KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Salih Kallab: Afganistan, İran Taliban’ı tarafından hedef alınıp tehdit ediliyor!

Salih Kallab: Afganistan, İran Taliban’ı tarafından hedef alınıp tehdit ediliyor!

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
257 0

Öncelikle belirtmeliyiz ki Afganistan, işgaller nedeniyle altüst oldu ve fiili olarak sadece ABD döneminde rahat bir nefes alabildi. Afganistan’ın ana problemlerinden birisi, denize sınırı olmayan bir kara ülkesi olmasıdır. Afganistan, kuzeyinde Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan, batısında İran, doğusunda Çin ve güneyinde ise Pakistan’ın yer aldığı bir Orta Asya ülkesidir. Ayrıca Afganistan, jeostratejik konuma sahip bir ülke olup Asya ülkeleri arasında bir bağlantı noktası teşkil etmektedir. Bunun için tarih boyunca birçok işgalci halkın hedefi haline gelmiştir. Öte yandan büyük devletler kurmuş, yakın ve uzak çevre ülkelere hâkim olmuş birçok hükümdarlığın yanı sıra Afganistan’da Kuşanlar, Akhunlar, Safeviler, Sasaniler, Gazneliler ve Timurlular gibi pek çok devlet ve imparatorluk kurulmuştur.

Unutmamalıyız ki şu an parçalanma tehlikesiyle ve Taliban Hareketi’nin otoritesiyle karşı karşıya kalan Afganistan, yıkıcı iç savaşların sıkıntısını yaşadı. 1989 yılında Sovyet işgalinin sona ermesinin ardından meydana gelen iç savaş bunlardan birisidir. Daha sonra Dünya Ticaret Merkezi kulelerini hedef alan 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD’nin Afganistan hakimiyetine kadar peş peşe darbeler gerçekleşti.

Bilindiği üzere Afganistan’da durumlar, sadece belirli dönemlerde istikrara kavuştu. Hafizullah Emin ve Babrak Karmal zamanında Sovyet güçlerinin Afganistan’a hâkim olduğu dönem buna örnektir. Afganistan, 34 eyaletten oluşmaktadır. Her eyalet, genellikle bağımsız bir devlet gibi hareket etmektedir. Genel olarak Afganistan’ın nüfusu, Peştunlar, Tacikler, Hazaralar, Türkmenler ve Özbekler gibi çeşitli etnik gruplardan oluşmaktadır. Bunlardan Peştunlar, nüfusun yaklaşık yüzde 62’sini oluşturmaktadır. Aralarında Arap azınlığın da bulunduğu diğer çeşitli gruplar ise nüfusun yaklaşık yüzde 2,5’ini teşkil etmektedir.

Afganistan’da kullanılan diller, Darice ve Peştucanın yanı sıra Özbekçe, İngilizce, Türkmence, Urduca, Paşaice, Nuristanice, Arapça ve Beluççadır. Öte yandan Sünni Müslümanlar, nüfusun yüzde 84,7’sini ya da yüzde 89,7’sini oluştururken Şii Müslümanlar (Hazaralar) ise nüfusun yüzde 10-15’ini oluşturmaktadır. Aralarında Sihlerin, Hinduların ve diğerlerinin olduğu küçük azınlıklar ise nüfusun yüzde 3’ünü oluşturmaktadır. Bu oranlarda sürekli değişiklikler olabilmektedir. Çünkü Afganistan’ın sınırı, ülkeye girenler ve ülkeden çıkanlar için daima açıktır.

Unutmamalıyız ki art arda çeşitli rejimlerin yönettiği bu istikrarsız ülke, İslam’a ve Müslümanlara özellikle de Araplara Cemaleddin Afgani, Celaleddin Rumi ve Ebu’l-Feth Şehristani gibi çok sayıda büyük düşünürler takdim etmiştir. Açıkçası ülkenin yaşamakta olduğu tüm bu değişimlere rağmen Afganistan, siyasi ve kültürel anlamda çeşitli yetenekler ortaya çıkarmıştır.

1979 yılı ve sonrasında Sovyet döneminde gazeteci sıfatıyla bu ülkeye çeşitli ziyaretlerde bulundum. O dönemde Afganistan, monarşi-aşiret rejiminden başında Hafizullah Emin’in ve ardından da Necibullah tarafından devrilen Babrak Karmal’ın olduğu sosyalist cumhuriyet rejimine dönüştü. Daha sonra “mücahitler” olarak tanımlanan kimseler, 1989 yılında Sovyet güçlerine karşı zafer kazanarak onları Afganistan’dan çekilmeye zorladı. Böylece sosyalist Afgan rejimi yıkıldı. Bu rejimin temsilcileri, Sovyetler Birliği’ne ve Doğu Avrupa’daki bazı sosyalist devletlere sığındı.

Yine unutmamalıyız ki Anahita Ratebzad, o sosyalist dönemin en önemli temsilcilerinden birisiydi ve aynı zamanda Eğitim Bakanı’ydı. Ayrıca Ratebzad, Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin önemli liderlerinden biriydi. Başkent Kabil’e gidip gelen Arap tüccarlardan birisi, bana bir gazeteci olarak Ratebzad’la görüşüp Afganistan’ın geleceği hakkında kendisiyle konuşmamı önerdi. Ratebzad’la beklediğimden daha hızlı bir şekilde görüştüm. Ratebzad’ın gereğinden fazla açık sözlü olup Afganistan’daki sosyalist rejimin yakında yıkılacağını ve aşiret güçlerinin ülkeyi yönetmek için geri döneceğini bildirmesi beni şaşırtmıştı. Bilindiği üzere o dönemde önemli rol oynayan Ratebzad’ın tüm bu söyledikleri, daha sonra gerçekleşti. Zira Afganistan’daki komünizmin yıkılışı, Rusya’da ve Doğu Avrupa ülkelerindeki komünizmin yıkılışının başlangıcıydı.

Burada önemli olan şu ki Anahita Ratebzad, bana İmam Ali bin Ebu Talib’in (ra) türbesinin ve Mavi Cami’nin bulunduğu Mezar-ı Şerif şehrini ziyaret etmemi tavsiye etti. Afganistan’daki yaygın görüşe göre Hz. Ali’nin Irak’ta şehit edilmesinden sonra naaşı, bir başına bırakılan beyaz bir deve üzerinde Mezar-ı Şerif şehrine ulaşmış. Bazıları, bu türbedeki kişinin Selçuklu Devleti’nin sefiri Ali bin Ebu Talib el-Belhi olduğunu iddia ediyor. Birçok Afganlı ise bunun kesinlikle doğru olmadığını belirtiyor. Bazı söylentilere göre bu türbe, Cengiz Han tarafından yıkılmış ve 15. yüzyılda Sultan Hüseyin Mirza tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Açıkçası Afganistan, istikrarsız ve sıkıntılı durumlarla altüst olan bir ülkedir. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından İran’ın ve özellikle de Veliyyi Fakih Ali Hamaney’in kararıyla Taliban Hareketi buraya geri döndü. Hazara Şiileri olarak yanlış bir şekilde tanımlanan bu kimseler, daha önceden işgal edip kontrol ettikleri Afganistan’a saldırmaya başladı. Hükümet güçleri ise herhangi bir fiili başarı gerçekleştirmeden hala bunlara karşı koymaya çalışıyor. Bu da demek oluyor ki özellikle ABD ve bazı İran karşıtı ülkeler tarafından fiili bir destek olmazsa Tahran; Irak, Suriye, Lübnan ile Yemen’de Husilerin kontrol ettiği bazı bölgelerde elde ettiği başarılar gibi Afganistan’da da kesinlikle fiili başarılar gerçekleştirecektir. Ayrıca bazı bilgilere göre İranlılar, Libya’da da birtakım ihlallerde bulundu.

Açık ve kesin olan bir şey var ki ABD ve ilgili ülkeler tarafından fiili bir destek olmazsa Afganistan, Veliyyi Fakih devletine bağlı hale gelecek ve bölgedeki bazı stratejik ülkeleri de yanında götürecek. İşte o zaman Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, dünyanın en etkili 100 kadınından biri olan Lübnanlı eşi Rula Gani’yi de yanında götürecektir.

Bilindiği üzere İran’ın ve bazı komşu ülkelerin desteğiyle Afganistan’ı işgal eden Taliban Hareketi’ni buradan çıkartan ABD’dir. Açıkçası ABD özellikle de Başkan Joe Biden yönetimi ve ilgili bazı İslam ülkeleri tarafından gerçek ve fiili bir destek olmazsa bu önemli ve stratejik ülke, iç çatışmalara ve kanlı çarpışmalara yeniden sahne olacaktır. Tüm bunlardan istifade eden ise Irak’ı, Suriye’yi, Lübnan’ı ve Yemen’de Husilerin hâkim olduğu bölgeleri ve bunların yanı sıra bazı Asya ülkelerini (ki bu tam olarak kesin değildir) kontrol eden Veliyyi Fakih devleti olacaktır.
Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir