KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Rusya, Irak ve düşen petrol fiyatları

Rusya, Irak ve düşen petrol fiyatları

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 8 dk okuma süresi
321 0

Rusya, Irak ve düşen petrol fiyatları

RUS uçağının Türk hava sahasını ihlali sonrası düşürülmesinin ardından Rusya’nın tırmandırdığı gerilim devam ederken bir de Irak’ı konuşmaya başladık. 4 Aralık akşamı gündeme düşen haberlerde belirtildiği gibi Türkiye’nin Musul’un 20 kilometre kuzeyindeki Başika’ya yaptığı askeri sevkiyat, halihazırda IŞİD’le mücadele kapsamında bölgede bulunan ve Peşmerge, Türkmen, Sünni askerlere eğitim veren birliğin rutin görev değişiminin ötesinde, kampa takviye birliği de gönderilmesiydi. Takviye sonrası Başika’daki Türk askeri sayısı 600’e çıktı lakin bu sayı kafalarda ‘Musul’da bir kara operasyonu mu planlanıyor?’ tarzında soru işareti oluşturacak bir operasyonel kuvvet anlamına gelmiyordu. Söz konusu takviyenin mesele olması da Irak Başbakanı Haydar el Abadi’nin ardı ardına gelen açıklamalarıyla oldu. “Irak’ın egemenliğinin ihlali’ iddiasından tutun, ‘askerler 48 saat içinde geri çekilmezse tüm seçenekler kullanılacak’ şeklinde gözdağına ve NATO’ya Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bulunan askerlerini çekmesini sağlamak için otoritesini kullanmaya çağırmaya varan açıklamalar birbirini takip ederken, Ankara da her seferinde sakin ve sağduyulu mesajlar veriyordu.

Nitekim Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani de Türk askerlerinin Türkiye ve Irak’ın daha önce anlaşmış olması üzerine orada olduğunu, sevkiyatın anlaşmaya uygun şekilde gerçekleştiğini ve meselenin çok büyütüldüğünü belirtti. Açıklamasının ertesi günü, yani dün Ankara’ya gelen Barzani’nin Ankara temaslarına MİT’i ziyaret ederek ve Hakan Fidan’la görüşerek başlaması, HDP ve PKK’ye yakın sosyal medya hesaplarında tepkiyle karşılık bulurken aynı zamanda Abadi’nin az çok tahmin ettiğimiz anormal tonuna yönelik mesajlar da taşıyordu.

IŞİD’in Musul’daki varlığının, en az Kuzey Irak kadar Bağdat yönetimini de tedirgin etmesi gerekirken, Irak askerlerinin neden Musul’a değil de Ramadi’ye yöneldiği sorusunun cevabını bulursak Abadi’nin Ankara’ya karşı verdiği sert tepkinin altında yatan gerçeğin bir boyutu da netleşecektir. Teoriler, Ramadi planının İran’ın Tahran-Bağdat-Şam koridoru açma amacını gerçekleştirmek için olduğu yönünde. Yani saflar, bölgede fiilen açılan koridorlarla da belirginleşiyor. Zaten, BMGK’da bir kapalı toplantıya, Türk askerinin Irak’taki varlığını tartışmayı taşıyan talebin Rusya’dan gelmiş olması da, Abadi’nin Rusya ve dolayısıyla İran üzerinden yönlendirildiğini gösteriyor. Yani Abadi konuşuyor ama sesin sahibi Rusya demek mümkün.

İstanbul Boğazı’ndan geçen Rus savaş gemisindeki askerin omzunda füze taşımasındaki provokasyonla da yetinmeyen, katıldığı bir televizyon programına “Türkiye’ye savaş ilan etmemiz için yeterli neden vardı. Ama biz bu adımı atmadık” şeklinde konuşan Başbakan Medvedev’le devam eden, ancak savaş durumu söz konusu olduğunda Mondros Boğazlar Sözleşmesi gereği Karadeniz’e hapsolacağı için (henüz) o kadar ileri gidemeyen Rusya, gerginliği üst limite teğet geçecek şekilde sürdürüyor ve tehlikeli bir oyun oynuyor. Bu oyunun kısa vadedeki amacına aşağıda değineceğim. Öte yandan da, bölgedeki uzun vadeli amaçlarından biri olan İran ve Irak doğal gazını Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaştırma ve Türkiye’yi bypass etme planına uygun şekilde kurduğu ittifakı Türkiye’ye karşı fırsat bulduğu bu kısa vadeli fırsatta araç olarak kullanıyor.

Öncelikle bu uzun vadeli planda, gerek Rusya’nın gerek İran ve Irak’ın burada karşılaştığı en büyük engel Barzani. Irak’ta iplerini İran’ın tuttuğu Talabani ve Golan hareketi, Suriye’de yine İran tarafından arka çıkılan Esad rejiminin yanında yer alan PKK ile birlikte bir süredir Barzani’ye karşı, 2013’ten bu yana Erdoğan’a karşı yürütülen kampanyanın bir benzerini uygulamakta. Eğer Barzani, Türkiye’yle işbirliği yerine, karşı cepheye geçip Kuzey Irak’ın petrol ve doğal gaz kaynaklarını Rusya’nın ve İran’ın çizdiği çerçeveye göre satıp belirledikleri rotalar üzerinden dağıtmayı kabul etse muhtemelen ondan iyisi olmayacaktı. 2014’te Musul’a girdiğinde büyüyüp güçlenme sürecinde seviye atlayan IŞİD’in yönünü bir anda Bağdat’tan Sinjar’a ve Erbil’e çevirmesi ve Barzani yönetimini bir anda tek başına bırakması da, Barzani’nin Türkiye’ye mesafe koyup Moskova-Tahran-Bağdat-Şam hattına katılmasını sağlayamadı. Bu da onu, söz konusu hat için bir ‘sorun’ haline getirdi.

Ancak baskı sadece Ankara ve Erbil’in üzerinde değil, karşı tarafın da üzerinde giderek büyüyen bir baskı var. Bir süredir düşüşünü istikrarlı bir şekilde sürdüren ve bu hafta itibarıyla 2009’dan beri ilk kez 40 doların altını gören Brent petrol fiyatı, Rusya ve İran’ı ciddi manada etkiliyor. Petrol bölgelerinde gerilimi yükselten söylemler, savaşı göze alamayacakken savaş tehdidi varmış gibi tansiyon yükseltmeler, petrol fiyatlardaki anormal düşüşü durdurmayı çılgınca isteyen Putin’in kısa, belki de orta vadeli diyebileceğimiz hedefi. Zira gelirlerinin yüzde 55’i petrol ve doğalgazdan olan Rusya, mevcut sıkıntılı ekonomik durumu nedeniyle üretim kısıntısına da gidemiyor ve düşüşünü engelleyemediği petrol fiyatları nedeniyle başı beladan kurtulmuyor. Suriye’ye girişiyle de fiyatları yükseliş trendine sokamadı, uçağın düşürülmesi sonrası Türkiye’ye karşı yükselttiği seviyesiz dil ve yüksek tonla da, belki şu anda pireyi deve yapan Abadi’nin sesi bir işe yarar diye düşünüyor; o da olmazsa devreye İran’ı, Esad’ı falan da sokabilir.
Rusya’nın doğal gaz tedarikini Türkiye’ye karşı tehdit olarak kullanma ihtimalini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar, Davutoğlu’nun Azerbaycan ziyaretleri üzerinden verdiği mesajla boşa düşüren Ankara, Barzani ziyaretiyle de karşı ittifakta bir kaçak olmadığını gösteriyor. Bir yandan da uluslararası topluma ‘her şey yolunda’ mesajı veriyor. Putin, popülarite bakımından sıkıntı yaşamasa da, yaptırımlara karşı direniş sergilese de, başını yakacak olan düşen petrol fiyatları olabilir. Zira tırmandırdığı tansiyon ibreyi bir türlü yukarıya çevirmiyor.

Şimdi Ankara, Moskova’ya uyup gerilimi yükseltse bir dert, fiyatlar yükselecek, belki Putin rahatlayacak ve sesini kesecek ama savaş tehdidi, ihtimali artan gerçek bir tartışma konusu olacak; inatla gerilimi yükseltmemek için dirense ayrı bir dert, fiyatlar düşüşünü sürdürdükçe Putin’in agresifliği devam edecek.

Merve Şebnem Oruç/yenişafak

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir