KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Rusya’nın sansasyonel planı – “YENİ SSCB”

Rusya’nın sansasyonel planı – “YENİ SSCB”

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
4 0

ABD ve müttefikleri, son üç yıldır Rusya’yı uluslararası alanda yalnızlaştırmaya çalışıyor; Rusya’yı haklı olarak uluslararası hukuku ve liberal dünya düzeninin temellerini ihlal etmekle suçluyorlar. Ancak Donald Trump, Moskova ile ilişkileri düzeltiyor ve Rusya’yı saldırgan, Ukrayna’yı ise saldırganlığın kurbanı olarak nitelemeyi reddediyor. Bu, 1990’larda kurulan dünya düzeninin sona erdiği anlamına mı geliyor?

Rusya saldırgan bir ülke ve ABD, Trump’ın başkanlığı döneminde Rusya ile ilişkilerini düzeltme yolunda. Putin ve Trump bu siyasi iradeyi açıkça ve net bir şekilde dile getirmişlerdir. Bu durum, en azından tarafların Washington’daki Rus büyükelçiliğinin tam kapasiteyle faaliyete geçirilmesi yönündeki kararında da görülüyor.

Ayrıca, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin üçüncü yıldönümü olan 24 Şubat’ta ABD, Rusya’nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırganlığını ve işgalini kınayan BM Genel Kurulu kararına karşı oy kullandı.

Böyle bir işbirliğinin gelişmesi eski Sovyet ülkeleri açısından ne kadar tehlikeli? Donald Trump’ın bu kararlarla Putin’e eski Sovyet coğrafyasında serbestçe faaliyet gösterebilmesi için “tam yetki” verdiği söylenebilir mi? Öyleyse bundan sonra ne olabilir? Saldırgan Rusya ülkelerimizin topraklarına müdahale etmeye başlayabilir mi? Trump’ın uluslararası toplumu bu şekilde yanlış anlamasını kim engelleyebilir? Gerçekten dünyayı ABD, Rusya ve Çin olmak üzere üç oyuncu arasında bölmenin zamanının geldiğini mi düşünüyor?

“Putin bu yıl yeni bir SSCB kurmak istiyor, süreç çoktan başladı” – SANSASYONEL İDDİA

Pressklub.az’ın soruları tanınmış yabancı analistler tarafından yanıtlandı.

Ukrayna Siyasi Araştırmalar Merkezi “Penta” Direktörü Volodymyr Fesenko ise henüz çok kapsamlı sonuçlara varmaya gerek olmadığını düşünüyor: “Hem Trump hem de Putin birçok konuda anlaşmaya varmak istiyor. Ancak ABD ile Rusya arasındaki müzakere sürecinde sorunlar yaşandığı da ortada. Trump ile Putin arasında olası bir görüşmenin tarihi bile henüz belirlenemedi. Öte yandan ABD ve Rusya heyetlerinin yeni toplantısı için henüz kesin bir tarih belirlenmedi. Ayrıca ABD ile Rusya arasında Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi de dahil olmak üzere birçok konuda anlaşmazlıklar var.”

Trump’ın dünyayı ABD, Rusya ve Çin olmak üzere üç oyuncu arasında bölmeye karar verdiğine dair hiçbir dayanak olmadığını kaydeden Trump, “Ciddi uzmanların çoğu tam tersini düşünüyor.” dedi. Trump, Putin’e yakınlaşarak Rusya’yı Çin’den ayırmak istiyor. Çin, ABD için hâlâ başlıca rakip ve en ciddi jeopolitik meydan okuma olmaya devam ediyor. Ancak Rusya’nın Çin’i terk etmesi pek olası görünmüyor ve Çin’in de doğrudan veya dolaylı olarak ABD-Rusya yakınlaşmasına engel olması bekleniyor. Sovyet sonrası alandan bahsetmişken, Çin zaten Orta Asya’yı kendi ilgi alanı olarak görüyor ve Rusya’nın örneğin Kazakistan’a yönelik saldırgan adımlarına izin vermeyecek.

Güney Kafkasya bağlamında Rusya’nın yayılmasını sınırlayacak faktör Türkiye’nin nüfuzu olacaktır. Türkiye’nin etkisi Kafkasya bölgesiyle sınırlı kalmayacak. Ankara, Ukrayna’da barışın sağlanması için arabuluculuk yapmaya ve hatta Ukrayna topraklarında bir barış gücü misyonuna katılmaya hazır olduğunu daha önce açıklamıştı. Ukrayna’ya destek amacıyla Londra’da düzenlenen zirveye Türkiye’nin de katılması bunun açık bir göstergesiydi. Trump Rusya’dan istediğini alamazsa, Putin’le anlaşma isteği Moskova’ya karşı hayal kırıklığına ve kızgınlığa dönüşebilir. Bu durum ilk cumhurbaşkanlığı döneminde de yaşandı.”

Şu anda Tiflis’te yaşayan Rus siyaset uzmanı Yegor Kuroptev, Trump’ın kamuoyuna yaptığı açıklamaların gerçek stratejisiyle ne kadar örtüştüğünün henüz belli olmadığını söylüyor: “Stratejinin kendisi açık: En kısa sürede bir barış anlaşmasına varmak. Ancak Kiev’i, Ukrayna’ya açıkça güvenlik garantisi sağlamayan bir anlaşmayı imzalamaya zorlayamayan Trump, büyük ihtimalle saldırganı müzakere masasına oturmaya zorlamak zorunda kalacak. Ancak daha önce Putin’e açıkça dostça mesajlar iletmişti. Seçenekler farklı olabilir, ancak ABD’de Kremlin’le, üst üste üçüncü yıldır hastaneleri ve anaokullarını havaya uçuran insanlarla bir şekilde işbirliğine hâlâ inanan insanlar varsa yanılıyorlar. Mevcut ABD başkanı ne yaparsa yapsın, Kremlin Batı ve ABD’ye karşı bir koalisyonun lideri olmak için her türlü anlaşmayı kullanacaktır. Bu Kremlin’in stratejisidir ve bundan vazgeçmeyecektir. Çünkü demokratik ülkelerin “KGB” katilleriyle işbirliği yapmasının mümkün olmadığını ve böyle bir işbirliğine güven duyulmasının mümkün olmadığını biliyor.”

Güney Kafkasya ve Rusya’ya komşu diğer ülkeler açısından ise, ne yazık ki, burada her halükarda olumlu bir öngörünün bulunmadığını vurguluyor: “Azerbaycan ve Türkiye’nin BRICS’e (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) resmen üyelik başvuruları zaten bunun açık bir işaretiydi. Öte yandan Gürcistan hükümetinin tamamen Kremlin’in himayesi altına girmesi, protestocuların dövülmesi ve yüzlerce kişinin tutuklanması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Elbette Gürcistan hükümeti iktidarı kaybetmek istemiyordu ama bütün adımları Kremlin korkusundan kaynaklanıyordu.

Kremlin’in “yeni SSCB” modeline göre komşu ülkeleri ele geçirip geçiremeyeceğini ABD’nin değil, Türkiye’nin belirleyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin bölgede askeri gücü, son derece etkin ordusu, kaynakları ve en önemlisi siyasi iradesi var. Putin’in kim olduğunu çok iyi biliyor. Türkiye’nin bölgesel bir güç ve NATO üyesi olarak liderlik rolünü üstlenmesi halinde Kremlin’in Güney Kafkasya’da başarı sağlama şansı kalmayacak ve eli kolu bağlanacaktır. Eğer Türkiye bu rolü üstlenmezse bölgedeki tüm ülkeleri çok zor günler bekliyor. Yakın gelecekte ABD’ye umut bağlamak mümkün değil. “Maalesef herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalacak.”

Yeni Musavat

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir