yönelik doğru adımlar ile yol almak için adım atmalıyız.
Bu hususta TBMM’de Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Araştırma Bilim Kurulu öncülüğünde alanında uzman bilim adamları, uzmanlar, üniversite ve stratejik araştırma merkezleri ile koordineli bir şekilde hareket edilmelidir.
TBMM’de kurulacak Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Araştırma Bilim Kurulu yanı sıra, alanında başarılı akademisyenlerden oluşan ‘Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Araştırma Enstitüsü’ kurulmalıdır.
Doğa ve tabiatı koruma, insan ve diğer canlı türlerinin hayat sürecinin refah seviyede ilerlemesi, flora bitki örtüsünün korunması, gıda, tarım vb. alanlarda yeni ve doğru bir adım ile yol almak için yapılan araştırmalar ile sonuç odaklı çalışmalıyız.
Bu süreç içerisinde büyük şehirlerden planlı bir şekilde doğal ve köy ortamlarına kontrollü göçüș, sanayi uygulamalarında sağlık değerlerini koruma kuralı, gıda üretiminde hijyen ve sağlık, sağlık üretiminde doğal ürünlerin kullanım oranında artış vb. alanlarda başarılar elde etmek mümkün olacaktır.
En önemlisi Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine planlı göçler ile bu bölgelerin her açıdan kalkınması büyük ölçüde kazanım elde ederken aynı zamanda terörle mücadele açısından milli güvenlik politikalarına önemli katkılar sunacaktır.
Serdar BOZDOĞAN
Stratejist/Yazar
