Günümüzde dünya değişiyor ve gelişiyor. Olaylar, süreçler hem iç politikada hem de dış politikada hızla artarken tüm ülkeler bu süreçlerden etkileniyor.
Sorunların çözümü için gayret ederken nitelikli politikalarla hedef odaklı bir şekilde ilerleyerek çözümlerin kısa sürede temin edilmesi için gayret etmeliyiz. Bunun için 29 Ekim 1923’den 2024’ e ve gelecek zamana haiz “Her Şeyiyle Kendine Yeten Bir Türkiye Olmak İçin” adım atmalıyız.
Günümüzde Ortadoğu, Afrika, Güney Asya kıtalarında süregelen çatışma dönemlerinde en çok etkilenen ülke Türkiye’dir. Bu yüzden sorunların çözümü bu kıtalarda olumlu etki tesisi inşa ederken aynı zamanda Türkiye’nin de milli güvenlik politikalarını korumasına vesile olacaktır.
Cumhuriyetin 100. Yılını aşarken en çok dikkat etmemiz gereken konu “Milli Güvenlik” olmalıdır.
Ülkemizin “ Her şeyiyle kendine yeten bir Türkiye” olması için kamu yönetimi, bürokrasi, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle birlikte “Milli Mücadele ” ruhu doğrultusunda hareket etmeliyiz.
29 Ekim 1923’ den günümüze ve yarınlara haiz mücadelenin temeli ülkenin refahı, milletin selameti ve devletin bekası ekseninde seyir alırken içinde bulunduğumuz zorlu süreçleri bertaraf edilmesi için gayret etmeliyiz.
Savunmadan sanayiye, sağlıktan eğitime, kültürden medeniyete, teknolojiden bilişime hep birlikte ortak bir hedef olan “Devletin Bekası” için gayret etmeliyiz. Bugün ilk milli Savunma projelerimizden Bozdoğan savunma füzelerinden, Kaan Uçak projelerine, iha ve sahalardan dünyaya açılan bir Türkiye olarak uzay ve bilim alanında daha etkin bir noktaya erişmek için hep birlikte topyekun olarak çalışmalıyız.
Nitekim TUSAŞ’ a gerçekleşen elim terör saldırısı bizi bu gayretlerden alı koymak için olsada daha çok çalışıp daha çok üretmeye gayret edeceğiz.
Özellikle jeo-stratejik konumda yer alan ülkemizin komşu ülkelerinde tezahür eden çatışma süreçlerinin içerisine çekilmesini önlemek için gayret etmeliyiz. Bunun yanı sıra düzensiz göçle mücadele ederken olası radikal gruplarla mücadele evresinde emniyet ve güvenlik tedbirleri son derece hassas bir şekilde ele alınmalıdır.
Bu konuda İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Bozdoğan ve Gürz Operasyonları ülkemizin iç güvenlik ve milli güvenliği temin etmek için sarf ettiği gayretlerin bir göstergesidir.
Toplum psikolojisi her zamankinden daha güçlü bir şekilde korunurken tüm siyasi partilerin ülke adına ana propaganda etütleri mücadele süreçlerine yönelik başarılar elde edilmesi konusu öncelikli olmalıdır. Bu ilkeden taviz vermeden ilerleyerek muasır medeniyetler seviyesine erişmek için doğru stratejiler eşliğinde yol almalıyız.
Üretim politikası, ihracat ve istihdam politikası ekseninde güçlü olan bir ülke pozisyonuna erişmek için adım atmalıyız. Olası savaş süreçlerine müdahale hamlesi daha doğru adımlarla güç ve zaman kaybetmeden hedefe ulaşmamıza vesile olacaktır. Bu minvalde İçişleri Bakanlığı ile sivil toplum kuruluşları buluşmaları tüm ülke geneline sirayet ederek sorunlar sorun teşkil etmeden devlet ve millet bütünleşmesiyle çözümü sağlanmış olunacaktır.
Tüm bu süreçlerin yanı sıra iklim değişikliği, kuraklık ve düzensiz göç sürecinde yoğun mesai harcarken kamunun zaman ve masraf kaybı önlenecek şekilde yol alınmalıdır. İleride iklim değişikliği ve kuraklık sonrası artacak olan düzensiz dış göçe karşı hazır olmalıyız. Bunun için “Düzensiz Göçle Düzenli Mücadele Stratejisi” ilkesi doğrultusunda yol almalıyız.
Ayrıca yüz yılın en büyük sorunu olan iklim değişikliği ve kuraklık ile mücadele için tarım politikalarında etkin ve güçlü projelerle birlikte yol almalıyız. Örneğin 2 milyon kadının çiftçi ve tarım üretiminde etkin projelerle ilerleyerek hem ekonomi, hem gıda ürünlerinde yeterlilik hem de nitelikli kalkınma için istihdamı güçlü bir şekilde ele almalıyız.
6 Şubat depreminden sonra artan iç göçün kontrollü bir şekilde tekrar illerine dönüş için adım atmalıyız. Ayrıca deprem bölgesinde susuz tarım projeleri için hızlı bir şekilde yol alarak depremde yara alan illerimizin kalkınmasına katkı sunmalıyız.
Mimari bir gözle bakarak ülkemizin içinde bulunduğu durumu en verimli bir şekilde ele alarak hükumet politikalarının etkin bir şekilde seyir almasını sağladığımız da güçlenen devletimiz ve milletimiz olacaktır.
29 Ekim 1923’den günümüze ve yarınlara “Her Şeyiyle Kendine Yeten Bir Türkiye Olmak İçin” güçlü bir vizyon ve kendinden emin bir misyonla ilerleyerek Kızılelma’ya ulaşmalıyız.
SELEN HAKBİLİR
POLİTİKACI/MİMAR