Bu başlığı okuyan birçoğunuz bu laf ona mı düşmüş? diyebilirsiniz. Haklısınız çünkü Türkiye birkaç yıl öncesi başkentte misafir ettiği ve diplomat statüsü tanıdığı PYD başkanına bugün terörist muamelesi yapıyor. Türkiye’nin resmi tezi “PKK terör örgütüdür, PYD PKKnın çatısı altında yandaş bir örgüttür dolayısıyla o da terör örgütüdür” şeklinde. Sofistik akıl yürütmeleri böyledir. Örneğin “yeryüzünde ender bulunan şeyler kıymetlidir, Kör atta yeryüzünde ender bulunur o halde kör atta kıymetlidir” gibi. O nedenle devletin konseptinin değişe bilirliği ve güncellene bilirliği lütfen aklımızdan çıkmasın. Ne demek istediğimi gün gelince daha iyi anlarsınız!
Türkmendağı olmasa Suriye Türkmenleri gündeme belki de hiç gelmeyecekti. Oysa Suriye savaşıyla bu ülkede 3.5 milyon civarında Türkmen’in yaşadığını öğrendik. En çokta Bayır Bucak Türkmenlerini duyduk. 1939 yılında Hatay’ın anavatana katılması sırasında Bayır Bucak bölgesi Suriye’de kaldı. Suriye Türkleri ya da Suriye Türkmenleri, günümüzde ağırlıklı olarak Şam, Lazkiye, Hama, Humus, Halep ve Rakka kentlerinde ve köylerinde yaşıyor. Şam bölgesinde yaşayanlara Şam Türkmeni denirken, Halep ve Rakka bölgesindekilere Halep veya Culap Türkmeni, Lazkiye Türkmenlerine Bayır-Bucak Türkmeni deniliyor. Suriye yönetimi tarafından azınlık olarak kabul edilmezler ve gündelik hayatta Türkmen olarak anılsalar da kayıtlarda “Müslüman” olarak geçmektedirler. Nüfus sayımlarında milliyetleri ile sayılmadıklarından sayıları hakkında kesin bilgi yoktur. Çeşitli kaynaklarda 200.000 ilâ 3.500.000 arasında farklı tahminler verilmektedir. Dini yapıya bakıldığında Suriye Türkmenlerinin büyük çoğunluğu Sünni Hanefi mezhebine mensuptur. Çok az sayıda Alevi Türkmen bulunmaktadır. (Bkz. http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/11/25/bayir-bucak-turkmenleri-kimdir )
Hatay Yayladağı ile Bayır-Bucak bölgesi için bir elmanın iki yarısı denilebilir. Türk oymaklarını Lazkiye’ye yerleştiren Osmanlı yönetimi, öyle stratejik davranmış ki, Tartus’dan Tarsus’a dek uzanan Nusayri yerleşimini, hem dağa hem de sahile yerleştirdiği Bayır-Bucak Türkleriyle bıçak gibi kesmiş. (Bkz. http://www.turkmensitesi.com/suriye_turkmenleri.html ) işte bu tarihi, sosyolojik ve demografik gerçekliği göz önünde bulunduran Rusya devlet başkanı Putin; Moskova Camiinin açılışında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, Suriye’de butik bir Baas/Nuseyri devletinin kurulmasına karşı olmadıkları bilgisini paylaşmıştı. Erdoğan Moskova dönüşünde Putin’in konuyla ilgili görüşlerini gazetecilere aktarmıştı.
Aslında ABD’nin B planı her ne kadar federatif bir yönetimi hedefliyor gözükse de Suriye’nin şimdiden 3-4 parçaya bölünmüşlüğünün tescili bizzat Putin tarafından yapıldı. Çünkü ilk kez Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Suriye’nin gelecekte federasyon olabileceğini söylemişti. Rusya’nın Suriye’de Bosna Hersek benzeri bir model öngördüğü iddia edildi. Suriye’de federasyon tartışmalarına katılan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye hükümeti ve muhalefetinin federal yapıya geçiş kararı alması halinde bunu destekleyeceklerini söyledi. İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon’da, Suriye’de kısmi ve geçici ateşkes niteliğindeki çatışmaların ardından ülkeyi birleştirecek siyasi görüşmelerin işe yaramayacağını belirterek, Suriye’nin federal sisteme geçmesi gerektiğini savunanlardan.
Moskova’nın planı, 1995’te Bosna krizi’nin çözümü için imzalanan Dayton Anlaşması eksenli. Putin’in daha önce Moskova Camiinin açılısına davet ettiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la istişare ettiği Esad yönetimindeki ‘Butik Suriye’ modelinin de facto olabilmesi için Suriye üçe bölünüyor. Buna göre, Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusu Kürtlerin, merkez ve doğusu Sünnilerin özerk bölgesi olacak. Halep’ten Şam’a uzanan sahil kesimi ise Şii Nusayriler, Dürziler, Sünniler ve diğer azınlıkların yaşayacağı üçüncü özerk bölge olacak. Türkiye’nin kırmızı çizgi ilan ettiği Azez-Cerablus hattının ise Sünni bölgesine dahil edilecek. Böylece batıdaki Afrin, diğer Kürt kantonlarıyla birleşmezken tüm özerk bölgelerin Türkiye ile sınırı bulunacak. (Bkz. http://www.nokta32.com/yazar-405-suriye_federasyonunda_rusya_disari_turkiye_iceri.html – http://dombira.eu/welcome/read/929/+suriye,+federasyona+do%C4%9Fru+mu+gidiyor.. )
Türkiye’nin -gedikli dostu püsküllü belası- Şam’ın “ABD ile fazla yakınlaşmakla”, Türkiye’nin “Bağımsız Kürt Devleti kurmaya çalışmakla” suçladığı PYD-YPG lideri Salih Müslim ‘Kürt Devleti İlan Etmek Gibi Düşüncemiz Yok’ diyor. Ayrıca Türkiye’yi bölgede ABD’nin Truva atı gören bazı odakları da uyandıran ve onların ezberini bozan açıklamasında, Türkiye’nin Cerablus harekâtının ABD’nin projelendirdiği Rakka’nın IŞİD’in elinde alınmasını rafa kaldırdığını söylüyor. Suriye Türkmenleri için söyledikleri de bence çok önemli, çünkü Salih Müslim hariçten gazel okuyan birisi değil ve sahanın içindeki bir aktör olarak bunları konuşuyor. Diyor ki; “Biz biliyoruz, oradaki Türkmenler hiçbir zaman Turancılık gibi şeyleri kabul etmezler. Oradaki Türkmenlerin bazıları Şii’dir, bazıları Alevi’dir. Türkiye ile inanç bakımından hiçbir zaman birleşmiş değildir. Sen kalkıp Golan Tepeleri’nden Türkmen’dir diye bir adam getirmişsin, başlarına koymuşsun. Kimse kabul etmez bunu. Cerablus’taki, Azaz’daki, Halep’teki Türkmenler kabul etmez.” (Bkz. http://www.amerikaninsesi.com/a/kurt-devleti-ilan-etmek-gibi-dusuncemiz-yok/3517445.html – http://rudaw.net/turkish/middleeast/21092016 )
Arife tarif gerekmediği gibi arif olan anlar. Yunus Emre derki: “Sağır işitmez sözü / Gece sanır gündüzü / Kördür münkirin gözü / Âlem münevver ise /Az söz erin yüküdür / Çok söz hayvan yüküdür / Biline bu söz yeter / Sende gevher var ise”
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com