KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Sam Mensa:Rusya ve sihirli değnek

Sam Mensa:Rusya ve sihirli değnek

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
285 0

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin dış politikasını yargılamak için henüz çok erken. Bunun için belki de görev süresinin ilk 100 gününün tamamlanması beklenmeli. Meseleyi daha da zorlaştıran şey, çoğu Amerikalı için bir öncelik olmamasına rağmen dış politika da dahil olmak üzere birçok meselede ABD kamuoyunun bölünmüş olması. Washington’ın bölgemize yönelik politikasına gelince; ki bizim ilgilendiğimiz şey bu, buradaki dinamik ve canlı Rus diplomatik aktivizmi zeki gözlemcilerin gözünden kaçmayacaktır. Bu, Moskova’nın yanlışlıkla veya bilinçli olarak, mevcut ABD yönetiminin Ortadoğu’dan çekilme politikasını sürdürdüğünü yakaladığını gösteriyor. ABD’nin bu politikası tam olarak teyit edilmedi. Keza bunun yeniden bir konumlandırma mı yoksa Washington’da yayınlanan güvenlik raporlarının tahminlerine göre şimdi ve gelecekte yaşayacağı yıkımla birlikte bu bölgede meseleleri olduğu gibi bırakma türünden bir politika mı olduğu henüz belli değil.

Rus diplomasisi, ABD’nin bu tereddüdüne karşılık Moskova’nın birden fazla düzeyde yürütülen politikasının özelliği olan güncel ve lokal kazanımları sağlam stratejik başarılara dönüştürmek için çabalarını artırmaya çalışıyor. Ruslar, Akdeniz ve Arap Körfezi’nde nüfuzunu empoze etmeye çalışıyor. Ortadoğu için 1975’te Avrupa’da düzenlenen Helsinki Güvenlik İş birliği Konferansı ilkelerine uygun bir güvenlik sistemi inşa etme emellerini yüksek sesle dillendiriyorlar. Bu, Rusya’nın aktif devletler arasında uzlaştırıcı bir rol oynama gayretini açıklıyor. Bu rolde çarpıcı olan ise olanın, Moskova’nın sahada yaptıklarıyla ulaşmaya çalıştığını söylediği şey arasında şizofrenik bir duruma işaret etmesidir.

Ruslar son zamanlarda, Esed rejiminin meşruiyetini yeniden tesis etme ve iktidarını bir dönem daha pekiştirmeye hazırlık olarak Araplarla Esed arasındaki kopmuş ilişkileri düzeltmeye çalıştılar. Bu politikayla ayrıca aslan payına sahip olacakları, doğrudan çatışmalara dahil oldukları 2015 yılından bu yana Suriye’de elde ettikleri kazanımları destekleyecek Suriye’nin yeniden inşasını başlatmayı umuyorlar. Bu bağlamda Moskova, parlak bir başarı elde etmeden rejimin konumunu takviye amacıyla Suriye muhalefetinin iç ve dış pozisyonlarını yumuşatmaya çalıştı. Rejimle iletişimlerini güçlendirmek ve bölgedeki Amerikan varlığının yakınında bir askeri üs kurmak için Kürtlerin üzerindeki baskısını yoğunlaştırdı. Moskova’nın Suriye ile İsrail arasındaki barış sürecindeki rolüne dair imaları, aynı zamanda İsrail bunu kabul etsin ya da etmesin Hizbullah’a temsilcilik açma hakkı vermek istemesi de bu kapsamda geliyor.

Lübnan’a gelince; Rus liderler Beyrut Limanı’nın yeniden inşasına katılma davetleri alıyorlar. Ayrıca kendilerini hükümetin kurulması önündeki inatçı engellerin aşılmasına yardım etmekle yükümlü kıldılar. Hükümeti kurmakla görevli Başbakan Saad Hariri’nin geçen hafta Moskova’ya düzenlediği ziyaret, Lübnan’ın eski şefkatli annesi Fransa’nın başarısız olduğu bir zamanda Rusya’nın desteğinin açık bir işaretiydi.

Rusya’nın Suriye savaşına girdikten sonra Libya ve Mısır’da kaybettiklerini geri kazandığı da kabul edilmeli. Nitekim şimdi bazılarının Washington ile anlaşmazlıklarından ve boşluklardan açıkça faydalanarak bölgenin tüm başkentlerinde varlık gösteriyor. Diğer bir deyişle; bu kısa sunumdan sonra, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle yaşadığı felaketlerin ardından Putin Rusyası’nın Ortadoğu’da kendisini yeniden ortaya çıktığı ve hesaba katılması gereken uluslararası bir oyuncu olarak rolünü geri kazandığı izlenimi güçleniyor.

Bu izlenim doğru mu? Moskova, Washington’ın başaramadığı uzlaşmaları ve mutabakatları gerçekleştirebilir mi? Bölgedeki Rus aktivizminin kendinden emin ve dinamik olduğu doğru. Ancak bölgede uzun süre kalma ısrarına rağmen gerçekten verimli olacağı kesin değil.

Rus aktivizmi, birden fazla nedenden dolayı yararsız görünüyor. Birinci neden, birden fazla yerde merkezi bir Rus rolünün önünde temel bir engel olarak ortaya çıkan Tahran’ın Moskova ile ilişkisi. Şu ana kadar görünen o ki İran, Suriye’de kök salmış, eski ve çok sayıdaki kazanımlarından ve tabii ki Lübnan’daki hegemonyasından taviz vermeye hazır değil. Bu mesele, anlık uzlaşılardan daha büyük. Şuraya buraya düzenlenen ziyaretlerden ve açılan temsilcilikten daha derin. Dahası Suriye’de sahadaki tüm göstergeler Tahran’ın varlığını pekiştirmeye istekli, Rus memnuniyetsizliğinin ise yüzeysel olduğunu gösteriyor. Öyleyse Rusya, Hizbullah ve İran tarafından yönetildiği bahanesiyle ölecek derecede kan kaybeden Lübnan’a yardım etmeyi reddettiği bir dönemde, Tahran’ın Suriye’deki genişlemesini engellemeden önce Arap ülkelerini Esed rejimini kurtarmaya, onunla ilişkilerini normalleştirmeye ve yardım etmeye nasıl ikna etmeyi düşünüyor?

Moskova, İran’ın desteklediği ve silahlandırdığı Yemen’deki Husilerin attıkları füzelere ve düzenledikleri saldırılara artık her gün maruz kalan Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Körfezi ülkelerine yönelik İran küstahlığını nasıl çözebilir? Bu tehditler ortasında, Tahran’ın, devam eden ve ihraç edilen bir devrim değil de bir devlet olduğuna ikna olmadan önce Helsinki Güvenlik İş birliği Konferansı ilkelerine göre Ortadoğu için ne gibi bir güvenlik sistemi kurulabilir? Tahran nükleer yetenekler elde etme tehditleriyle her gün tüm dünyaya şantaj yapmaya devam ederken nasıl bir bölgesel güvenlik sistemi oluşturulabilir? Diğer yandan Moskova’nın bir vitrinden ibaret hale gelen ve ayakta kalmak için kesişen İran ve Rusya desteğine dayanan, çökmekte olan bir rejimle barışmaya İsrail’i ikna edebileceğine inanan bir akıllı var mı? Moskova’nın iki yıldan uzun süredir sonuçsuz kalan vaatlerinin ardından Suriye’deki İran silahlarının kendisine yönelik tehditleri konusunda Tel Aviv’i sakinleştirmeyi ve rahatlamayı henüz başaramadığı da biliniyor.

Moskova’nın politikası, yeni ABD yönetimi Ortadoğu için bir vizyon oluşturmak konusunda isteksiz olduğu ölçüde başarılı olacaktır. Washington dış politikayı kendi iç politikasının bir devamı olarak görmeye devam ettiği, her yönetimin bir öncekinin politikalarını şeytanlaştırmakta ve onlara karşıt politikalar benimsemekte direttiği sürece başarı sağlayacaktır. Biden yönetimi, Ukrayna ile Moskova arasındaki çatışmada ekonomik yaptırımların yanı sıra Karadeniz’e savaş gemileri göndermek gibi küçük adımlar atıp Moskova, Pekin ve diğerleri ile sorunları ve anlaşmazlıkları bir kerede ele almaya devam ettiği sürece başarılı olacaktır. Bol keseden tehditlere karşı kıt eylemler devam ettiği müddetçe başarıya ulaşacaktır. Moskova, Pekin ve Tahran, Washington ile aynı ilkeleri ve değerleri paylaşan normal ülkeler olarak ele alınmaya devam edildiği sürece başarı elde edecektir. Washington’ın bölgedeki müttefiklerini terk etmekte ısrar etmesi ve onları ilgilendiren uzlaşı ve müzakerelere dahil etmemeyi sürdürmesi ile başarılı olacaktır.

Sözün özü bölgede bizim için mühim olan; Batı, Moskova ve Pekin arasındaki güven eksikliğine ve Ortadoğu’da sadece Rusya’nın elinde sihirli değnek olduğuna dair hüküm süren yanılsamaya rağmen uluslararası sistemdeki güç dengesinin değiştiği bir zamanda Arapların ortak çıkarlarına yönelik vizyonun güçlendirilmesidir.

Sam Mensa şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir