Şark meselesi kelime manası olarak Doğu meselesi olarak adledilebilir. Bu terim daha çok Osmanlı Devleti’ni parçalamayı ifade eden 19. Yüzyılda literatüre girmiş bir tabirdir. 1815 Viyana Kongresi’nden sonra Avusturya ve Rusya’nın sistematik hale getirdiği bu doktrin ilk aşamada Türkler Avrupa’dan sonrada Anadolu’dan atmayı ifade eden bir plandır. Fakat bence bu doktrinin doğuşu 19. Yüzyılda çok önce Atilla’nın Avrupa’ya geçerek burada Avrupa Hun İmparatorluğunu kurması ve fetih hareketlerini gerçekleştirmesiyle başlamıştır. Zira bu fetih hareketlerinden sonra Avrupalı barbar kavimler Türkleri Avrupa’dan atmanın planlarını yapmışlardır.
Avrupalı kavimler, Asyalı Türkleri asla kabul edip sindiremediler. Türklerin İslamiyet’i kabulü ve Anadolu topraklarını fethetmeleri Avrupalıların kinin artırdı ve Türkleri Anadolu’dan atmak için faaliyete geçirdi. Bu bağlamda Haçlı Seferlerine giriştiler. Haçlı Seferlerinin ardından mücadele Haç-Hilal, Doğu-Batı mücadelesine dönüştü.
Batılı devletler Türkleri Anadolu’dan atamayacaklarını anladılar. Bu süreçte Anadolu’da Osmanlı Devleti kuruldu. Osmanlı Devleti, 1353 yılında Balkanlara diğer bir ifade ile Avrupa topraklarına geçmesi fetih hareketlerini Avrupa’da devam etmesine neden oldu. 18 yüzyıla kadar Avrupa’da geniş bir sahaya hükmeden Osmanlı Devleti, burada İslamiyet’i ve Türk kültürünü yaydı. Bu durum ise Avrupalı güçlerin hoşuna gitmedi. Ayrıca bu süreçte Avrupa’da gelişen coğrafi keşifler, Rönesans, Reform hareketleri ve sanayi devrimi Avrupa’nın güçlenmesine Osmanlı Devleti’nin ise güç kaybetmesine sebep oldu.
Güçlenen Avrupa değişen ve gelişen dünyada Türkleri sistemin dışında bırakıp geldikleri yere göndermek istediler. Bu minvalde ilk aşama olarak Türkleri Avrupa topraklarında sonra da Anadolu’dan göndermek istediler. Balkan Savaşları ile Avrupa’daki topraklarının büyük çoğunluğunu kaybeden Osmanlı Devleti, 1915’te patlak veren I.Dünya Savaşı’nı da kaybetmiştir. Bu savaş neticesinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile Anadolu toprakları işgal altına girmiştir. Bu durum karşısında amaçlarına ulaştıklarını düşünen batılı güçler Sevr antlaşmasını imzalatarak hedeflerine son noktayı koymak istemişti. Fakat hesaba katamadıkları tek nokta vardı. Bu da Türk halkının esareti kabul edemeyeceğiydi. Bu doğrultuda Milli Mücadele sonucunda batılı güçler Anadolu topraklarından kovuldu. Şark planı yarım kalmıştı.
Fakat amaçlarına ulaşamayan batılı güçler Şark Planından vazgeçmeyi asla düşünmemişti. Bu süreçten sonra plana farklı bir boyut veren batılı güçler Türklerin Anadolu’dan atılamayacağını düşünerek yöntem değişikliğine gitmiştir. Yeni buldukları yöntem doğrultusunda Türklerle savaşmak yerine halkı yönetecek kendi güdümünde insanlar yetiştirmeyi amaçlamışlardı. Bu insanların iktidarı demokratik yollarla ele geçirememesi halinde ekonomik hamlelerle, suikastler ya da askeri darbelerle kendi güdümündeki kişileri iktidara getirmeyi hedeflemiştir. Bunun en güzel örneği 12 Eylül Darbesi sırasında ABD tarafında söylenen “Bizim Çocuklar Darbe Yapmış” sözü olmuştur.
Batılı güçler her dönemde Türklere karşı bir set oluşturma eğilimine girmiştir. Türkler ise bu setleri başarılı bir şekilde aşmıştır. Kimi zaman Mete Han olup Çin Seddini aşmıştır, kimi zaman Fatih olmuş karadan gemilerini yürütmüştür. Kısacası her dönem batılıların oyununu bozmuştur.
Bu oyunun en sonuncusu 15 Temmuz Darbe kalkışması olmuştur. Bu harekatın İncirlik Üssünden yönetilmesi 21. Yüzyılda da batının Şark planından vazgeçmediğinin bir göstergesidir. Fakat Milli Mücadele döneminde din dil ırk ayrımı olmadan emperyalist batılı güçlere karşı birlik olan Türk halkı bu birliği 2016’da da bozmayarak tam anlamıyla vatan savunması yapmıştır. Batılı emperyalistler bu birlik ve beraberlik karşısında başarısız olmuş ve daha önceki süreçte gizliden gerçekleştirdikleri hasmane tutumu açığa çıkarmıştı. Gerek Suriye’de PYD’yi kullanarak Türkiye sınırına bir set oluşturarak Kürt Devleti’ni desteklemiş, gerekse ekonomik yaptırımlarla halkı sokağa dökmek istemiştir. Fakat Türkler Cerablus harekatıyla bu seti kırmayı başarmıştır. Son olarak Almanya, Hollanda ve Avusturya’dan oluşan yeni bir Haçlı Seddi kurmuşlardır. Her fırsatta demokrasi ve insan haklarını savunan bu sözde demokratik özde emperyalist devletler, tam manasıyla faşizan bir tavır sergilemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanını ve Aile Sosyal Bakanını ülkelerine sokmayarak sınır dışı etmiştir. Bu durum karşısında dahi Avrupa’nın niyeti açığa çıkmıştı.
Sonuç olarak bu çalışmada Şark planı ve tarihsel gelişimini anlatılmaya çalışılmış, bu planın son şekli de gözlerler önüne serilmeye çalışılmıştır. Görüldüğü üzere Aradan yıllarda geçse dahi batılı emperyalistler bu plandan vazgeçmemiş ve vazgeçmeyecektir. Amaç her daim Türklere diz çöktürüp coğrafyadan atmak olacaktır. Fakat Türklerin diz çökmesi demek İslam Dünyasının diz çökmesi demektir. İslam’ın son kalesi Türkiye’dir. Bu yüzden batılı güçler her dönem Türklerin önüne set çekmeye devam edecektir. Türklerin kaderi böyle zor bir coğrafyada yaşamaktır. Fakat her şeye rağmen asla diz çökmeyecektir. Ali Şahin kafkassam
Şark Meselesi ve Türk-Batı İlişkileri
469 0
Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.