KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Rutin dışından rutine dönüş: Rutin ABD

Rutin dışından rutine dönüş: Rutin ABD

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
329 0

Trump, ABD’de seçilmeden önce de aykırı ve sivri finansal ve ticari bir fenomendi. Amerika’nın rekabetçi, gösterişçi ve gücün şovunu yapan kültürel parametrelerinin tam bir temsilcisiydi, 21’nci asra uydurulmuş ve modifiye edilmiş bir kovboydu.

Siyasal bir liderde olması gereken hemen her şey vardı Trump’ta, entelektüel bir imaj ve vakur bir ülke lideri olma dışında. Bunları gerekli görseydi, Trump, edinmek için gerekenleri yapardı. Oysa Trump’ın üstlendiği misyon, onun zaten bir dönemlik bir fenomen olarak kurgulanmasını gerektiriyordu.

Kuşkusuz, ABD başkanları içinde Trump modelinde bir başkan, galeride yoktur. Sahip olduğu olanaklar kümesi, Trump’ın başkanlık için gereken tüm alet çantalarını sağlaması için yeterlidir. Buna rağmen Trump, bu yola tam olarak başvurmamıştır.

ABD gibi bir “sistem devleti” içinde Başkanlık “özerk” alanını “özgün” sayılabilecek bir biçimde doldurması öngörüldüğü için, Trump, olması gerektiği gibi sıra dışı bir ABD başkanı olmuştur.

Trump için en büyük şanssızlık, pandeminin patlamasıdır. Pandemi, Trump için ek bir dört yılın düşünülmesini engellemiştir.

ABD gibi sistemi oturmuş bir küresel mega makinanın komutasında Trump profiline sahip bir liderin bulunması tüm muhataplarının yeterince kafasını karıştırmıştır. Bu “nev-i şahsına münhasır” işadamı/siyasetçi profili, şüphesiz muhataplarını kilitleyen, “acaba karşımdaki Trump mı yoksa ABD devleti mi” ikilemine iten, yürüyen bir tuzaktı.

Çin gibi bir devin liderlerinin de aslında işadamı/politikacı antentine sahip oldukları analiz edildiğinde Trump’ın görev yaptığı süre içinde Çin’in şimdiki ve gelecekteki açık ve gizli ajandalarının deşifre edilmesinde Trump’ın ciddi bir işlev gördüğünü saptamak gerekir.

Her ne kadar işadamı titrine sahip olmasalar da Çin’in yönetici elitinin “siyasal işadamı” ya da “siyasal kadrolu işadamı” profilinin içini tam olarak doldurduğu da teslim edilmelidir.

Pandemi sürecinin fazlasıyla dayattığı genişletilmiş sosyal devlet stratejisinin ABD’de uygulanması için Trump’ın pek de ideal bir profile sahip olmadığı çok açıktır. Biden’ın bu profile oturan portre olduğu tartışmasız kabul edilecektir.

Yine Trump’ın işadamı pervasızlığı, kitlelerin sosyal ve siyasal tahammül limitlerinin dibe vurduğu bir sırada ABD için fazlasıyla provakatif olurdu ki, bu, Amerika için şu aşamada iç sorunları pik yaptırmak olurdu.

Dolayısıyla sosyal sorumluluk katsayısı ve çarpan etkisi yüksek olan Biden, bu kritik süreçte ABD sosyolojisinin istediği tüm parametreleri karşılama açısından Trump’tan daha avantajlıydı. Bu avantaj da işlemiş oldu.

Trump’ın ABD’ye en büyük katkısı, Rusya ve Çin dışındaki tüm partner, müttefik ve diğer ülkeleri ve devlet mekanizmalarını şaşırtan siyasal, ekonomik, diplomatik ve askeri tutumu olmuştur.

ABD, devlet mekanizması çıkar üretici ve çıkarları koruyucu şekilde işlemesi sebebiyle, şirket/devlet olarak tanımlanır ve ABD küresel diplomatik bürokratları da işadamı/bürokrat olarak kabul edilir.

Trump’ın ABD’ye en büyük katkılarından birisinin de yukarıdaki tanımı olağanüstü derecede “makul” hale getirmesi olmuştur. Çünkü Trump türü aşırı derecede “işadamı” bir ABD lideri ve ABD devleti, uluslararası ilişkiler dinamiklerinin tüm kadim işleyişini aniden tahrip edecek bir terminatöre dönüşme tehlikesini aşırı bir şekilde dışa vurmaya başlamıştı.

Trump gibi bir işadamı, öngörülebilir olduğunda güçlü olmayacağını bilir. Öngörülebilir olduğunda da oyunu ve kurallarını değiştirir. Bu, ABD’nin profilini deforme eder ve ABD ile birleşimi devletlerin ve diğer partnerlerin “duruşunu” bozar.

Biden bu tehlikeyi ortadan kaldıracak siyasal vakura ve siyasal güven teminini yeniden inşa edecek arka plana sahiptir.

ABD gibi küresel bir gücün yol alırken oluşturduğu dalgalara karşı tüm devletlerin geliştirdiği strateji, yerel, bölgesel ve küresel dalgalardan en az etkilenmenin yolunu bulmak olarak tanımlanabilir.

Ancak OPEC’in ortaya çıkışı ile birlikte ABD gibi güçlü tsunamik nitelikli dalgalar oluşturabilecek aktörlerin sayısı artmaya başlamıştır. Çin gibi bir gücün ortaya çıkması, asimetrik devlet ve örgütlerin terör, siber saldırılar ve finansal araçlarla asimetrik sonuçlar elde edebilecekleri yeteneklere kavuşması, ABD’nin tek kutuplu bir dünya hegemonyasını tehdit eder hale gelmiştir.

ABD’ye göre artık ABD gibi dalgalar oluşturabilecek devletler ve asimetrik örgütler ve bilişim teknolojileri söz konusudur. Bu yeni dünyada Trump gibi bir işadamı profili ile sonuç almak olanaksızdır. Yeni nesil güçlere karşı eski nesil güç, teknoloji ve vizyonlar işe yaramazdır.

Biden de eski nesil bir vizyona sahip midir? Yoksa tüm misyonu, kendisinin de ifade ettiği gibi tüm Amerikalıların lideri olmak, yani takım bütünlüğünü sağlamak mıdır?

Biden’ın misyonunu, bu bağlamda, yeni ABD küresel stratejisinin hazırlanması ve realize edilmesi sürecinde ulusal orkestra şefi olarak ulusal senkronizasyonu sağlamak ve

ABD’nin bileşenlerine ve müttefiklerine gereken güveni transfer etmektir.

ABD, Trump ile rutin işleyişinin dışına çıkmış ve rutin dışı süreçte elde etmesi gerekenleri devşirmiş ve tekrar rutine dönmüştür.

Zaten ABD rutin işleyişinin uygulamada olduğu zaman küresel hegemonyasını kurabilecek bir sisteme sahiptir ki bu da çok “rutin” bir sistem değildir. Trump bu bağlamda ABD’nin ihtiyacı olan informel lider olarak görevini yapmıştır.

Şimdi formel klasik ABD devlet sistemi tekrar yürürlüktedir. Bunun ABD ve diğer ülkeler için de anlamı açıktır.

Ömer Özkaya

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir