Türkiye, Güney Kafkasya’da oluşturulan statükonun Ermenistan-Azerbaycan arasında imzalanacak bir anlaşmayla belgelenmesini istiyor
Suriye’de son dönemde yaşananlar, Türkiye’nin pozisyonunun güçlenmesine büyük katkı sağlamış, Türkiye komşu ülkede iktidarın devri sürecine öncülük etme ve orada önemli rol üstlenme noktasında büyük sorumluluklar, büyük bir yük üstlenmiştir.
Ancak Türkiye, Güney Kafkasya’da aynı rolü üstlenmek, aynı yoğunluk ve kapsamda bölgesel süreçlere doğrudan müdahil olmak istemiyor.
Akademisyen ve Türkolog Ruben Safrastyan, “Armenpress”e verdiği röportajda, Suriye’de yaşanan süreçlerin Güney Kafkasya bölgesine nasıl bir etkide bulunacağı ve Türkiye’nin müdahil olma derecesinin ne kadar olacağı sorusuna, “Güney Kafkasya’daki durumun daha da tırmanması ve gelişmelere müdahale etmek zorunda kalması, Türkiye’nin şu an çıkarına değildir.
Bu stratejik konuya daha geniş bir açıdan bakıldığında, Ortadoğu’da şu anda önemli bir jeopolitik değişim döneminin yaşandığı, bunun hedefinin de bir ölçüde ABD’nin Ortadoğu bölgesinden çekilmesi olduğu belirtilmelidir.
Türkiye, Amerikan tarafıyla mutabakata vararak, gerekli adımları atarak ve uygun desteği alarak, bu boşluğu doldurmaya çalışacaktır.
Bu durum, Türkiye’nin Güney Kafkasya’da durumu daha da kötüleştirecek aşırı aktif bir rol üstlenme arayışında olmayacağı sonucuna da varmamızı sağlıyor”,- diyen Safrastyan’ın gözlemlerine göre, Erdoğan liderliğindeki Türkiye, son yıllarda, Türkiye’yi dünyanın en önemli karar alıcı ülkelerinden biri haline getirmeyi stratejik hedefi olarak benimsemiş bir politika yürütüyor.
Erdoğan, dünyanın sadece BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesiyle sınırlı olmadığını, daha büyük bir dünya olduğunu dahi ifade etti.
Türkiye Cumhurbaşkanı ülkesini küresel bir aktör haline getirmeye çalışıyor, fakat Güney Kafkasya onun için birkaç yıl önce olduğu kadar önemli değil.
“Türkiye artık bölgemizde güçlenen konumunun ortaya çıkardığı statükonun, Ermenistan-Azerbaycan arasında bir anlaşmayla belgelenmesini ve Azerbaycan’ın lehine olmasını sağlamakla ilgilenmektedir.
Yakın gelecekte Türkiye’nin burada gerginliğin artmasını veya yeni bir savaş çıkmasını istemeyeceğini düşünüyorum”,- diyen Safrastyan, Türkiye’nin, Azerbaycan liderinin saldırgan ve yayılmacı söylemlerini neden dizginlemediği yönündeki soruya, gelinen aşamada Türkiye ile Azerbaycan arasında bakış açısı farklılığının ortaya çıktığını vurguladı.
Ankara’nın jeopolitik ve stratejik ihtiraslarla hareket ettiğini, kendisine küresel planlar kurduğunu, Azerbaycan’ın ise görüş alanının çok daha dar olduğunu ileri sürüyor.
“Bakü için Ermenistan ile anlaşma imzalamak değil, komşu ülkeden büyük tavizler koparmak önemli olduğundan, Ermenistan’a baskı yapmak için savaşçı bir söylem kullanıyor.
Ancak ben bu söylemin temelinde Ermenistan’a karşı gerçek bir savaş başlatmak olduğuna ikna olmuş değilim, çünkü söylemle gerçeklik farklı şeylerdir.
Bu duruma rağmen sürekli uyanık olmalı, her türlü maceraya ve saldırıya karşı hazırlıklı olmalıyız”,- dedi Türkolog.
Safrastyan, Türkiye’nin şu anda Güney Kafkasya’da Rusya ve İran’a karşı koyma arzusunda olmadığını ve şu anda elindekilerle yetindiğini, ancak gelecekte, bölgedeki konumunu daha da güçlendirme çabalarının da ihtimal dışı olmadığını söyledi.
“Türkiye farklı ve daha büyük oyunların içinde yer alıyor ve örneğin Suriye’de başarı elde etti, çünkü buna paralel olarak, Rusya ve İran’ın oradaki konumları ve nüfuz imkânları zayıfladı.
Rusya ise, esas olarak Ukrayna ile yaşanan ihtilafla meşgul olup, Güney Kafkasya’da yeni bir çatışma ortamının ortaya çıkmasıyla ilgilenmiyor.
Rusya, İran ve Türkiye yüzyıllardır bölgemiz için savaştılar ve ilginç bir dizi koşulun bir araya gelmesi sonucu, üçü de Güney Kafkasya’daki durumun sert bir şekilde kötüleşmesine karşı çıkıyor”,- dedi Türkolog