Türkiye’nin hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağını düşürmesinin üzerinden tam dokuz yıl geçti.
Türk-Rus ilişkilerinde etkisi hâlâ süren uçak düşürme olayı 24 Kasım 2015 tarihinde Hatay’ın Yayladağı ilçesinde yaşandı. Türk tarafının açıklamasına göre, hava sahasını beş dakika içinde 10 kez ihlal eden SU-24 tipi uçak uyarılara rağmen ihlale devam edince iki Türk F-16’sı tarafından saat 09.24’te düşürüldü.
Haberi ilk olarak Anadolu Ajansı (AA), Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına dayanarak duyurdu. Fakat AA daha sonra yine aynı kaynaklara dayanarak haberini, “İlk bilgilendirme notunda uçağın Rus uçağı olduğuna dair ifade, basındaki haberlerden hareketle kullanılmıştır. Yani Rus uçağı olduğu tahmin ediliyor anlamında…” diye düzeltti. Başka bir ifadeyle, düşürülen uçağın önce Rus uçağı olduğu açıklandı, daha sonra ise bu bilgi yalanlandı.
Sabah saatlerinde yaşanan olayın ardından Rus tarafı sessizliğe gömüldü ve bir süre hiçbir açıklama yapmadı. Derken, yaklaşık 5-6 saat sonra, televizyon kameralarının karşısına geçen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, iktidar döneminin en sert açıklamalarından birini yaptı. Putin, Ürdün Kralı II. Abdullah ile buluşması öncesinde gazetecilere şunları söyledi:
“Rus uçağının düşürülmesini sırtımızdan bıçaklanmak olarak yorumluyoruz. Bizimle acil bir şekilde gerekli teması kurmak yerine, bildiğimiz üzere Türkiye NATO’daki ortaklarına bu konuyu görüşmek için başvurmuş. Sanki onlar bizim değil biz onların uçağını vurmuşuz.”
Yani Ruslar aslında uçağın düşürülmesinden ve pilotunun ölmesinden çok Türk tarafının kendileriyle iletişime geçmek yerine NATO ile temas kurmasına öfkelenmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Kasım günü, İstanbul’daki İSEDAK toplantısının açılışındaki konuşmasında, uçağın milliyetinin belirsiz olduğunu, sınır ihlali yaptığını, 5 dakikada 10 kez ikaz edildiğini söyledi. Erdoğan, uçağın ihlali sürdürmekte ısrarlı olması nedeniyle ateş açıldığını, uçağın Türkiye sınırlarında vurulduğunu açıkladı. Uçağın Rusya’ya ait olduğunun sonradan öğrenildiğini söyleyen Erdoğan, olayın hemen ardından BM ve NATO’nun bilgilendirildiğini ifade etti. Rusya’nın Türkmen bölgesindeki bombardımanlarından rahatsızlığını dile getiren “Orada DAEŞ yok” diyen Erdoğan, Rusların daha önce de sınır ihlalinde bulunduğunu hatırlattı.
17 Aralık 2015 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Putin, gazeteci Fuad Safarov’un sorusu üzerine, “Bu gerçekten trajik bir kaza olsaydı ki olaydan sonra bunu, o uçağın bir Rus uçağı olduğunu bilmediklerini duyduk. Böyle bir durumda normalde ne yapılması gerekir? Sonuçta insanlarımız öldü. Telefon açarsınız ve kendinizi izah edersiniz. Ancak onlar Brüksel’e koştular ve onları korumalarını istediler. Onlara hiçbir şey yapmamıştık” dedi.
Uçağı düşürme emrini kimin verdiği, sonradan bunun Türk-Rus ilişkilerini bozmaya yönelik bir FETÖ kumpası olduğu haberleri yayılsa da hep muallakta kaldı.
Olayın yaşandığı tarihten birkaç ay önce hükümetten ayrılan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan geçen yıl aniden bu konuyu gündeme getirdi. Babacan, “O uçağı düşürme talimatını kim verdi onun yarışı oldu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında ‘sen talimat verdin, ben talimat verdim diye…” dedi.
Ardından, dönemin Başbakanı Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun yardımcısı Sema Silkin Ün, kişisel Twitter hesabında yaptığı paylaşımlarla Babacan’a şöyle yanıt verdi:
“Peki o gün ne yaşandı? Akar Davutoğlu’nu aradı. ‘Rus uçağını düşürdük’ dedi. Davutoğlu’nun yanıtı şu oldu: ‘Rus uçağı demeyin. ‘Biz düşürdük demeyin. Kimliği belirsiz bir uçak sınır ihlali nedeniyle düşürülmüştür’ deyin. Rusya da Türkiye de büyük devlettir. Biz aramızda bunu konuşalım. Bu konuşmanın 10 dakika sonrasında talimatının kimlerce verildiği meçhul olan ‘Rus uçağı düşürüldü’ açıklaması Cumhurbaşkanlığı’ndan yapıldı. Davutoğlu tekrar Akar’ı aradı ve ‘bu açıklama verdiğim talimata rağmen nasıl yapıldı derhal çekilsin’ dedi. GK Başkanı Başbakan’a kendisinin de şaşırdığını kendilerinin talimatını Cumhurbaşkanlığı’na ilettiğini söyledi.”
Emri kim vermiş olursa olsun, SU-24’ün düşürülmesi Türk-Rus ilişkileri açısından yıkıcı sonuçlar doğurdu. Rusya Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı ve iki ülke arasında dokuz ay süren ağır bir kriz dönemi başladı.
Türkiye’ye tahminen 10 milyar dolara mal olan yaptırımlar sadece ekonomiyle sınırlı değildi; kriz süresince Türkiye Suriye’de oyun dışı kaldı. Propaganda savaşı da başlatan Moskova neredeyse her gün Türkiye’yi suçlayan açıklamalar yaptı, çeşitli iddialar ortaya attı.
Kriz yaklaşık dokuz ay sürdü ve tarih boyunca bir çok kez savaşan, birbirlerine mesafeli duran ya da kucaklaşan iki ülke yeniden el sıkıştı. El sıkışma sayesinde iki ülke de bazı isteklerine kavuştu: Rusya Türk Akımı Doğal Gaz Projesi’nin yapılmasını ve Akkuyu Nükleer Santrali’ne stratejik yatırım statüsü verilmesini sağladı; Türkiye ise dokuz ay boyunca uzak kaldığı Suriye’ye dönebildi ve kendisi için önemli olan operasyonları yapabildi.
Ama uçak olayının asıl önemli sonucu Türk-Rus ilişkilerinin dengesini bozması oldu. O ana kadar nispeten dengeli giden ilişkiler bozuldu ve inisiyatifi ele geçiren Rusya Türkiye’ye karşı daha avantajlı konuma yükseldi.
Bugün Türkiye’de pek çok kişi uçak krizine geçmişte yaşanmış ve artık tarih sayfasındaki yerini almış eski bir sorun gözüyle baksa da 24 Kasım 2015 Türk-Rus ilişkilerinde bir milat oldu.
Gerçek şu ki o tarihten bu yana Türk-Rus ilişkileri eski düzeyine bir daha hiç dönemedi.
Cenk Başlamış-Fuad Safarov