Rusya Musul üzerinden kime yol gösteriyor?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Atina’da yaptığı Türkiye’ye zeytin dalı uzatan konuşması, Ankara’da sıcak rüzgârlar estirmişti. Ancak, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan adeta kan dondurucu bambaşka bir açıklama geldi. Deyim yerindeyse Rusya sağ gösterip sol vurdu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, Rusya’nın Türkiye’nin Irak’taki askerlerini çekmesini gündeme taşıması da neyin nesiydi? Ben yine de Rus ve Türk yetkililerin zaman zaman ikili ilişkilerde tansiyon yükselten açıklamalarına kulak asılmamasını, Erbakan Hoca’nın Türk siyasetine kazandırdığı deyimle tüm bunların ‘kayıkçı kavgası’ olduğunu düşünüyorum. Çünkü Rusya ve Türkiye, Suriye’de ciddi bir politika değişikliğine hazırlanıyor. Bkz. Ömür Çelikdönmez/01 Haziran 2016/ Dış politikada revizyon: Rusya ile barış Amerika ile savaş! http://www.kafkassam.com/dis-politikada-revizyon-rusya-ile-baris-amerika-ile-savas.html
Rusya’nın Türk ordusunun Kuzey Iraktaki askeri üslerden geri çekilmesini gündeme getirmesi, tersinden okunmalı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un, Türkiye’nin Suriye politikasında hata yaptığını belirterek, Musul’a bir operasyon yapılabileceğini ancak bu operasyonda Türkiye’nin yer almasının istenmediğini ileri sürmesi, Rusya’nın bu çıkışının yeniden düşünülmesi gerektiğini göstermiyor mu? Kuzey Irak’taki Kanimasi üs bölgesinde keskin nişancı tüfeği Kanas ile açılan ateş sonrasında Piyade Üsteğmen Mehmet Düzenli’nin şehit düşmesiyle Lavrov’un bu açıklaması arasında bir ilişki kurulabilir mi? Çünkü bizzat Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un ifadesiyle, PKK terörü gerekçe gösterilerek Irak ile yapılan anlaşma doğrultusunda 1995’te kurulan Türk askeri üs bölgelerine şimdiye kadar hiç saldırı düzenlemeyen PKK’nın, üssünden kurulmasından 21 yıl sonra saldırmasını nasıl yorumlamalı? Başbuğ, bu saldırının PKK haricindeki bir başka gücün eylemi olabileceğine özellikle dikkat çektiğine göre mutlaka faili biliyordur.
Rusya aslında bu açıklama ile Türkiye’ye barış görüşmelerini hızlandırması ve elini çabuk tutmasını, yoksa ABD marifetiyle Musul konusunda devre dışı bırakılacağını ima ediyor. ABD yönetimi, Türkiye kime karşı çıkıyorsa onunla ittifak yapmayı politikaya dönüştürdü denilebilir. Mesela Türkiye, PYD/YPG örgütünü PKK uzantısı kabul ettiğini deklare ediyor, ABD Suriye’deki operasyonları bunlar aracılığıyla sürdürüyor, PYD’nin öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri, Türkiye’nin kırmızıçizgi olarak belirlediği Fırat’ın batısına geçti ve Menbic’e doğru ilerliyor. Hatta terör örgütüne her türlü silah ve mühimmat yardımında bulunuyor. Son olarak sokağa çıkma yasağı ve operasyonun 14 Mart’tan bu yana sürdüğü Şırnak’ta ABD yapımı, üzerinde “60 MM MORT TNT” ibaresi bulunan 20 adet havan topu mermisi bulundu. Daha öncede ABD ordusunun kullandığı keskin nişancı tüfeği, insanız hava araçları operasyonlarda ele geçirilmişti.
Yine ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti’nin, terör örgütü olarak ilan ettiği Fethullah Gülen hareketini, ABD’nin terör örgütü olarak görmediğini açıkça ilan ediyor. Diğer taraftan da ABD New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, mahkemeye sunduğu dilekçede; “17 Aralık dosyası bizdeki bilgilerle örtüşüyor” diyor ve Türkiye’de kapatılan 17 Aralık soruşturmasındaki delillerin ABD’de görülecek Rıza Sarraf davasında kanıt olabileceğini savunuyor. ABD yönetimi; PYD/YPG, FETÖ ve Rıza Sarraf davası ile Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir kumpas hazırlıyor.
Suriye konusunda ABD ile Rusya arasında mutabakat olduğunu önce Rus tarafı yalanladı. Kremlin sözcüsü, ABD ve Rusya arasında Suriye konusunda gizli anlaşma olduğuna dair iddiaları tekzip etti. Rusya’nın bu açıklamasını ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby doğrulamak zorunda kaldı ve “Belli bir seviyede iletişim olmak zorunda. Bu da büyük oranda ABD savunma Bakanlığı ve Rus ordusu arasındaki bir iletişim. Ortak bir operasyon düzenlenmedi” dedi. Aralarındaki konudur ve bizler ancak açıkladıkları kadar detayları öğrenebiliyoruz. Ama ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin, Türkiye sınırında ve IŞİD’in kontrolündeki Menbic bölgesini ele geçirmek amacıyla başlattığı harekâtın Washington’un Ankara ile ilişkileri için bir sınav olacağı kesin.
Pentagon sözcüsü Albay Jeff Davis’ın; “Türkiye koalisyonun bir parçası, Türkler aynı diğer uluslar gibi bizlerle çalışıyor, Irak ve Suriye’deki kara ve hava operasyonlarının eşgüdümlerini yürütüyor” açıklaması eğer doğru ise Türk yetkililer, doğru değilse Amerikalılar yalan söylüyor. Türkiye’nin ’IŞİD’e karşı koalisyon güçlerine destek veriyor olması, ABD özel kuvvetlerinin komuta ettiği, Ekim 2015’te ABD’nin teşvikiyle kendisine yakın Kürt ve Arap grupları SDG çatısı altında toplayan PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde Fırat nehri çevresindeki hareketliliğini desteklediği anlamına gelmez. En azından Türk askeri yetkililer ve siyasiler bu operasyona karşı olduklarını birinci ağızlardan açıkladılar.
Avrupa basınında kısmen yer bulan ve Suriyeli Kürt kaynaklara dayandırılan; TSK’nin Suriye topraklarına girdiği ve Azez ve Afreyn yakınlarında mevzilenmeye başladığı haberleri, Pentagon sözcüsü Albay Jeff Davis’ın iddiasını çöpe atmaz mı? Bu habere göre; yüzlerce Türk askeri Babul Selami sınırını aşarak Aze ve Mare yakınlarında konuşlandı. TSK birlikleri Azez ve Mare’ye saldırı hazırlığında. Biri çıkıp Allah aşkına ya doğruyu söylesin ya da kıyamete kadar sussun! Türkiye, ABD özel kuvvetlerinin PYD’nin öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçlerinin, Menbic’e ilerlemesini destekliyor mu desteklemiyor mu?
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com