Ruslar Irak’a giremez İran istemez!
Irak varlığını; Britanya (İngiltere) ve Fransa arasında yapılan Sykes-Picot Anlaşması’na borçlu. Bu anlaşma özellikle Orta Doğu’da yaşanan sorunların kaynağı olması açısından önemli. İngiliz subay Mark Sykes ile Fransız subay François Georges-Picot; Kahire’de bir araya gelerek masa başında Orta Doğu’yu iki ülke arasında paylaştırdılar. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan Fransız bölgesi oldu. Fransa’nın Paris’teki IŞİD saldırısı bahanesiyle Suriye’de görünmesinin arka planında bu anlaşma olduğu söylenebilir. İngiltere’nin de sihirbaz çabukluğuyla kurduğu bu petrol devletinin yani Irak’ın ellerinin arasından kayıp gitmesine gönlü razı değil. O nedenle Türkiye’nin Musul’a yönelik hamlesi küresel kraliyetçileri çok rahatsız etti. Doğal olarak bunların başında İngiltere mevcut. İran ve Irak’ın Türkiye yönelik tepkilerine bu perspektiften bakmak doğru olacaktır diye düşünüyorum.
Rus uçağının düşürülmesinin ardından, Musul’un 32 km kuzeyindeki Başika bölgesine Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen, tankçılar dâhil 600 kişilik (sayı konusunda rivayetler muhtelif) asker sevkiyatı, Türkiye ve dünyanın gündeminde. Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim el-Zamili de Türkiye’nin egemenliklerini ihlal ettiğini savunarak, buna karşı Rusya’dan Irak’a doğrudan askeri müdahalede bulunmasını isteyebileceklerini söylemişti. Ancak bunun mümkün olmadığını belirtebilirim. Nedenine gelince; birincisi İngilizler Rus askeri güçlerini Irak’ta görmeye tahammül edemeyecektir. Bugünlerde Rusya ve Güney Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlıkları, Güney Kıbrıs’ta askeri tesislerin kurulması konusunda görüşmeler gerçekleştiriyor. Kıbrıs’ta iki üssü ve garantörlük hakkı bulunan İngiltere’nin Rusların bu girişiminden rahatsızlığı ortada.
Irak Başbakanı Haydar el Abadi’nin “Türkiye Kuzey Irak’a gönderdiği askerlerini 48 saat içinde çekmezse BM Güvenlik Konseyi’ne gitme de dahil mümkün olan tüm seçenekleri kullanacağız” sözleriyle Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim el-Zamili’nin “Rusları çağırırız” mesajı her iki Irak devlet adamının ayrı tellerden çaldığını gösteriyor. Haydar el Abadi Şii kökenli. 1980 yılında İngiltere’de, Manchester Üniversitesi’nde elektronik mühendisliğinde doktora yapmış. Saddam Hüseyin döneminde Londra’da sürgünde yaşayanlardan. İngiltere’deki öğrenimi ve sürgündeki yılları göz önünde bulundurulduğunda İngiliz ekolünden geldiği söylenebilir. Rusları Türklere karşı lejyoner gibi kullanma fikrinin backgroundunda, İngilizlerin olması sizi şaşırtmasın. Çünkü İngilizler derenin taşıyla derenin kuşunu vurma hesabı yapıyor.
Birinci Dünya Savaşında İngiltere’nin Hindistan ve Çin üzerinden Orta Asya’ya girme politikalarından rahatsız olan ve İngilizlerin bu girişimini Ankara Hükümeti’nin yardımıyla durdurabilen Sovyet Rusya, İngilizlerin bu yeni oyununa düşmeme ferasetini gösterebilir diye düşünüyorum. Eğer Ankara Hükümeti Cemal Paşa ve Enver Paşa’ya destek verseydi, İngilizler topyekûn Orta Asya’da egemenliklerini tesis edebilecekti. Rusların bu tarihi gerçekliği bilmiyor olmaları düşünülemez.
Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim el-Zamili’nin Rus yanlısı mesajlarına bakılırsa Irak devleti içindeki Rusçu kanada mensubiyeti ortada. Haydar el Abadi ile Hakim el-Zamili arasındaki ilişki; Hafızullah Amin ile Babrak Karmal arasındaki ilişkiye çok benziyor. Her ikisi de Rusçu olan bu iki Afgan devlet adamı daha sonra birbirlerine düşmüş, Afganistan Devlet Başkanı olan Hafızullah Amin, işgalci Rus ordusu tarafından öldürülünce yerine Babrak Karmal getirilmişti.
İran; geçmişindeki Tudeh deneyiminden dolayı Rus ordusunun Irak’ta konuşlanmasına asla razı olmayacaktır. İran’da Komünist hareketin yüzyılı aşan bir geçmişi var. Rusya ve Azerbaycan’a yakın bir ülke olarak İran; Marksist ve sosyal-demokrat politik yeraltı etkinliklerinin başlıca merkezlerinden birine dönüşmekte gecikmedi. Bolşevik Devrim’in ardından İran Komünist Partisi; İranlı Komünistlerin birinci kongresinin sonucunda, Haziran 1920’de Gilan vilayetindeki Bandar-e Anzali’de kuruldu ve İran Anayasal Devriminin liderlerinden Haydar Amou Oghly, yeni partinin genel sekreterliğine getirildi.
Aynı tarihlerde Mirza Küçük Han’da; Anayasal Devrimin diğer bir lideri ve aynı zamanda devrimci Jangali “Cengeli”, (ormancılar, ormanda saklananlar anlamında) hareketinin liderlerinden birisi olarak, Sovyet Kızıl Ordusunun yardımıyla Gilan Sovyet Cumhuriyeti’ni kurdu. Tahran’daki Kaçar sarayı üzerinde hâkimiyeti olan İngilizler, Cengeli hareketine ajanlarıyla sızdılar, komplo planına göre hareket ederek hem yeni kurulan Gilan Sovyet Cumhuriyetinin hem de Komünist Partinin merkezi hükümet tarafından yok edilmesini sağladılar.
İran’daki Komünist hareketin ikinci perdesini; Tudeh (Kitleler) Partisi “حزب توده ایران -Hezb-e Tudeh-ye Irān” açtı. Tudeh; 1941’de İran’da kurulan bir komünist partiydi. Tam ismi İran Kitlelerinin Partisi’dir. TUDEH’in Sovyetler Birliği Komünist Partisi’yle yakın ilişkileri olmuştur. Anti İngilizci, anti Amerikancı ve anti emperyalist parti programı olan Tudeh, 1953 yılında başbakan Musaddık rejimine karşı yapılan darbeyle ve daha sonra Ayetullah Humeyni tarafından sürdürülen tasfiyelerle etkisizleştirilene kadar, İran’daki başlıca politik partilerden biri konumundaydı.
İşte bu nedenlerden dolayı İran asla Rusya’nın Irak’ta konuşlanmasına müsaade etmeyecektir. Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komitesi Başkanı Hakim el-Zamili’nin Rusları davet eden ve Rusların Irak’ı işgalini meşrulaştırmaya yönelik konuşması, çoktan İran tarafından kayda geçirilmiş ve Hakim el-Zamili uyarılmıştır. İstedikleri kadar Rusları çağırsınlar, Ruslar kesinlikle bu hataya düşmeyecektir. Amerika Irak’ı işgalinden sonra Irak’taki ordusunu tahliye edinceye kadar binlerce askeri kayıp verdi ve Irak, ABD’nin II. Vietnam’ı oldu. Ruslarda biliyor ki; eğer Irak’a girerlerse Irak ta onların II. Afganistan’ı olacaktır. Sorun yok asayiş berkemal, Türkiye merkez bizi tanıyor herkes!
Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com