KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Rusya’ya Karşı “Anakonda” Stratejisi

Rusya’ya Karşı “Anakonda” Stratejisi

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 10 dk okuma süresi
328 0

Rusya’ya Karşı “Anakonda” Stratejisi

sabiraskeroğlu
Temmuz ayında Polonya’nın başkenti Varşova’da toplanacak NATO zirvesine kısa bir süre kala, Polonya ve Litvanya topraklarında NATO’nun 1989’dan beri en kapsamlı askeri tatbikatı başladı. 1 Haziran’da başlayan ve 17 Hazirana kadar sürecek olan tatbikata Türkiye de dahil olmak üzere 28 ülke katılıyor. Bunlar arasında Ukrayna, Gürcistan, Finlandiya, Makedonya, Kosova gibi NATO üyesi olmayan ancak ittifakla yakın işbirliği içerisinde olan ülkeler de var.

Otuz binden fazla askerin katıldığı tatbikatta 2900 araç, 105 savaş uçağı ve taarruz helikopterleri ve 12 savaş gemisi ‘Botniya’, ‘Torrike’ ve ‘Lindsey’ gibi hayali devletlerin saldırısına karşı koyuyorlar. Tatbikatın ana hedefi, Kırım örneğinde olduğu gibi hibrid savaşlara hazırlıktır. Tatbikatın ismi ise Anakonda’dır. Tatbikatın sona ermesinden sonra tatbikata katılan bazı birlik ve araçların Polonya’da kalması, bu ülkede daimi konuşlanması bekleniyor.

Rusya Federasyonu tarafından, bu tatbikatla ilgili olarak; “yapılanların istikrar bozucu nitelik taşıdığı” belirtildi. Rusya tarafında endişe yaratan bu büyüklük ve içerikte bir tatbikatın yapılmasında ısrar eden tarafın, Rusya’dan tehdit algılayan Polonya olduğu belirtiliyor. Oniki bin askerle tatbikata katılan Polonya’nın endişelerinin temelsiz olmadığı söylenebilir. Polonya, tarihi boyunca başta Rusya olmak üzere komşuları tarafından işgal edilmiş ve paylaşılmıştır: 1772’de Rusya, Avusturya ve Prusya arasında, 1792’de Rusya ve Prusya arasında, 1795’te Rusya, Avusturya ve Prusya arasında, 1815’te Rusya, Avusturya ve Prusya arasında. Son olarak da 1939’da Almanya ile SSCB arasında yapılan gizli anlaşmayla Polonya toprakları beşinci kez paylaşılmış ve ülke işgal altına girmiştir. Yani tarihsel olarak Polonya’ya karşı Rusya tarafından bir tehdit her zaman var olmuştur. Ancak benzer bir tehdit Almanlardan da her zaman vardı. Ancak bugün Polonya kendisine karşı en büyük tehdidin Rusya tarafından geldiğini düşünmektedir. Bunun esas nedeni ise, Alman tehdidini artıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun artık tarih sahnesinden silinmiş olması, Almanya’nın ise Polonya ile NATO’da aynı ittifak içerisinde olmasıdır. Öte yandan hem Almanya hem de Polonya Avrupa Birliği üyesidir. Almanya II. Dünya Savaşından sonra uzun süre—1990’a kadar—ABD, İngiltere ve Fransa’nın askeri ‘işgali’ altında kalmış, demokratikleşmesini tamamlamış ve ‘birleşme’ öncesi hâlihazır Almanya-Polonya sınırını resmi olarak tanıyarak, Polonya’daki eski Alman topraklarına olan taleplerinden hukuken vaz geçmiştir. Polonya bugün NATO içerisinde ABD’nin en yakın müttefiklerinden biridir. Diğer tarafta ise sürekli askeri modernizasyonunu geliştiren ve eski Sovyet ülkelerinin Batı’yla işbirliğine gitmesini engellemek için baskı ve hatta gerektiğinde askeri müdahaleye başvurmaktan çekinmeyen Rusya vardır.

NATO aynı zamanda, Baltık denizinde deniz araçlarının dışında 160 hava aracı ve 40 bin askerin katıldığı geniş kapsamlı ‘Baltops-2016’ tatbikatını da yürütmektedir. Bu tatbikat NATO üyesi olmayan Finlandiya ve İsveç ile NATO üyesi Danimarka, Norveç ve İzlanda arasında 2014’te imzalanan daha sıkı işbirliğine ilişkin bir anlaşmaya dayanmaktadır. Finlandiya ve İsveç, NATO’nun girebileceği bir çatışmada doğrudan yer almayacak olsalar da ittifaka kendi topraklarının ve askeri üslerin kullanılmasına izin vermektedirler. Bu da bir zamanlar tarafsız olan bu iki ülkenin tarafını seçmiş olduğunu göstermektedir.

NATO’nun tüm bu çabalarının temel nedeni Rusya’nın çevrelenmesidir. Bu çevrelemede sadece Rusya’ya sınırı olan NATO’nun doğu ülkeleri değil, Litvanya’daki NATO taburunun komutanlığını üstlenen Almanya da yer almaktadır. Aynı zamanda Almanya ile İngiltere 2017’den itibaren Polonya ve Baltık ülkelerinde ikişer olmak üzere toplam dört kalıcı tabur yerleştireceklerini açıkladı. Bir tabur 500 ile 1000 askeri personelden oluşmaktadır. Almanya, ülkenin güvenlik konseptini belirleyen ‘Beyaz Kitapta’, Rusya’nın artık bir ortak olmadığını, barış ile savaş arasındaki sınırın silinmeye başladığını, Rusya’nın Batı’dan yüz çevirerek Avrupa sınırlarında askeri faaliyetlerini yoğunlaştırmaya başladığını belirtmektedir. Rusya’nın nükleer gücünü çevrelemesi gerektiğini belirten Estonya ise, ülkede Patriot füze sistemlerinin yerleştirilmesi için NATO’ya çağrı yapmaktadır.

Çevreleme stratejisinin sembolik ismi olan ‘Anakonda’ özellikle Soğuk Savaş’ta ABD tarafından Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanmıştı. Örneğin, NATO’nun kurulmasıyla birlikte bu ittifak Sovyetler Birliği’ni Avrupa’da çevrelemeyi öngörürken, Bağdat Paktı ve ardından CENTO Orta Doğu’da CEATO Doğu Asya’da böyle bir işlevi amaçlamaktaydı.

Şimdi ise, aynı strateji Rusya’ya karşı uygulanmaya çalışılmaktadır. Anakonda stratejisi ‘kurbanı’ ya da muhasım gücü doğrudan silahlı çatışmayla değil, sınırlarında çember örerek, dış dünyayla ilişkilerini sınırlamayı ve devamında da tamamen keserek yavaşça zayıflamasını sağlamayı amaçlamaktır. Somut olarak bu strateji, Rusya’nın komşularının ABD önderliğinde tek bir ittifak içerisine (NATO) alınması ya da bu ittifakla işbirliğine dâhil edilerek veya askeri üsler kurularak, bu ülkelerin güçlendirilmesi, silahlandırılmasıdır. Askeri kuvvetlerin güçlendirilmesinin yanı sıra, ekonomik olarak da Rusya’yla olan işbirliğinin sınırlandırılmasıdır; Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda olduğu gibi.

Çevreleme ya da Anakonda stratejisiyle Rusya’nın batıdan (Doğu Avrupa ülkeleri), güneyden (Kafkasya ve Orta Asya) ve doğudan (Japonya ve Güney Kore) çevrelenmesi öngörülmektedir. Bu strateji içinde, diğer bölgelere göre daha zayıf olmakla beraber, aynı zamanda Rusya’nın aktif Kuzey Kutbu politikasının sınırlandırılması da hedeflenmektedir. Öte yandan Anakonda stratejisi sadece Rusya’yla sınırlı değildir, ABD Asya Pasifik’te de benzeri stratejisi Çin’e karşı hayata geçirmeye çalışmaktadır.

Avrupa’da yaşanan askeri hareketlilik ve yoğun askeri tatbikatların temelinde, Rusya’nın komşularındaki tehdit algısı ve bu tehdidin dengelenmesi ve sınırlandırılması amacıyla Rusya’nın çevrelenmesi politikası yatmaktadır. Anakonda stratejisi, nükleer güce sahip olan Rusya’ya karşı koymak için en uygun strateji olarak görünmektedir. Çünkü çevreleme stratejisi sadece konvansiyonel silahları içermemektedir. Aynı zamanda Rusya’nın nükleer gücünü nükleer güçle dengelemeyi ve Rusya’nın nükleer gücünü işlevsiz kılacak füze savunma sistemlerini Rusya’nın çevresine yerleştirmeyi içermektedir.

NATO çerçevesinde ABD desteğiyle ve Doğu Avrupa ülkelerinin talepleri üzerinde Rusya sınırında gerçekleştirilen askeri tatbikatlar, inşa edilen ve edilecek askeri üsler ve inşa sürecinde olan füze savunma sistemleri Rusya’nın da tehdit algılamasına neden olmaktadır. Buna tepki olarak ise Rusya benzeri bir şekilde NATO sınırlarına askeri üsler inşa etmeye ve askeri sayısını artırmaya gidecektir. Bu çerçevede çalışmalarını çoktan başlatmıştır. Rusya, Belarus’un Polonya ve Estonya sınırında bulunan askeri üsse savaş uçaklarını yerleştirmiş, Baltık kıyısında bulunan Kaliningrad bölgesine İskender füzelerini konuşlandırmıştır. Kremlin, ABD’nin bu stratejisine dâhil olan Polonya, Romanya ve Baltık ülkelerinin ise kendilerini Rusya’nın hedefi haline getirdiklerini de belirtmiştir. Batı ittifakının Rusya sınırlarına yakınlaştıkça Rusya buna karşı koyma çabasını ve silahlanmasını artıracağı gibi, Rusya’nın askeri modernizasyonunu artırmaya devam ettiği sürece ve komşu ülkelerinin tehdit algılamaları sürdüğü sürece Batı ittifakı üyeleri de Rusya’yı çevreleme stratejisini hızlandıracaklardır.

Sabir ASKEROĞLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir